ezanin sesini kismak icin imza kampanyasi

Avrupalı olmanın en ağır bedellerinden birini koydular milletin önüne. Perde arkasında konuşuyorlar, tartışıyorlar. Diyorlar ki; “Avrupa Birliği’ne girmek istiyorsanız ezan sesini kaldıracaksınız. Minareleri susturacaksınız. Çünkü ezan bir dinî tebliğdir.

Hıristiyanların hakim olacağı bir medeniyet projesinde günün beş vakti bangır bangır çınlayan ezanlarla insanları rahatsız edemezsiniz. Bu tebliği açıkça yapamazsınız. Ezanı susturun, öyle gelin”

Hey benim güzel Rabbim! Hey benim Ulular Ulusu, Yüceler Yücesi Allah’ım.

Bugünler de mi varmış kaderimizde? Böylesine acı, böylesine zillet dolu sayfalar da mı varmış Türk’ün kaderinde?

Ezanları susturmak! Ne için?

“Avrupalı olmak için!”

Hükümet kurmayları ezanları susturma projesi önlerine gelmesine rağmen, Brüksel bu konuda çoktan düğmeye basmış olmasına rağmen susuyorlar.

Derin bir sessizlik ve perde arkası oyunlarla bu menfur dayatmayı halka nasıl yuttururuz diye mi plan içindeler acaba?

Bunlar ki “minareler süngümüz!” diyerek gelmişlerdi.

Şimdi minarelerin o asil, o muhteşem, o muazzez ezan–ı şerifini susturmak için kafa kafaya vermişler.

Hey Yüce Rabbim! Sen aklımıza mukayyet ol!

“O ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebediyen yurdumun üstünde benim inlemeli”

diyerek kükredik Milli Şair’in mısralarından. O ezanlar ki mührünü vurmuştu Anadolu’nun her karış toprağına, bağına bahçesine, kasabasına, şehrine, sokağına…

Ezanları duyar, günün beş vakti uhrevi bir haz ile coşardı yüreklerimiz.

Ve bebeklerimizin kulağına okurduk o mübarek “davet nidasını”.

Ezanlarımızın şehadetleri dinin temeliydi. Yurdun üzerinde sonsuza dek inlemeli diye ahdimiz vardı.

Malazgirt’ten bu yana Anadolu’da hiç susmayan, susturulamayan ezan–ı muhafazidimize de el attılar sonunda.

Minareleri süngü belleyenler, Avrupalı olmak uğruna minarelerin ezanını susturma pazarlığına koyuldular.

Bu günleri de mi görecektik hey Rabbim!

“Tek dişi kalmış canavar” olan Batı, asırlar boyunca hasım oldukları ezanımızı susturmak için son adımı atma noktasına gelmişken, bu millet böylesine derin bir uykuda mı olacaktı?

Evet ey milletim! Siz böylesine derin bir uykuda mı olacaktınız?

Bırakın ezanın susturulmasını, bu tartışmalar kamuoyuna yansımışken “biz bu topraklarda ezan sesinin kaldırılmasının konuşulmasını bile şiddetle tel’in ediyoruz” diye yeri göğü titretmeniz gerekmez miydi, ey Müslümanlar!

Neredesiniz ey Müslümanlar!

Çocuklarınız üniversitelere başörtülü giremedi diye meydanları dolduran sizler, ezan–ı muhafazidi’yi kaldırma tartışmaları yapılırken, sözümona milli görüş kökenli, sözümona mukaddesatçı gafil taifesinin bu cinayetini neden görmezsiniz?

Müslümanlığı daha ziyade yaşamak için girdiğiniz Avrupa yolunda, bırakınız islam’ı yaşamayı, ezanımızın susturulmasını isteyen bu şer ittifakına karşı neden yeri göğü inletmezsiniz? Neden AB’nin bu dayatmasına karşı bu milletin ezana karşı olan aşkını dosta düşmana göstermezsiniz!

Bu ezanları elbette susturamazlar. Elbette bu minarelerin Anadolu’ya yaydığı o muhteşem çağrıyı dindiremezler.

Buna ne AB dayatmalarının, ne de bu dayatmaları el pençe divan durarak dinleyen Ankara güruhunun gücü yeter.

içimizde uyuyanlar, gaflet içinde olanlar, bütün bu namert planlardan bigane olanlar varsa da, milletin içindeki “kuvva ruhunu canlı tutanlar hâlâ dipdiri”.

Uyuyanlar varsın uyusun.

Gün olur, o eller minareye uzanma gafletini gösterdiklerinde çok şeyler olur.