0
@1 öncelikle üniversite okuyan, işi gücü olan adamlar tabirinle hiç okumamış/ okuyamamış, ilk okul, orta okul, lise ve ön lisans okuyanları/mezunlarını yok sayman ve iş bulup çalışamayan, işsiz gezip hayatını istemeden de olsa karartma pgibolojisinde olan insanları düşünmemen, bu hayatta onların yeri yokmuşcasına izlenim vermene sebep olan yaklaşımından ötürü ne denli düşüncesiz, sığ, kültürsüz ve basit bir dünya görüşü sahibi olduğunu ortaya koydun, tebrik ederim..
gelelim fanatizme;
acayip sinir olurum futbola, baskete, at yarışına falan(ama atletizm, halter, yüzme, tenis gibi hastası olduğum spor dalları da vardır)...
fanatiklik hakkında bir insanın konuşabilmesi için öncelikle bir şeye(spor, sanat, siyaset, enstrüman, yabancı dil, fotoğraf, vs'ye) tutku duyması ve o mecraya alabildiğine emek sarfetmesi gerekir ki başta futbol olmak üzere tutkunu olunan tüm fanatizm araçları için bu saydığım temel yapı taşları geçerlidir(misal at yarışı tutkunu bir adam günler öncesinden at yarışı gazetesi alıp atların galoplarına, sprintlerine bakar, pistin çim mi kum mu olduğuna kadar inceler, emek sarfeder; hakeza bale seven bir kişi için de bu geçerlidir.. izleyeceği balenin önceki temsillerini hangi orkestralar çalmış, onursal şefleri kimmiş, kim yönetmiş, hangi temalar işlenmiş, vs gibi)..
sen hayatında hiç gerçekten bir şeylere tutkuyla bağlandın mı bilmiyorum ama yazdığın yorum beyninin koca kafatasının içinde oradan oraya yuvarlanan bir fındık tanesinden farkız olduğunu kanıtladı..
bir insanın zevkleriyle ilgili bir fikir beyan etmek için önce o insanın gittiği yere gitmeli ve neler hissettiğini, algılarında nasıl etkiler geliştiğini araştırmalısın derim.. sonra istediğin kadar salla, giydir, kimse sana bir şey diyemez.. çünkü sende o kişi kadar o fanatizm aracına emek vermiş, içeriğini öğrenmiş ve sana etkilerini kendince ortaya koymuşsundur.. kimse sana birşey diyemez..
burada sana futbolun fanatizm boyutundaki bir nüansı hakkında bir şeyler sorsalar apışıp kalacaksın biliyoruz, o yüzden sakin ol şampiyon...
