0
"dur" demedi, diyemedi, tükürükle birlikte
saçma salak bir şeyler çıktı ağzından
ağladığından ötürü ve sinirli, gergin bir ortamdan ötürü
gülmedim. zaten istemedimde, pisliğiyle, temizliğiyle istiyordum
onu.
git de dememişti oysa ki..
bana asırlar gelen o bir kaç saniye, o gitme demesini beklediğim bir kaç.
lanet saniye ardından ayağa kalkıp,
- gidiyorum diyebildim.
sevcan yerine eda daha çok ağlamaya başladı
arkada bulunan biraderlerden biri beni sakinleştirmek için
elini omzuma koydu
- çek elini gibmiyim yerini yurdunu diye inledim
elini titrek bir şekilde geri çektikten sonra tekrardan sevcana
döndüm. ağlıyordu
yüzünü okşamak için elini uzattım çenesine
birden boynuma atladı
- hayır lütfen dedi.
o gitmişti bir kez, beni açta açıkta bırakmıştı
gitmemek için bir sebep diye yalvarsam da,
o sebep yoktu ne yazık ki.
gidicektim, gidicek miydim? gidemiyordum..
gitmemek için sebep arıyordum burnum gül kokulu saçlarının kokusunu
derin derin içine çekerken.
- herşey bu kadarmış sevcan. canım.. bu kadarmış. dedim
omzumda iken daha çok ağladı
- böyle yaparak daha çok üzüyorsun kızı dedi arkadaki çocuklardan biri
aldırmadan sevcanın saçlarını tekrardan kokladım
ve sonra tekrardan, ve tekrardan
ve bir daha kokladım. son kez kokladım ve o istemese de
ayırdım kendimi gül kokan saçlarından..
çünkü korkmuştum, yorulmuştum.. bu kokuyu en son
serdar ile birlikte oldukdan sonra yastıkta bırakınca
koklamıştım. aklıma gelince bu daha da hiddetlendim.
ayağa kalktım.
selda kapının önünde duruyordu, geçmek için yeltendim. izin vermedi