1. 1.
    0
    “Geldiğiniz iyi oldu,” dedi. “Bende un kurabiyesi yapmıştım. Üstelik çayda var.” Bir kaynanam olsaydı kaynanam seviyormuş derdim. Olmadığı için sadece gülüp geçtim. Sevda'da çayları getirmek için mutfağa geçti. Bende eve şöyle bir göz atayım dedim. Koltuklar yeni alınmışa benziyordu. Ama vitrin kesinlikle ikinci eldi. Evin neredeyse her köşesinde bir süs eşyası vardı. Bilgisayar masası incin gözüküyordu. Üzerinde bir kitap gördüm. incelemek için yanına gittim. Kitabın üzerinde “Cervantes / Don Kişot” yazıyordu. O sırada elinde çay tepsisiyle Sevda geldi. Kitabı elimde gördü.

    “Hoş kitaptır, hiç okudunuz mu?” dedi.

    “Okumadım ama böyle giderse okuyacağım,” dedim yarım bir ağızla.

    “Babam çok severdi bu kitabı,” dedi. “Hatta o kadar severdi ki bunu bütün hayatına yaydı. Arkadaşları ona Don Kişot derdi... ”

    Elimde kitap öylece kaldım. Medusa'nın gözlerine bakmış gibi taş kesildim. Tüylerim evin tavanına bakıyordu. Kalp atışlarım hız limitini aşmıştı. Ayakta kalmak için olağan üstü bir çaba sarf ediyordum. Böyle bir ihtimal var mıydı? Aradığım adam, üst komşumun babası olabilir miydi? Birazdan öğrenecektim...

    “Babanız şu an nerede,” dedim yutkuna yutkuna. Şaşırdı. Başını öne eğdi. “iki mahalle ötede ki mezarlıkta uyuyor,” dedi.

    Alın size ikinci bir şok. Masada duran soğuk suyu bir dikişte bitirdim. O da benim gibi neler olduğunu anlayamıyordu. Yanıma geldi. “Neyiniz var?” dedi. Derin bir nefes aldım.

    “Babanız ne zaman öldü?” dedim.

    “iki sene önce,” dedi. “intihar etti.”
    ···
   tümünü göster