1. 1.
    +1 -1
    ilk olarak, türkiye'nin dış borçlarının
    içinde
    hem devletin, hem de özel kesimin payı
    var.
    bir kere bu ikisini ayırmak lazım. ayırmaz
    iseniz özelin yaptığı borcu devletin borcu
    gibi
    millete çakarak ahlaksızlık yapmış olurlar.
    öyle
    ya, nasıl ki benim borçlarım sizi
    ilgilendirmez,
    borç alıp kâr rekorları kıran ve başarıyla
    ödeyen koç ve sabancı'nınkiler de bizi
    ilgilendirmez. devlet bu borçlara
    garantörlük
    yapmıyor. veren ile alanın sorunu. bu
    yüzden
    özel sektörün borcunu nüfusa bölüp de
    'bebeklerimizin şu kadar borcu var' diyen
    cahiller halt etmiş.
    ikinci olarak da net ve brüt (ab ölçüsü
    bu)
    borç ayrımı yapılmalı. brüt olan sadece
    borçları içerirken, alacaklarımızı hesaba
    katmaz. şimdi türkiye'nin şark kurnazları
    borcumuza bakıyor da alacağımıza
    bakmıyor.
    borç borç da, alacak patlıcan mı? bunun
    için
    borçlardan alacaklar çıkarılınca net borç
    oluşuyor ki buna bakmak lazım. o zaman
    önce
    bu ikisine göre bakalım.
    türkiye'nin toplam (kamu artı özel sektör)
    brüt
    borçları 2002 yılında 257 milyar tl'den,
    2010
    yılında 497 milyar tl (290 milyar dolar)
    olmuş.
    alacaklarımızı düşersek (net) 317 milyar
    tl
    oluyor. brüt 290 milyar dolar borcun
    sadece
    89 milyar doları devletin. on sene önce
    de
    zaten 75 milyar dolardı. yani pek artmış
    değil.
    artan da bu kriz ortamında oldu. bu
    borcun 84
    milyar doları uzun vadeli. risk yok.
    hükümetten bağımsız olan ve adeta bir
    şirket
    benzeri kâr-zarar açıklayan tcmb'nin de
    12
    milyar dolar borcu var. 10 milyarı uzun
    vadeli,
    yine hiçbir risk yok. özel sektörün 190
    milyar
    dolarlık borcunun da yine 117 milyar
    doları
    uzun vadeli.
    üçüncü bir ayrım da borcun gsyh'ya
    oranına
    bakılır. mutlak miktarına değil. zira borç
    alınmış da ne yapılmış, hangi katma değer
    oluşturulmuş, görmek lazım. ancak
    türkiye'de
    cahiller borcun 'miktarına' bakarken,
    bununla
    ne yapıldığına bakmıyor. evim yoktu,
    borcum
    da yoktu. çok mu iyi? ev yaptırdım, artık
    borcum da var. evimin birkaç katını
    satarsam
    tüm borcumu öder, üstelik cebimde de
    para
    kalır. kötü mü? katma değer
    oluşturmaktan
    habersiz cahil, miktar olarak borçtaki
    artışa
    bakıyor da gsyh'nın 200 milyar dolar
    bandından tam 750 milyar dolar bandına
    çıktığına bakmıyor. şimdi bu gözle
    bakalım.
    kamu ve tcmb'ninki bir arada gsyh'nın %
    13'ü
    kadar bir brüt dış borç stoku var. neti %
    10'un
    altında. demek ki, devletin dış borç riski
    yok.
    bir de devletin hem iç hem de dış borcu
    var.
    bunun net olarak gsyh'ya oranı % 41,5
    (avrupa'da ortalama % 80 ve üzerinde),
    net
    olarak ise gsyh'ya oranı 2010'da % 28,7.
    kısaca devletin ne iç borç, ne dış borç
    riski
    var.
    özel sektör ise sadece biraz borçlu. ancak
    bunun da vadesi uzun. sağlıklı
    borçlanmış,
    krizde bile takır takır ödemiş. 189 milyar
    dolarlık toplam özel borcunun 90 milyar
    doları
    bankaların, 100 milyar doları da reel
    sektörün.
    peki cahil adam özel sektörün kim
    olduğunu
    biliyor mu? türkiye'de faaliyet yapan tüm
    yerli
    yabancı firmalar 'özel sektör' olarak
    geçiyor.
    buna göre 190 milyar dolarlık özel sektör
    borcunun ne kadarı yerlinin, ne kadarı
    bizim
    cahilin çenesini yoran yabancının
    borcudur
    acaba? bunu kimse bilmiyor ve tcmb de
    maalesef şeffaf davranarak ya da
    tembellik
    yapıp düzenli olarak açıklamıyor. ve yazık
    ediyor. sonuç olarak özel ile kamunun
    toplam
    dış borcunun gsyh'ya oranı brüt % 39,5,
    net
    olarak ise % 23. yani yine sorun yok.
    sorun
    olmadığını nereden anlayacağız?
    avrupa'ya,
    dünyaya, petrol zengini olmayan bizim
    gibi
    ülkelere bakarak. baktılar mı, hayır!
    kimin risk
    primi nerede? kim batmış, kim ayakta,
    kimin
    notları düşerken kiminki çıkmış?
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster