0
SAHABELER
Abdullah ibnu Mes'ud (ra)’dan, şöyle dedi: “Dünya semâsı ile ondan sonraki gelen semânın arası beşyüz senedir. Her iki semânın arası böylece beşyüz senedir. Kürsi ile suyun arası da beşyüz senedir Arş ise suyun üstündedir. “ARŞIN ÜSTÜNDE DE ALLAH'U TEBAREKE VE TEALA VARDIR. SiZiN MEŞKUL OLDUĞUNUZ AMELLERi ORADAN BiLiR.”
(Bu eseri Ebu Said ed-Dârimi Reddu alel-Cehmiyye nam kitabında (275) Ibnu Huzeyme Tevhid de (105/106) ve Beyhaki Esma da(401) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir.)
Abdullah ibnu Abbas (ra)’dan, vârid olan rivayet:
Aişe (ra)’nin kapıcısı Zekvan’dan,
(Şöyle dedi Abdullah ibnu Abbas (ra) Âişe (ra) vefat edeceğinde yanına geldi. Aişe(ra)'ye hitaben şöyle dedi: Sen Resûlullah (sav)’in kadınlarından kendisine en sevgili olanı idin. Allah Resulü (sav) ise temiz olandan başka bir şeyi de sevmez. HEM SUBHANEHU VE TEALA YEDi KAT SEMÂNIN ÜSTÜNDEN SENiN BERAATINI iNDiRDi ve Allah'u Azze ve Celle'nin zikredildiği hiçbir mescid yok ki senin beraatini bildiren Ayet gece ve gündüz orada okunmasin.”
(Bu eseri Ebu Said ed-Darimi er-Reddu Alel-Cehmiyyeti'de (275) sahih bir senedle rivayet etmiştir.)
Abdullah ibnu Umer (ra)’dan, vârid olan rivayet:
Zeyd ibnu Eslem (ra)’dan, şöyle dedi: Abdullah ibnu Umer bir çobanın yanına uğradı ve çobana kesilmeye elverişli bir şeyi olup olmadığını sordu. Çobanda sahibi burada yoktur dedi. Ibnu Umer (ra) da, ne olacak sahibine birini kurt kaptı dersin dedi. Bu söz üzerine çoban “BAŞINI SEMÂYA KALDIRIP ŞÖYLE DEDi PEKiYi ALLAH NEREDE YA?” Bu cevabı işiten ibnu Umer (ra) da, Vallahi Allah'ın nerede olduğunu sormaya ben daha layıkım dedi. Ve sonra çobanı ve koyunları sahibinden satın alıp, çobanı azad ederek koyunları da ona verdi.
Ebu Bekr (ra)’dan, vârid olan rivayet:
Abdullah ibnu Umer (ra)’dan, şöyle dedi:Resulullah (sav) vefat ettiğinde, münafıklardan bazıları müslümanların aralarını karıştırmak için nasıl olur böyle bir Resul ölürmü diye laflar konuşmaya baslamışlardı. Binâenaleyh Ebu Bekr (ra) Müslümanlara hitaben bir hutbe irad ederek şöyle dedi:
“EY iNSANLAR EĞER iBÂDET ETTiĞiNiZ iLAH muhafazid iDiYSE O ÖLDÜ. EĞER iBADET ETTiĞiNiZ iLAH SEMÂDA Ki ALLAH iDiYSE O ÖLMEMiŞTiR.”
Ve sonra şu Ayet-i Kerimeyi sonuna kadar okudu: (muhafazid (sav) ancak bir Resuldür. Ondan önce bir çok Resuller gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse siz dininizi terk mi edeceksiniz? (Ali imran 144)
Bu eserden istifade edilen meseleler şunlardır:
a) Ebu Bekr (ra)’in, hitâb ettiği insanların cemi'sinin ashabı kiram olduğu.
b) Hitâb ettiği kişilerin sahâbe olmaları dolayısıyla sâhib olduklari ilimle, Ebu Bekr(ra)in, eğer ibâdet ettiğiniz ilah “SEMÂDA Ki ALLAH” ise, sözüne sukût ederek kabul edişleri söylenen sözün hak olduğuna delâlet etmesi.
c) Hayatta iken Cennetle müjdelenen, Resûlullah'ın arkadaşı olarak Kur'anda zikredilen, Resulü ekremin Halifesi olan Ebu Bekr sıddık (ra), “ALLAH'U AZZE VE CELLE'NiN SEMADA” olduğuna itikad ettiğini beyan eder.
Eğer Ebu Bekr Sıddık (ra) Kitab ve Sünnet'e muhalif olarak bir konuşma yapmış olsaydı bu kadar sahabenin böyle bir hataya sükût edeceklerini ne akıl kabul eder ve nede nakil.
Ebu Zer (ra)’ dan, şöyle dedi: Bir gün tam güneşin batacağı esnada Resulullah ile beraber mescidde bulunuyordum. Bana hitaben biliyormusun güneş nereden batıyor, Ya Eba Zer dedi de Allah ve Resulü en iyi bilendir Ya Resûlellah dedim: Devam ederek, “MUHAKKAK Ki O ARŞIN ALTINDA RABBiNiN ÖNÜNDE SECDE ETMEĞE GiDiYOR” dedi.
Bu Hadis'i Buhâri (48O2 Ahmed (5/152) ve Ibnu Mendeh (1012) rivayet etmişlerdir.
Câbir ibnu Abdullah (ra)’dan, şöyle dedi: Resulullah (sav) Veda haccında Arefe günü vermiş olduğu hutbede şöyle buyurdu: Ben vazifem olan tebliği yaptımmı ne diyorsunuz? Sahabelerde; Evet Ya Resulellah hakkı ile yaptın diye cevab yerdiler. Resülullah (sav) de şehâdet parmağını SEMAYA DOĞRU KALDIRIP iNSANLARA KARŞI iNDiREREK ALLAH'IM ŞAHiD OL DiYE ÜÇ KERE TEKRAR ETTi.
(Bu Hadis'i Buhâri (1739) Muslim (121 Ebu Davud (1905) ve Ahmed (1/447) rivayet etmişlerdir.)
Bu konu söylenebilecek daha birçok hadis-i şerfi, sahabe sözü ve ulema sözü vardır. Görüldüğü gibi selefin itikadı Arşa istiva ve benzeri konularda tevile gitmemek ve Kur’an ve sünnet ne diyorsa olduğu gibi alıp onun nasılını düşünmemektir.
Yazının sonunda ibn Temiyye’ye atılan bir iftirayı da cevaplamak istiyorum. ibn Teymiyye (ra) da “Arşa istiva” mevzusunu aynen böyle anlar ve anlatır. Onun birgün minberden inerken “işte Allah da benim gibi böyle iner (haşa)” sözünün hiçbir kaynağı yoktur. Bu söz ona iftira eden zındıklara aittir. Yoksa ibn Teymiyye(ra) de der ki “ALLAH ARŞA iSTiVA ETMiTiR, AMA NASIL SORUSUNU SORMAK BiD’ATTiR.”
Tümünü Göster