+1
Zamanla sevdiğim kızlar olmuştu. Onlara, Türkçe şiirler türküler bulamayınca , Arapça söylemişimdir.Bir kız hakkında Arapça söylenen şiiri ben sevgilime söylemişimdir.
Var mı aklınızda öyle bir şiir?
Var. Örneğin bir Mecnun Leyla'ya sesleniyor: [Arapça şiiri okuyor.] Bir yere gidiyor. Çok güzel bir yer. Geyikler falan var. Geyikler alabildiğine güzel. Güzelleri görür de, güzeller güzeli Leyla'yı düşünmez olur mu? Leyla hemen gözünün önüne geliyor ve karşısındaki geyik Leylalaşıyor, birden oluyor. Ve işte o zaman diyor ki :
"Ey, buranın güzel geyikleri. Burada size Tanrı adına and vermek istiyorum. Lütfen söyleyin. Leyla da sizden midir, yoksa bir insan mıdır? insanın böyle güzeli olmayacağına göre Leyla sizdendir de, herhalde siz söylemiyorsunuz."
Bunun gibi şiirler. Ben oralarda Kürt hocalardan okunması doğal olan ve olmayanları öğrendim. Diyorum ya, 15 yılı "sarf" ve "nahv" ve Arapça gramerlere verdikten sonra başka şeylere artık yer kalmaz. Mantıktan bir iki şey okuturlardı, okurlardı. Bir Kavl Ahmet diye birşey var. Aslında Kul Ahmet'tir de, onu okuyamamışlar, Kavl diye okumuşlar. Çünkü Arapça' da hem Kul okunur o, hem de Kavl. Kavl, söz demektir. Oranın insanı Türk olmadığı için Kul Ahmet'in adını Kavl Ahmet diye söylemişdir. Bütün doğuda bu kitap okutulur, Kavl Ahmet diye bilinir. Mantıktan, Aristo'nun kitaplarından birini okuturlar. Tasavvuri Tasdikat diye bir şey var. O da yine mantığa ilişkindir, onu biraz okuturlar. Ama asıl Arapça edebiyatına gelince, başka bilim dallarına gelince, pek fazla bir şey okumazlar, okuma olanağı bulmazlar. Ancak belirli, sıradan olmayan mollaları oniki ilim denilen bilim dallarını okuyup bitirmiş olabilir ki , o da parmakla gösterilecek nitelikli kimselerdir. Ben en son basamaklarına kadar okudum orada. En son basamakları Cem'ül Cevamidiye ad verdikleri bir kitaptır. Tüm islam hukuğunu içine alır. Ona kadar okudum. Yine çocuk yaşalardaydım. Fakat kendimi hep Türk olarak gördüm. Kürtlerin içinde yaşardım. Ailemin yanına bazen giderdim, zor konuşurdum Türkçeyi.