1. 276.
    +2
    hep birlikte köyün çıkışına doğru ilerliyorduk. artık çevremizde tek tük görünen, dökük köy evleride kalmamıştı. sonunda bir patikaya girdik. traktörler bu dar patika yolunda gide gele kendiler bir yol yapmışlardı. yolun iki yanı çukur, tam ortasında ise insanın beline kadar uzanan yabani otlarla kaplanmış, uzayıp giden bir tümsek vardı. köy yollarında traktörlerin oluşturdukları bu yolu bilirsiniz, yürümesi bir hayli zordur. hele ki o korktucu karanlıkta, kulağa dolan böcek ve yaprakların hışırtı sesleri arasında, ayaklarımız yer yer çamurlara batarak, nefes nefese çıkıyorduk bu bayır patikayı. uzunca bir süre yürümeye devam ettik...

    tahsin abinin elinde iki kürek, cihan abinin elinde ise halat, kazma ve şuan hatırlamadığım bir kaç alet edevat vardı. serhatla ben grubun en arkasındaydık, sessiz bir şekilde diğerlerini takip ediyorduk. tahsin abiye seslenip, elinde ki iki kürekten birini taşımak için istedim. hemde bu bayırı çıkmak için baston olarak kullanacaktım o küreği. bir süre sonra nihayet yolun sonunu görebildik. köyü tepeden gören ama yinede anca dağın eteklerinde sayılabilecek, ağaçların bitip, kayalıkların başladığı, köyün ortasından geçen derenin tam da kaynağına varmıştık. tepeden aşağı baktığımızda ay ışığı ile parlayan, bir kaç büyük kaya, ağaç karartıları arasında zar zor seçilebilen, cılız köy direklerinin sarı ışıklarını görüyorduk.

    bayır yukarı aralıksız çıktığımız, uzun ve zorlu patika yol sonunda bitmişti. ara sıra durup çevremde kolay kolay unutulmayacak bir işaret, zor bir durum ile karşılaşırsam tekrar bu patika girişini bulabileceğim anlamlı bir nişan arıyordum. her yer sadece karanlıktı. insanın gözü ister istemez, hocanın elinde tuttuğu el fenerinin gösterdiği yere kayıyordu. böyle bir karanlıkta gördüğünüz tek ışık, sizin tek rehberiniz oluyordu.

    şimdi sıra, ıslak kayalıklardan bayır aşağı, düşmeden inme sırasıydı. herkes tek bir sıra olmuş halde, en öndeki hocanın dikkatlice üzerine bastığı ufak kayaların aynısına basarak, kayalıklardan aşağı doğru iniyordu. herkes en önden en arkaya sıra olacak şekilde birbirlerinin hareketlerini tekrarlayarak yapıyordu bunu... düzlük sayılabilecek, çevresi kayalıklarla kaplanmış, zemini toprak olan, hemen yanında çok geniş olmayan bir derenin aktığı, gecenin bu köründe bile, çok güzel piknik yapılabilecek bir yer olduğu her halinden belli olan, mağara ağzında ürkütücü bir yere geldik.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster