1. 1.
    0
    evrim teorisinin temel(basic) çelişkisinden değil, evrim teorisinin temel(fundamental) çelişkisinden bahsediyorum. evrim teorisi ile -biyolog richard dawkins'in deyimiyle- ateist olmanın entellektüel imkanı var olmuştur. ateistler kendilerini evrim teorisi olmadan önce canlıların açıklanması konusunda son derece zavallı hissediyor olmalıdır bu şekilde. çünkü dawkins evrim teorisi'ni öveyim derken aslında geçmiş ateist felsefeyi çöpe atmıştır. madem canlıların nasıl oluşabildiğine dair ateist bir teori yoktu, ateist kendiliğinden nasıl olur da canlılığın oluşabilmesini akıllarına sığdırabilmiştir. burada dawkins ile eski ateistlerin bir iç çatışmasına şahit oluyoruz. demek oluyor ki dawkins gibi neo-ateistler evrim teorisinin övülmesi için eski ateistleri cehenneme atmıştır.

    evrim teorisinin temel(fundamental) çelişkisi, temel iddiasındadır. charles darwin, bu teoriyi ortaya attığında bu çelişkilerin birçoğundan bahsetmiştir. kendi teorisini bir hipotez paçavrası olarak tanımlayan darwin'in tevazusunun yerini günümüzde dawkins, huxley gibi ataist! demagoglar almıştır. dawkins'in tabiriyle bugünkü evrim teorisinin geldiği nokta, darwin'in kitabına ufak dipnotların eklenmesinden ibarettir. hatta o kadar ki, darwin'i gelmiş geçmiş en iyi bilim adamları arasında sayma cürretini bile göstermişti. evrim'in temel çelişkisi dediğimiz hadise darwin'in gözlemsel kanıt ekgibliği olarak baktığı noktanın felsefi boyutudur. darwin, canlıların ortak bir atadan gelmesinin ispatlanması için sayısız ara geçiş formuna(transitional form) rastlamamız gerektiğini söylemiştir. ancak bunun neden bulunamadığını sorgulamıştır.

    ara geçiş formu ifadesi o günden beri tartışmalara sebep olan bir kavram olmuştur. bazı evrim teorisi apologistleri, "ara geçiş formu" diye bir şey yok demeye kadar sıkışmıştır. halbuki bu tür apologist cühela kesimi darwin'in bile bu tabiri kullandığından habersizdir. darwin bu sözle ne demek istemiştir diye felsefe yapmanın anlamsızlığı da temas edilmesi gereken bir noktadır. günümüz insanı o kadar cahil kalmıştır ki, darwin'in cümlesinde gelişigüzel kullandığı ve çağdaşlarının da muhataplarının da anlayacağını varsaydığı basit bir kavramı bile anlamayacak ortalamaya sahibiz. darwin'in ara geçiş formu kavramı oldukça basittir. ara geçiş demek, tür olarak tanımlanagelen canlıların birbiri arasındaki boşlukları tamamlayacak canlı formları demektir. darwin kitabının sonraki baskılarına "archaeopteryx" adlı bir hayvanı ara geçiş formu diye evrime delil diye sunmuştu. bu yazının konusu ara geçiş formlarının gözlemsel verilerinin olmaması gibi negatif bir argüman değildir. darwin bu negatif argümanı teorisinin ekgibliği olarak görmüş, bulundukça teorinin destekleneceği şeklinde bir algının oluşmasında neo-darwinistlerin rolü olmuştur. oysaki bu yazının konusu pozitif bir argümandır.

    • darwin'in negatif argümanı: ara geçiş formlarını bulamıyoruz, o yüzden teori zayıflamaktadır.
    • yazının pozitif argümanı: ara geçiş formu teorik olarak hiçbir şekilde mümkün olamaz, teori zayıf değil, geçersizdir.

    1. ara geçiş formunun niceliksel imkanı

    gözlemsel verilerimiz evrim teorisine bir delil getirememiştir. çünkü evrim süreci olarak tanımlanan hadise yüzyıllar içinde olduğu iddia edilen bir vetiredir. o halde geçmişe yolculuk yapamadığımıza göre bunu gözlemlemenin yolu yoktur. bunu sadece retrospektif(geriye doğru) fosil yorumu ile tahmin edebiliriz. her neslin bir sonrasını incelediğimizde atasının tür bazında aynısı olduğunu görüyoruz. hiçbir tür babasının veya dedesinin türünden farklı bir yapı göstermemektedir. nitekim dawkins'in de "hiçbir türden başka bir tür oluşmaz" gibi bir sözü rivayet edilir. dawkins'in iddiasına kökten aykırı bu sözü yüzünden evrim teorisi'ni yargılamak mümkün değildir. çünkü her tür kendi türünün içinde kalarak neslini üretiyorsa, temelde türün değişmemiş olması gerekecektir.

    evrimsel süreçte ara geçiş formlarının oluşumu mutasyon frekansı ile ilişkili olmalıdır. çünkü mutasyonlar türleri değiştirme kapasitesine sahip yegane mekanizmadır. mutasyonlar değişimi ortaya çıkarır, doğal seçim ile ayıklama olur ve gelişmiş canlılar üretilmiş olur. mesele yüzeysel olarak bu şekilde lanse edilir. bir türden ikinci bir türün oluşumunun gerçekleşmesi için basamak basamak mutasyonların olması gerekir. bu mutasyonlar dawkins ve bilimum tüm neo-darwinistlerin öngördüğü üzere tamamen randomize gerçekleşeceği için tam da ikinci türün genetik yapısını hedefleyen mutasyonlar olmaz. rasgele mutasyonlar olur ve organizmaya zarar verenler elenir.

    her şeyden önce mutasyonların etkileri bugün çok iyi bilinmektedir. örneğin, tıp sahasında konjenital anomaliler, zeka gerilikleri, kromozomal hastalıklar gibi son derece öldürücü durumlar mutasyonlar sonucu olur. birçok mutasyon aslında canlının yaşama başlamasını engeller. nitekim çernobil faciası ile meydana gelen ve bitkiler dahil tüm canlıları kapsayan masif-kesif gen değişimi ile birçok canlı çift-kafalı, tek bacaklı gibi hilkat garibesi hali almıştır. mutasyonların %99'unun zararlı ve kalanının etkisiz(hissedilmeyen mikro hasarlı) olduğu söylenmektedir. yararlı mutasyon örneği mevcut veriler içinde yoktur. sadece bazı bilimdışı iddialar kapsamında değerlendirilebilecek, örneğin orak hücreli anemi genetik bozukluğunun sıtmaya koruyucu etkisi gibi komik iddialar ortaya atılmaktadır. orak hücreli anemi hastalarının hayati şartlarını değiştiren venöz eritrosit stabilizasyonu bir kenara bırakılıp, sıtma hastalığına dirençli olmalarını bir "fayda" olarak gören darwin harikalar diyarı hayalperestlerinin ne kadar davalarına kendini adadıklarını görebiliyoruz. netice itibariyle, mutasyonlar zarar veya yarar versin canlıyı randomize değiştirirler. zaten organize olmuş bir yapıdan oluşan bir canlının gen bilgisi üzerinde amaçsız oynamaların yarardan çok zarar vereceği aşikardır. bu demek oluyor ki, yeni bir tür oluşurken, daha iyi bir genetik sistemi hedef olarak düşündüğümüzde, hedefimizden çok hedeflenmemiş artık canlılar oluşacaktır. çünkü mutasyonların çoğu! zararlıdır.
    ···
   tümünü göster