1. 2001.
    +6
    Her zamanki gibi topluluktan ayrıydık. ikimiz de çok benziyorduk aslında; kalabalık sevmiyorduk, belli etmiyorduk ama ikimiz de duygusaldık aslında. Yüzünü göremiyordum ama gözlerinin kapalı olduğunu hissediyordum. Kalbini de, beni sevdiğini de. Art arda birkaç parçada dans ettik. Sonra ayrıldım ondan, artık yüzünü görmek istiyordum

    -mutlu yıllar ecrin
    -bunu 20 dakika sonra söylüyorsun
    -olsun

    Dedim, eğildim öptüm yanağından. Devam ettim

    -özledin mi beni?
    -soruyor musun? Bugün o kadar aradım, cevap vermedin. O kadar üzüldüm ki
    -biliyorum
    -nasıl?
    -berfin söyledi. Ama hediye getiremedim sana
    -ne hediyesi? Yılbaşı mı? Sen sevmezdin öyle şeyler?
    -yok yılbaşı değil. Ne bileyim o kadar istanbul’dan geldim, elim de boş
    -ali sana bir şey diyim mi
    -de gülüm
    -belki klagib olacak ama gelmen sanırım şimdiye kadarki en güzel hediye. Ne kadar şaşırdığımı görmedin mi?
    -gördüm
    -konuşma o zaman. Hadi dışarı çıkalım biraz

    Ankara’nın ayazında çıktık dışarı. Dediğim gibi soğuk hava. Biraz sessizlik oldu.

    -ecrin
    -efendim
    -aklıma palandöken geldi

    Ecrin bana döndü gülümsedi
    -sana kolye vermiştim o soğukta

    Başını salladı ve paltosunu, elbisesini aşıp boynundaki Satürn kolyeyi gösterdi bana.

    ince beyaz gerdanında tüm asaletiyle duruyordu hala.
    ···
   tümünü göster