1. 1.
    0
    Doğarken duyup, unuttuğun sırrı, seninle yine paylaşmama izin ver.
    SEN BENiM EN BÜYÜK MUCiZEMSiN.
    SEN DÜNYANIN EN BÜYÜK MUCiZESiSiN.
    Bunlar duyduğun ilk sözcüklerdi. Sonra ağladın. Herkes ağladı. O
    zaman bana inanmadın.ve bu inançsızlığını giderecek hiçbir şey olmadı, bunca
    yıldır. En aşağılık işleri bile beceremediğini düşünürken nasıl bir mucize
    olabilirsin ? En önemsiz sorumluluklarla yüklenmişken ve kendine güvenini
    kaybetmişken nasıl bir mucize olabilirsin ? Borç içine batmışken ve yarınki
    ekmeğini nasıl kazanacağını düşünerek uyuyamazken, nasıl bir mucize olabilirsin ?
    Yeter. Olan oldu artık. Oysa kaç peygamber, kaç bilge, kaç şair, kaç
    ressam, kaç besteci, kaç bilim adamı, kaç filozof ve mesih gönderdim, hepsi
    de ilahiliğinden, tanrısal potansiyelinden ve başarının sırlarından bahsediyorlardı. Onlara nasıl davrandın ?
    Hala seni seviyorum ve şu anda bu kelimelerle seninleyim. Tanrı 'nın insanların yaralarını iyileştirmek için elini ikinci kez onların üzerine
    koyacağını söyleyen peygamberi doğrulamak için.
    Elim yine üzerinde.
    Bu ikinci kez.
    Sen benim kalıntımsın.
    Bunu söylemeye gerek yok, bilmiyor muydun, duymamış mıydın, en
    başında sana söylenmemiş miydi ; dünyanın yaradılışından anlamamış mıydın ?
    Bilmiyordun, duymamıştın, anlamamıştın.
    Sana özel bir eser olduğun söylenmişti ; sebepleri asil, şekil ve hareketleri etkili, hayranlık verici ve meleksi, Tanrı gibi anlayışlı.
    Sana toprağın tuzu olduğun söylenmişti. Sana dağları bile oynatmanın
    sırrı verilmişti, imkansızı başarmanın. Sen kimseye inanmadın. Mutluluk
    haritanı yaktın, zihninin huzurundan vazgeçtin, zafere giden kaderinin
    yolundaki mumları söndürdün, sonra tökezledin, kayıp ve korkmuş bir halde,
    kendine acımanın karanlığında, kendi yarattığın cehenneme düşene dek..
    Ağladın sonra. Seni düşüren talihine küfür edip, göğsüne vurdun.
    Kendi miskin düşüncelerinin sonuçlarını kabul etmedin, tembelliğinin ve başarısızlığının sorumluluğunu yükleyecek bir günah keçisi aradın.
    Hemen de buldun.
    Beni suçladın.
    Engellerinin ,başarısızlığının, fırsat bulamamanın Tanrı 'nın isteği olduğunu haykırdın.
    Yanılıyordun !
    Elimizdekilere bir bakalım. ilk önce engellerine bakalım.. Araçların olmazsa,
    yeni bir yaşam kurmanı nasıl isterim ?
    Kör müsün ? Güneşin doğup battığına şahitlik etmiyor musun ?
    Hayır görüyorsun. ve gözlerine yerleştirdiğim yüz milyonlarca alıcı,
    yaprağın büyüsünden, bir kar tanesinden, bir gölden, bir kartaldan,
    bir çocuktan, bir buluttan, bir yıldızdan, bir gülden, bir gökkuşağından
    ve aşk dolu bir bakıştan zevk almanı sağlıyor. Hayır duası et.
    Sağır mısın ? Bir bebek sen duymadan gülüp ağlayabilir mi ?
    Hayır. Duyuyorsun. kulaklarına yerleştirdiğim yirmi dört bin tel, ağaçlardaki
    rüzgarla titreşiyor ; kayalıklardaki gelgitle, operanın haşmetiyle, bülbülün
    çığlığıyla, oyun oynayan çocukların cıvıltısıyla ve "seni seviyorum" sözcükleriyle. Yine şükret.
    Dilsiz misin ? Dudakların ileri geri oynayıp yalnızca tükürük mü
    üretiyor ?
    Hayır. Konuşabiliyorsun. diğer hiçbir yaratığımın yapamadığı bir şey bu.
    Sözcüklerin sinirliyi sakinleştiriyor, umutsuza umut veriyor,
    vazgeçeni heveslendiriyor, yenilmişe destek veriyor, cahile öğretiyor.ve "seni
    seviyorum" diyor. Tekrar şükret.
    Sakat mısın ? Muhtaç vücudun yer mi işgal ediyor ?
    Hayır. Hareket edebiliyorsun. Sen ufak bir alana hapsolmuş rüzgar ve
    dünya tarafından rahatsız edilen bir ağaç değilsin. Gerinebilirsin, koşup
    dans edip, çalışabilirsin, sana beş yüz kas, iki yüz kemik ve yedi mil
    sinir teli verdim, hepsini ben ayarladım senin için. Yine şükret.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster