1. 126.
    +2
    Önceden özgüvenini ve zihnini bunun için hazırlamazsan, kızla tanışmadan öteye gidemeyeceksin ( Tabi önce tanışacak cesareti toplaman lazım.)
    Şu söylediğim tek cümle bile erkeklere tanışma korkusu vermeye yeterli...
    Çok güzel bir kadının karşısında onun güzelliği karşısında etkilenmeden, sanki 40 yıllık arkadaşınla konuşuyor gibi hareket ettiğini hayal etsene...
    "Bir Utanç Hikayesi"
    Aslında bu hikayeyi anlatıp anlatmamakta çok düşündüm, çünkü bu hikayenin en ufak parçasını hatırlamak bile beni yerin dibine sokuyor.
    Fakat yaşadıklarımı bilmen senin için bir umut ışığı olabilir.
    Güneşli bir gündü ve nasıl etkilediğim hakkında en ufak fikir sahibi olmadan 2 hafta önce tanıştığım 1.75 boyundaki esmer afet Burcu ile çıkıyordum. Sakarya Üniversitesinin bahar şenlikleriydi. Kampüsün meşhur rüzgarı, yurttan çıkmadan önce özenerek yaptığım ince telli saçlarımı darmadağın etmişti.
    Bu benim için güne 1-0 yenik başlamaktı. Üzerimde haftanın en az 4 günü giydiğim eski tshirt'im vardı. Nedenini bilmiyorum ama o tshirt'ü seviyordum. Eminim herkes beni "şu sürekli aynı şeyi giyen çocuk " olarak tanıyordu.
    Olsun, bütün bu olumsuzluklara rağmen, herkesin gıpta ile baktığı bir kız ile el eleydim ve gerisi umrumda değildi. En kötü günüm böyle olsa, dünyanın sonuna kadar mutlu yaşayabilirdim.
    "Ama Yanılmışım"
    Kargo konserindeyken Burcu'ya bir telefon geldi. Nedense yanımda konuşmak yerine, uzaklaştı. Bu gürültü içerisinde telefonda rahat konuşmasını tabi ki bekleyemezdim.
    10 dakika sonra yanıma geldi ve acilen gitmesi gerektiğini, ev arkadaşı Sibel'in hastalandığını söyledi.
    Sibel gerçekten iyi bir kızdı. Burcu'ya benim de onunla gelmek istediğimi, yardımcı olabileceğim şeyler olduğunu söyledim.
    Burcu ise bana eğlenmeme bakmasını, halledemeyeceği bir sorun olursa arayacağını söyledi ve beni yanağımdan öptü.
    Ayakları yerden kesilme deyiminin gerçekte ne anlama geldiğini o öpücükle öğrendim.
    Bu öpücüğün verdiği heyecan ile konserde deliler gibi eğleniyordum. 1,5 saat göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. O yorgunlukla konser çıkışı yurtta birlikte kaldığım arkadaşlarımı gördüm ve kampüsteki gizli bahçe'de bir yorgunluk kahvesi içme konusunda anlaştık.
    Kafeye geldik ve pencere kenarındaki masaya oturduk. Böylece dışarıda olup bitenleri de görebiliyorduk. Benim yüzüm tamamen pencereye dönüktü.
    Kahvelerimiz geldiğinde koyu bir muhabbete başladık. Muhabbet esnasında kulağıma tanıdık bir ses geldi.
    "ilk Başta Emin Olamadım"
    Biraz daha dikkatli dinlediğimde ise bu sesin Sibel'e ait olduğunu fark ettim. Kafamı çevirdim.
    iki masa arkamızda Sibel arkadaşlarıyla muhabbet ediyordu. Ben ise neler olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Masadan kalktım ve Sibel'in yanına gittim.
    Şaşırmış bir vaziyette:
    " Ne ara iyileştin? Burcu'nun bu kadar iyi hemşirelik yaptığını bilmiyordum " dedim.
    Sibel şaşkın gözlerle bana:
    " Ne iyileşmesi? Konser boyunca buradaydım."
    Dumur kelimesinin ne anlama geldiğini de burada öğrendim. Sibel yüzümdeki ifadeyi görünce:
    " Bir sorun mu var? Burcu nerede? "
    diye sordu. Kandırılmış olmanın verdiği sinirle sadece bir cümle kurabildim.
    "Bana evin anahtarını verir misin?"
    Evin anahtarını aldım ve koşar adımlarla durağa doğru yöneldim. Beynim zonkluyordu. Şehir merkezine kadar beni 15 dakikalık bir yol bekliyordu. Koltuğa oturduğumda zihnimden milyonlarca düşünce geçiyordu ve ben hangisine inanacağımı bilmiyordum.
    15 dakikalık yolun sonunda apartmanın önüne gelebildim. Kafamı kaldırıp eve baktığımda ışıkların sönük olduğunu gördüm ve ben de kapıya yöneldim. Giriş kapısını açmaya çalışıyordum ama ellerim öyle bir titriyordu ki, kapının deliğini tutturamıyordum.
    Sonunda kapıyı açabildim ve hızla merdivenleri çıktım. Evin kapısına anahtarı soktuğumda, kapının kilitli olmadığını fark ettim. içeri girdim ve kapının kenarında bir erkek ayakkabısı gördüm. O şaşkınlıkla içeri doğru koştum ve Burcu'nun odasının kapısını açtım ve..
    "Korktuğum Şey Başıma Geldi!"
    Burcu başka bir erkeğin kolları arasındaydı. Şuurumu kaybetmiştim. Ne yapacağımı bilmiyordum. Gözlerimden yaşlar akıyordu ama ben gülüyordum. Seven bir erkeğin yaşayabileceği en büyük şoku yaşıyordum.
    Hiç bir şey yapmadım. Koşarak evden dışarı çıktım. Evin önündeki kaldırımın kenarına oturdum ve ağlamaya başladım. Bunu hak etmiyordum. Kalbim kırılmıştı. Aldatılmıştım. Erkekliğim üç paralık olmuştu. Kendime olan güvenim tamamen parçalanmıştı.
    "O Gün Kendime Söz Verdim"
    Özgüvenimi, erkekliğimi geri kazanmalıydım ya da bu yolda ölmeliydim.
    Bu süreç içerisinde duygusal problemlerimden kurtulmak ve kaybettiğim özgüveni kazanmak için yeni beceriler edindim ve şunu fark ettim:
    Duygularımı ve özgüvenimi kontrol etmek, özel ve iş hayatımda yaşadığım problemlerin %90'ını çözüyordu.
    Yaşam tarzım ile kadınları kendimden nasıl uzaklaştırdığımı gördüm. insanlarla gerçekten nasıl iletişim kurabileceğimi fark ettim.
    Öyle ki kendimi güneşin önünde eriyen bir buz parçası gibi hissettim. Çevremdeki buzlar eridikçe kendi özgüvenim etrafı aydınlatıyordu.
    Güzel kadınlar karşısında tedirgin olan ben gitmiş, yerine çok rahat ve özgüveni olan yeni bir insan gelmişti.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster