1. 1.
    +2
    kavuşursan meşk kavuşamazsan aşk olur derler hani
    şimdi bir insana aşık oluyorsunuz, seviyorsunuz onu her haliyle
    onlu hayaller kuruyorsunuz sürekli
    ona ait her şey sizin için farklı, sizin için kutsal oluyor
    hastalık derecesinde içselleştiriyorsunuz onu, karşı karşı dururken yüzüne hasret kalıyorsunuz
    onun için kendinizden vazgeçiyorsunuz, en büyük varlığınızı yani kişiliğinizi bile onun için şekillendiriyorsunuz
    rutin hayatınızda yaptığınız şeylerden utanıyorsunuz onu düşününce,
    ister aşk deyin ister sevgi artık nasıl adlandırırsanız adlandırın
    bu çok büyük tutku, çok büyük olay, çok büyük istek
    anlatabiliyor muyum büyük yani içinizdeki şey.

    aslında ilkel bir duygu bu
    yani aşkı, acıktığınızda yemek yemek istemeğe, susadığınızda su içmek istemeğe benzetebiliriz
    ramazanlarda iftara yakın o zengin sofraya sizi çeken ilkel hazzı düşünün

    benzemiyor mu birbirine?

    benim örneğimin yarım kalmasının nedeni şu;
    eninde sonunda o sofraya oturacağınızı biliyorsunuz, o yüzden endişelenmiyorsunuz sadece sabrediyorsunuz
    onun sizi sizin onu sevdiği gibi seveceğini bilseniz beklemez miydiniz uzun uzun yıllar?

    aşk acısı ya da aşk ağrısı, nasıl adlandırmayı tercih ederseniz artık
    aşk ağrısı da şuna benzer ilkel olarak:
    hiç kazık yediniz mi hayatta?
    kazık yediğinizde (ister maddi ister manevi) bir şey oturur içinize
    kandırıldınız mı?
    kandırıldığınızda bir şey oturur içinize
    çok büyük bir fırsatı kaçırdınız mı?
    kaçan balık büyük olur derler hani ve yine içinize bir şey oturur
    bu içinize oturan ve sizi sıkıştıran şeylerin ortak özelliği onları mantıklı argümanlar sunsanız dahi kafanızdan atamamanızdır
    kazık yedikten sonra, kandırıldıktan sonra, fırsatları kaçırdıktan sonra; "amaaaan canım sağolsun ya büyük bir şey değil aslında" ya da
    "cana geleceğine mala gelsin" gibi argümalarla içinizdeki sıkıntıyı geçiremezsiniz. bu argümanlar gerçek olsa bile yani kendinizi kandırmak için kendinize söylediğiniz yalanlardan olmasa bile geçmez içinizdeki sıkıntı.
    aşk ağrısı da buna benzer, mantıklı nedenleriniz olsa dahi derin derin offf çektirir size.

    gelelim merak ettiğim şeye;
    hani aşkı susadığınızdaki su içme isteğine benzetmiştik ya
    peki seven sevdiği ile kavuşunca bu büyük istek sona mı eriyor?
    saatlerce bakarım gözlerinin içine, beyninin içindekileri anlayabilmek için neler veririm neler
    onun için dünyaları yakarım diyen aşığın içindeki bu büyük sel, ona kavuştuktan sonra kuruyor mu?
    deliler gibi susayıp kana kana su içtikten sonra bardağı masanın bir köşesine bırakmak va bir daha hatırlamamak onu...
    size soruyorum ey sevip de kavuşanlar!
    bu bardak gibi mi oluyor sizin için sevip kavuştuğunuz insan?
    ···
   tümünü göster