0
sayın yoldaş yeter lan2
bobby fischer ile yapmakta olduğunuz dünya satranç şampiyonluğu maçını büyük bir ilgi ile izliyorum. satranç meraklısı değilim ve hatta oynamam da ve oyunun sadece temel kurallarını biliyorum. ben mesleği romancı-felsefeci olan birisiyim.
fakat televizyonda hamle hamle yeniden verilen bir oyununuzu izledim ve onları bir satranç oyuncusunun ihtiyaç duyduğu müthiş düşünce ve planlama karmaşıklığının gerçek bir ispatı olarak gördüm. bu bir satranç oyuncusunun kaç şeyi aklında tutması gerektiğinin , kaç şeyi entegre etmesi gerektiğinin, ne kadar ileriyi görmesi ve planlaması gerektiğinin bir ispatıydı. sizin ve rakibinizin sıradışı bir entelektüel kapasiteye sahip olması aşikardı.
sonra ,oyunun kendisinin ve oyuncuların zihni marifetinin onların uğraştıkları realitenin metafiziksel mutlaklığı sayesinde mümkün olduğunu fark ederek sarsıldım oyuna kimlik kanunu ve onun sonucu olan nedensellik kanunu hakimdir. her şey olduğu gibidir: bir vezir bir vezirdir, bir fil bir fildir, ve her birinin yapabileceği hareketler onların niteliğiyle belirlenir: bir vezir doğrusal ya da diyagonal herhangi bir açık çizgide ilerler, bir piyon ilerleyemez; bir kale satranç tahtasının bir kenarından diğerine ilerler, bir piyon ilerleyemez, vs. onların kimlikleri ve hareketlerinin kuralları sabittir - ve bu durum oyuncuların aklının karmaşık, uzun vadeli bir strateji geliştirmesini mümkün kılar, bu nedenle oyun sadece kişinin (ve rakibinin) marifetine bağlıdır.
bu durum beni size sormam gereken bazı sorulara zütürdü.
1. ıki saatlik beyin çatlatan bir emekten sonra - rakibinizi köşeye sıkıştırdığınız - kritik bir anda, bilinmeyen, keyfi bir kuvvet aniden diyelim rakibinizin filinin vezir gibi oynamasını sağlayacak şekilde oyunun kurallarını rakibinizin lehine değiştirmiş olsa, oynayabilir miydiniz? oynayamaz mıydınız? ancak gerçek hayatta, bu sizin ülkenizin kanunudur ve bu oynamak için değil, fakat yaşamak için sizin ülkenizin vatandaşlarının içinde bulunduğu durumdur.
2. satrancın kuralları diyalektik bir realiteye uygun olacak şekilde zıtların bir araya gelebileceği şekilde yenilense, böylece kritik bir anda sizin veziriniz beyazdan siyaha dönüp, rakibinizin veziri olsa ve sonra da her ikinize de ait olan griye dönse, oynayabilir miydiniz, oynayamaz mıydınız? ancak gerçek dünyada, bu sizin vatandaşlarınızın kabul etmesi, içselleştirmesi ve onlarla yaşaması öğretilen realite görüşüdür.
3. bir ekip halinde oynamak zorunda olsanız - yani kendi başına düşünmeniz ve oynamanız yasaklansa ve bir grup tavsiyeci ile değil fakat her hareketinizi oylamayla belirleyen bir takım ile birlikte oynamak zorunda olsanız- oynayabilir miydiniz? bir şampiyon olarak takım içindeki en iyi beyin siz olacağınızdan, takımı sizin stratejinizin en iyi olduğuna ikna etmek için ne kadar çaba ve zaman harcamak zorunda kalırdınız? başarmanız mümkün olur muydu? eğer bazı faydacı, sadece içinde bulunduğu anı düşünen zihniyetler rakibinizin atını sizin üç hamle sonra şah mat olmanıza yol açma pahasına alsa ne yapardınız ? devam edebilir miydiniz ? ancak gerçek dünyada, bu sizin ülkenizin teorik idealidir, ve bu ülkenizin (bir gün) bilimsel çalışma, sanayi üretimi ve insanoğlunun hayatta kalması için gereken herhangi bir diğer aktiviteyle uğraşmada önerdiği metottur.
4. hantal bir takım çalışma mekanizması söz konusu olsa ve hareketleriniz basitçe arkanızda duran - hiçbir şeyi açıklamayan veya tartışmayan, tek argümanı ve niteliği silahı olan bir kişi - tarafından sırtınıza dayalı bir silahla size dikte ettirilse, oynayabilir miydiniz? oyuna devam etmeyi bir tarafa bırakın, başlayabilir miydiniz? ancak gerçek dünyada, bu sizin ülkenizde insanların yaşadığı (ve öldüğü) uygulamadaki politikadır.
5. oyunun kuralları farklılaştırılsa ve siz 'proletaryaci' kurallarla oynarken rakibinizin 'burjuva' kurallarla oynadığı, bir uluslararası satranç federasyonu profesyonel anlayış, ilgi ve yaklaşımından hoşlanır mıydınız, bu şartlarda oynayabilir miydiniz ? böyle bir 'çok kurallı' sistemin çoklu mantıkçılıktan daha saçma olduğunu mu söylerdiniz? ancak gerçek dünyada, sizin ülkeniz diğer ülkelerin 'burjuva' mantığı veya 'aryan' mantığı , ya da 'üçüncü dünya' mantığı vs. izlediklerini iddia ederken kendisinin 'proletarya' mantığı izlediğini ve küresel uyum ve anlayış peşinde koştuğunu ifade etmektedir.
6. oyunun kuralları bir istisna ile bugünkü gibi kalsa, yani (kitleleri temsil ettikleri için) piyonlar daha etkili taşları (bireyleri) kurban verme pahasına korunmaları gereken en değerli ve en harcanamaz taşlar olarak ilan edilse, oynayabilir miydiniz ? bu sorunun cevabının berabere olduğunu iddia edebilirsiniz, çünkü bu tür bir ahlak kuralını kabul eden sadece sizin ülkeniz değil tüm gerçek dünyadır.
7. oyunun kuralları aynı kalsa fakat eşitlikçi prensibe uygun olarak ödüllerin dağıtımı değiştirilse, yani ödüller, onur ve ünvan, kazanana değil fakat kaybedene verilse, kazanmak bir bencillik belirtisi olarak kabul edilse ve kazanan, üstün bir zekaya sahip olması nedeniyle diğerlerine şans tanımak için bir yıl oyundan men etme cezasıyla cezalandırılsa, oyunu oynamaya dahi tenezzül eder miydiniz ? siz ve rakibiniz kazanmak için değil fakat kaybetmek için oynamaya çalışır mıydı? bu sizin aklınızı nasıl etkilerdi?
bana cevap vermek zorunda değilsiniz, yoldas. konuşma ve hatta bu gibi soruları düşünme özgürlüğüne dahi sahip değilsiniz ve ben de zaten cevapları biliyorum. hayır, yukarıdaki şartların hiçbirnin altında oyunu oynayamazsınız. satranç dünyasına kaçmış olmanız bu tip olaylardan kaçmak içindir.
aritmetiğin aksine, satranç zihinsel çabanın temel eğilimi olan soyutluğu temsil etmez; onun zıddını temsil eder:zihinsel çabayı bir takım somut şeyler üzerinde odaklar ve bir aklın başka hiçbir şeye yeri kalmayacak şekilde karmaşık hesaplamalar yapmasını talep eder. bir hareket ve mücadele illüzyonu yaratma yoluyla, satranç profesyonel oyuncunun aklını hayata karşı kritik olmayan, önem vermeyen bir pasifliğe indirger. satranç, entelektüel çabanın motorunu yani "ne için?" sorusunu ortadan kaldırır ve bir ölçüde korkutucu bir şey bırakır: amacından soyutlanmış entelektüel çaba.
fakat yoldaş, bu konuda berabere kaldığımızı söyleyebilirsiniz: sizin ülkeniz bu kelimenin anldıbını bilmez, ve bugün bizim ülkemizdeki çoğu insanda onu bilmez.
saygılarımla
hidrolik pompa
Tümünü Göster