/i/İnanç

İnanç
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    Hicr Suresi’nin 9. ayetinde şöyle denilmektedir:

    “ Kur’an’ı ( zikri ) kesinlikle biz indirdik; elbette yine onu biz koruyacağız.”

    Bu ayete dayanarak Müslümanlar, Kur’an’ın Tanrı tarafından korunduğuna dolayısıyla onu değiştirmeye / tahrif etmeye kimsenin gücünün yetmeyeceğine inanmaktadırlar. Ancak Kur’an’ın değiştirilme ve tahrif edilme tehlikesinin bulunmadığı, çünkü Allah’ın onu koruduğu yönündeki inanca rağmen ilk Müslümanların Kur’an’ı koruma altına almak için harekete geçtiklerini ve böylece Kur’an’ın bir komisyon tarafından önce toplanıp mushaf haline getirildiğini, Halife Osman döneminde de kitaplaştırılıp çoğaltıldığını bilmekteyiz. Burada kuramsal olarak iki soru gündeme gelmektedir.

    Birincisi; madem Kur’an’ı Tanrı korumaktadır, niçin insanlar onun tahrif edilebileceği, unutulabileceği kaygısıyla onu mushaflaştırmış ve sonra da kitaplaştırmışlardır ? Tanrı’nın vaadine rağmen niçin böyle davranmışlardır ? Tanrı’ya güvenmemiş olacak değildirler ya …

    ikincisi; Kur’an’ın lafzının değişmemiş olmasının pratikte ne yararı vardır ? Ortada tek bir Kur’an olmasına karşın birbirine çok uzak görüşlere sahip Müslümanların mevcudiyeti; onlarca mezhep, tarikat, cemaat, meşrep vb.lerinin varlığı hiç değişmemiş Kur’an’a rağmen nasıl açıklanabilir ? Hemen hemen okuyan herkesin farklı şeyler anladığı, farklı görüşler edindiği ve hatta biribirine zıt hükümler çıkardığı Kur’an’ın lafzen değişmemiş olmasının kılgısal / pratik değeri nedir ? Aynı kitaba bakıp birbirlerini kafirlikle itham edecek kadar farklı şeyler anlayan insanlar için Kur’an’ın hiç değişmemiş / tahrif edilmemiş olmasının ne anlamı vardır?

    Bu sorular başta Müslüman araştırmacılar olmak üzere konu ile ilgilenen tüm bilim adamları tarafından olumlu veya olumsuz, daha doğrusu islam teolojisinin lehinde veya aleyhinde yanıtlanmaya çalışılmaktadır. Bu konudaki tartışmaların sürgit devam edeceği muhakkaktır. Ancak bizce birinci soruya / sorular öbeğine verilecek yanıt şu olmalıdır:

    Tanrı’ nın Kur’an’ı koruma vaadi, müslümanların onu korumaları yoluyla gerçekleşmiştir. Müslümanlar bir anlamda Tanrı’nın vaadinin gerçekleşmesinde vesile rolü oynamışlardır. Tanrı’nın vaadine güvenmemek bir tarafa onun vaadinin gerçekleşmesini sağlamışlardır.

    Yine bizce ikinci soruya, ya da sorular öbeğine verilebilecek yanıt da şu olabilir:

    Kur’an’dan herkesin farklı şeyler anlaması, bu farklılıklar aşırı düzeyde dahi olsa, Tanrı’nın insanları ve insanlığı tekdüzeleştirmemek, farklı yorumların oluşumuna imkan sağlamak için Kur’an’ı deyim yerindeyse bilinçli olarak/isteyerek elastiki/Batıni anlamları mündemiç kılmasından dolayıdır. Bu, Tanrı’nın insanlara rahmetidir. Yani Tanrı, bizzat kendisi insanların/müslümanların farklı fikirlere / farklı din anlayışlarına sahip olmalarını murad etmektedir.

    Tüm bu tartışmalara karşın Alevi / Bektaşiler; Kur’ an’ı, Allah’ın Hz. muhafazid’e gönderdiği son ilahi kitap olarak kabul ederler. Bu konuda Sünni ve Şii Müslümanlarla aralarında bir fark yoktur. Kur’an’ın değiştirildiği yolunda kimi iddiaları dillendiren marjinal kişiler bulunsa da Alevi / Bektaşiler; Kur’an’ın Tanrı tarafından korunduğu belirtilen ayetini temel alarak onun değiştirilmediğine ve değiştirilemeyeceğine inanmaktadırlar.

    Kur’an’ın değiştirildiği yönündeki iddiaların hiçbir ciddi ve bilimsel dayanağı yoktur. Kaldı ki Kur’an değiştirilmek istenseydi bile Hazreti imam Ali’nin buna karşı çıkması ve bu karşı çıkışın tarihi işaretlerinin bulunması gerekirdi. Bu bağlamda yani Hazreti imam Ali’nin karşı çıkması anlamında bir olayın kaydedilmediği ve üstelik Halife Ebubekir tarafından bir araya toplanıp Halife Osman tarafından kitaplaştırılarak çoğaltılan Kur’an’a Hazreti Ali’nin bir itirazının vaki olmadığı bilinmektedir. Ancak yine de Kur’an’ın değiştirildiği, Kur’an’dan özellikle Hazreti Ali’nin imameti ile ilgili ayetlerin çıkarıldığı tarzında iddialar bulunmaktadır. Bu iddiaların, tarihin hiçbir döneminde ciddi sayıda taraftarı olmamıştır.

    (Ancak yine de kafaları karıştıran bazı hususlar vardır. Sözgelimi; Kur’an’ın derlenmesi sırasında bir komisyon kurulup, bu komisyona getirilen ve ayet olduğu iddia edilen “söz”lerin gerçekten ayet olup olmadığının saptanması için bir çabanın mevcudiyeti söz konusudur. Böylesi bir çabanın mevcudiyeti bile aslında şöyle bir kuşkuyu doğurmuyor mu:
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster