/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +5
    Bu adam bir harika içimizden biri yaşadıklarıyla insanlara ders veren, para için değil herşeyi sevdiği için yapan çok kaliteli bir yazardır tarzı ve tavrı bizden birinin olduğunun en büyük göstergesidir.. Buda onun kısa bir yazısı:

    Size bir hikâye anlatma isteği doğdu içime. Tıpkı şu anda kafanızı göğe uzattığınızda gördüğünüz dolunay gibi...

    Yıl 2012. Hatta sonları. Yarısından itibaren kendimi hiç olmadığı kadar garip ve mistik ve alçak ve iğrenç olayların ortasında bulmuştum. Darbe üstüne darbe. O kadar seri bir şekilde gelişti ki her şey. Nefes almak için bir değişikliğe ihtiyacım vardı. Eskişehir'de çok değer verdiğim bir arkadaşım beni oraya davet etti. Söyleşi için. Gittim. Güzel bir hafta sonu geçirdim orada. Dönüşü o kadar güzel değildi. Sabaha karşı 5 gibi eve girdiğimde, ev arkadaşımız olan Nurşen, değişik bir haber veriyordu. O haberi aldığımda hissettiğim tek şey, belime kadar takun içine batmış bir adamken o tak, burun deliklerimin hemen altına geliyordu artık. Buydu hissettiğim. O kadar çaresizce ve zavallıydı ki her şey. izahı çok zor. insanlık onurunun durmamam gerektiğini söylediği bir evde kalmak/yaşamaya devam etmek zorundaydım çünkü aynı insanlığın gerçekleri bunu gerektiriyordu. Sizi bilmiyorum. Gerçeklik onur, gurur gibi şeyleri bir çok alanda yeniyor. Bu da öyle zavallıca ama gerçek bir şeydi. O kadar zavallı ve acınacak durumdaydı ki her şey. Bunun ruhsal sıkıntısı fiziki olarak boy gösteriyordu. 1 aya yakın bir zaman hiç yıkanmadan, diş fırçalamadan, kişisel temizlik yapmadan vs... Günde birkaç dilim pizza, onlarca bardak kahve ve paketlerce sigara içerek hatta yatağın içinden sadece tuvalet ihtiyacı için çıkmamı gerektirecek bir zavallılığı hak edecek ne yapmıştım. Hiç sorgulamadım kendimim çünkü ruhu ve yaşamsal fonksiyonları cerrahi bir müdahale ile alınmış et yığınıydım sadece. Bir şeyler soluyordum ama bu nefes miydi? Bir şeyler görüyordum ama bu hayat mıydı? Büyük bir sırrı taşıyordum göğsümde. Bunun ağırlığı... Üstelik bu ağırlığı hissetmesi gereken ben değilken, kendini alçak hissetmesi gereken ben değilken bunun ezikliğini ben yaşıyordum kalbimde. Bir insan nasıl bu kadar alçak olabilirdi? Bunu ben düşünüyordum düşünmesi gereken en son kişi bile değilken.

    Öyle güzel umutlarla kalkıp gittim ki Eskişehir'e. Hissederek her şeyi. insanın tanıdık acılarla bile karşılaşsa, o acıyı ilk kez tanıyormuş gibi üzüldüğünü bilen bir adam değilmişim gibi. Kalktım gittim. Yeni bir hayat diyerek. Sağ olsunlar, haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceģim insanlar bana orada sahip çıktılar. Hayatlarına dahil ettiler. Belki başka şeyler vardı arka planda ama. Söylediğim gibi düşünmek beni rahatlatıyor... Bir sürem. Hem de epeyce bir sürem iş aramakla geçti. Aralık ayından nisan ayına kadar çalıştım birkaç işte. Asıl işimi Nisan ayında buldum. Yalnız yaşıyordum orada. Ufak, güzel bir evim vardı. Huzurlu. Ta ki o şehre alışana kadar. Sonra ufak evim daha da ufak olmaya başladı. Duvarların beni sıkıştırdığı bir tutuk evine dönüşmeye başladı. Gel zaman git zaman, ben torbacılardan kasten uzak durmaya çalışırken, madde kullanan arkadaşlardan bile uzak dururken, bir gün çalıştığım barda torbacı olduğunu öğrendiğim biriyle tanıştım. Bu tür olaylardan kasten uzak duruyordum çünkü her ne kadar yeni bir hayat desem de yıkılmaya meyilli, terk edilmiş eski bir binaydım. Üstelik iyiden iyiye kendimi kimsesiz hissetmeye başlamıştım çünkü Sem, binlerce kilometre ötede neler yapıyordu haberim yoktu. Çünkü istanbul'daki enkazdan kurtulurken ruhumun bir kısmını taşların arasında bırakmıştım. Çünkü eski ve kimsesiz bir bağımlıydım.

    Bu adam bonz satıyordu. O iğrenç şeyi. Ve başladım. Sonra abartılı oldu her şey. Bir kontrol mekanizması da olmadığı için. Günlük kazandığım para yetmemeye başladığında artık günlük kazancımın yanında etrafa borçlanmaya da başladım. Tastamam bir bağımlıydım artık. Hani o filmlerde gördüğümüz, eğer filmi aileniz ile izliyorsanız sizin için öyle olmanızdan endişe duyduğu karakterler var ya. Öyle bir adam olmuştum. içmeden uyuyamıyordum. O gün para yoksa sabaha kadar kıvranıp bir şekilde buluyordum bonzu. Bunların ne kadar sakat işler olduğunu sonradan fark ettim elbette. Mesela dükkândan çıkıp torbacıya uğradıktan sonra yürüyerek beş dakika mesafede olan evime taksiyle gitmeye başladığımda anlamaya başladım neyin içinde olduğumu. Taksiyle gidiyordum çünkü acelem vardı. Bir an önce bir kapak alıp birkaç saat zihnimi öldürmeliydim. Aslında rezalet olan şeyin kafamın güzel olduğunu zannedip bundan haz alayım. Bu kadar acelem vardı çünkü gerçek dünya rahatsız ediyordu beni. Onu içip bayılmak, ağzımdan salyaların akması, iyi müziklerle birlikte Astral yolculuğa dair şeyler hissetmek daha cazipti bana. Çaresizlik insanı her yere sürükleyen karşı koyması güç bir kasırgaydı. Gecede birkaç kapakla başlayan bu leş yolculuk yerini gecede bir pakete bıraktı zamanla. Gece 2'de eve gidiyor, 4'e kadar üç beş kapak bonz içiyor, müzik dinliyor ve bayılıyordum. Sabah 7'de uyanıp tekrar bilgisayar masasın yanındaki kovanın başına oturuyor ve 10'a kadar içip tekrar bayılıyordum. Saat 14:00 gibi uyanıp birkaç kapak daha içip saat 16'da başlayan mesaime gidiyordum. Kafam felluce sokakları gibi, gözlerim kan çanağı ve vücudum inanılmaz yorgun. Böyle böyle bir baktım ki her şeyden ve herkesten soyutladım kendimi. Tek diyalog kurduğum kişi torbaci olmuş, ben ise haftalarca yerde duran bir sürü kirli t shirt, pantolon, şort, çorap ve odanın ortasına doğru toplanmış bir halının dekorunu oluşturduğu bir odanın içinde bilgisayar masası ve yatak arasında vakit geçiriyorum. Ve oda o kadar pislik içindeki. iyi ki ölmedim mikrop kapıp. Paketin geceden bittiği gunler sabahları içmek için uyanıp laminent zeminden parmak uçlarımla bonz tozlarını bir araya toplayıp kendime bir kapak çıkarmaya çalıştığım günlerim oldu üstelik bunu ağlayarak yapıyordum. Kendimden tiksinerek. Akşamları da ağlamaya başlamıştım. Kurtulmak istiyordum ama olmuyordu. iradem yoktu. Birkaç kere karakola gidip durumu anlatmayı düşündüm. Bu durumdan kurtarın beni diye. Çaresizlik inanılmaz iğrenç.

    ilerleyen zamanlarda insanlar bir halt yediğimi anlıyor ama ne yaptığımı çözemiyordu. Bu da benimle arama mesafe koymalarına neden oldu. Şüphelerinde böyle yapan insanlardan nasıl yardım isteyebilirsin ki? Nasıl diyebilirsin beni kurtarın diye...
    ···
   tümünü göster