-
1.
+3Gel zaman git zaman, kullanım arttıkça kötü etkiler başladı. Mesela artık ilk kapakta bile bayılıp titriyordum. Vücut kabul etmiyordu ve yaşadığım şey kafa değil ıstıraptı. Ama yine de içiyordum. Uyumak için. Hatta artık sadece uyumak için içiyordum. Cehennem gibi geceleri hissetmeyeyim diye...Tümünü Göster
Bir gün iş yerini sabah da ben açtığım için akşam 16-19 arası antremde dinlenmek daha doğrusu kapak almak için eve gittim. Oturdum koltuğa ve laptopu karşıma aldım. Bir sehpanın üzerine. Kova koltuğun solunda duruyordu. Bir kapak aldım. O hep dinlediğim müzikleri açtım. Sonra ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bir patlama sesiyle uyandım. Bacağım acıyor ve ıslaktı çok. Sıcak bir ıslaklık. Yerde yuvarlanıyordum patlamanın etkisiyle. Odanın ortasında araba dingiline benzeyen bir şey savruldu. Bir patlamaydı bu. Bir bomba. Yüz üstü yere uzandım. Ayaklarıma bakamıyordum çünkü bileklerimden kopmuştu. Damarlarım dışarıdaydı. Bakamazdim bu görüntüye. Ölmek üzereydim. Sonunda amacıma ulaşmıştım. Ölüyordum işte. içimi gerçekten bir rahatlama hissi kapladı o an. O anda aklım karıştı ve ölmeden önce bir sigara içmek istedim. Ayağa Kalktım masadan sigarayı almak için. Oha. Kopmamıştılar. O an anladım ölmeyeceğimi. Sonra kapının önünden sesler geldiğini duydum. Nasıl oldu bilmiyorum ama beynimi kontrol edemiyordum resmen. Düşünceler ve kelimeler; benim kontrolüm dışında hareket ediyordu. Az evvel bacaklarım koptu sanıp aksine şahit olarak bunun bir bad trip olduğunu düşünsem de odanın içinde bir bomba patladığına inancım tamdı. Tam elimi kapının koluna attığım sırada tekrar bacaklarımın kopuk olduğu hissine kapılıp kendimi yere bıraktım. Kapıyı açtım. Sürünürek kapıdan dışarıya çıktığımda ev sahibimi gördüm. Telefonla konuşuyordu. Yanında oğlu vardı. "Bilinci kapalı, şokta!" diyordu karşıdaki her kimse. Telefonu kapattıktan sonra bana ne olduğunu sordu. Bilmiyorum dedim. Bir patlama oldu. Uyuyordum. Bütün bunları söylerken dairemin kapısının önünde, altımda sadece Boxer yüzüstü uzanmış bir şekilde duruyordum. Hala ayaklarıma bakamıyordum. Acıyordu canım. "Ayaklarım kanıyor mu? Çok acıyor bakmaya korkuyorum" dedim. "Hayır kanamıyor. Bir şey yok" diye cevap verseler de biliyordum ben. Kanıyordu ayaklarım. Ben iyice şok geçirmeyeyim diye söylemiyorlardı. Ambulans ve polisin geleceğini söylediler. Korku, az da olsa iyi gelmişti. Kanımda birden çoğalan (C9H13NO3), JWH-073 ve JWH-018'e baskın gelmiş ve kendimi toparlamıştım. Sürünürek içeri girdim ve kapıyı kapadım. Ayağa kalkmayı denediğimde kalkabiliyordum. Patlamanın gerçekleştiği odaya girmeye karar verdim. Kapıdan içeri girdiğimde bu kararımdan pisman oldum. Allahım ben ne yapmıştım böyle? Kovanın içindeki en az 1 aydır değiştirmediğim su dökülmüş, bütün oda ve yerdeki bütün eşyalarım pis suyla ıslanmış, kova iki parça olarak yatağın üstüne atılmış, dolabın çekmeceleri dışarı fırlamıştı. Her yer çöp ve her yer boş bonzai paketi. Kesilmiş 2.5 litrelik pet şişeyi alıp camdan attım. Banyonun camından. Odaya geri dönüşümde yerde duran laptopa çarptı gözüm. Ekranı paramparça olmuştu. Telefonum da öyleydi. Ve içlerinden su akıyordu havaya kaldırdığımda. Duygusal olarak çökmüştüm iyice. Sanki o odada bir cinayet işlemiş gibi bir his. Ve tekrar ayaklarım tutmadı. Yere uzandım. Kapı çaldı ve sürünerek gidip açtım. Karşımda birkaç hemşire ve birkaç polis. Geriye yaslandım. Bombanın nereden geldiğini düşünüyordum ben. Kim koyabilirdi ki bombayı? O hafta Özgür Suriye Ordusuyla alakalı birkaç sivri şey yazmıştım ama beni adam yerine koyup ta Eskişehir'deki evime ben evde yokken girip bomba koymuş olamazlardı. "Uğur Mumcu muyum lan ben amina koyim" diye bağırarak gözümü açtığımda bir hemşirenin üzerime doğru eğildiğini gördüm. Beni kollarımdan tutup bir sedyeye koydular. Dairemin dış kapısının önünde bekliyorduk. Sedyenin üstünde. Dairemin kapısı açık. içeride bir polis olduğunu gördüm. Bir yandan bana sorulan "Ne oldu evde" sorularına bir bombanın patladığını anlatmaya çalışıyordum.. göz ucuyla içerideki polisi izlerken. Patlamanın olduğu odaya girdiğinde artık her şeyin bittiğini düşündüm. Polis anlayacaktı içeride yediğim haltları. Boş paketler odanın her yerindeydi çünkü. Başımda bekleyen polise odanın içinde patlamadan sonra bir araba dingilinin savrulduğunu anlatırken kafamın içinde teröristlerin c4'ü bir araba dingilinin içine yerleştirip parça tesirli bir bomba elde ettiği fikri canlandı. Bunu söylemesem de öyle olduğunu düşünüyordum. Bana yapılan bu hain saldırıyı kınayacak kimsem yoktu. içerideki polis elinde anahtarlarım dışarı geldi. Kapıyı kilitleyip anahtarı bana uzattı. Sedye ile 5 kat aşağı inip binadan çıkarıldığımda bütün mahalledeki camların dolu olduğunu gördüm. Haklıydılar. Seyirlik bir şey oluyordu. Ambulansın kapısı kapandığında en son duyduğum şey bir siren sesiydi.
Gözümü açtığımda kalabalık bir yerde yatıyordum. Elimin üstünden bir delik açılıp içine ince bir hortum sokulmuştu. Hortumun diğer ucu serum şişesine bağlıydı. Üşüyordum. Altımda sadece boxerımın olduğunu gördüğümde daha da üşüdüm. Üstelik sırılsıklam olmuştu donum. Korktum. Ulan yoksa işedim mi? Elimle donuma dokunup parmağımla koklayıp test ettim. Sidik değildi bu. Kokusuzdu. Su olmalıydı. Saati bilmiyordum. Yattığım yer acil servisti ve dakikada onlarca insan geliyordu. Trafik kazaları, kavgaya karışanlar, bıçaklananlar, sinir krizi geçirenler, solunum yetmezliği yaşayanlar. Herkes oradaydı. Bana değer veren birkaç kişiyi aradı gözlerim. Sonra telefonla sa aramak istedim ama yoktu telefonum. Bana değer veren kimse de yoktu. Yepyeni bir hayat için gittiğim yabancı bir şehirde, bir hastanenin acil servisinde altımda sadece ıslak bir Boxerla yatıyordum. Kimsem yoktu yanımda. Üstelik ayaklarım hâlâ acıyordu. Serumu dikkatlice çıkardım. Yataktan doğrulup acil servisin kapısından o halde çıktığımda Eskişehirin Ekim soğuğu karşıladı beni. Hastane önündeki taksi durağına gidip durumu anlattım. Bir şok sonrası buraya getirildiğimi ve en son evden çıkarken olan bölümü hatırladığımı anlattım. Beni eve zütürmesini isteyerek biraz beklemesinden sonra pantolonumu giyerek geri döneceğimi ve çalıştığım bara gidip kendisine vermek üzere is yerimden para alacağımı anlattığım gibi. Hiç tereddüt bile etmedi. zütüreyim seni evine abicim parayı sonra çalıştığın yere gelip alırım.. başka bir gün. Eskişehir'de olduğum için şanslı hissettim kendimi...
Evimin önüne geldim. Teşekkür ederek binadan içeri girip asansöre bindim. Oturduğum kata geldiğimde asansörün kapısı açıldı ve ev sahibimle göz göze geldim. Kaşlarını çatıp asansöre binmekten vazgeçti. Beni de davet ederek kızının aynı katta oturduğu dairesine doğru yürüdü. Ben de arkasından. Evini boşaltmam gerektiğini söylüyordu artık. Bana oğlumsun sen benim diyen ve bir sürü yardımcı olan kadın. Haklıydı. Çünkü artık dehşet uyandıran bir bağımlı rolündeydim. Uzatmadım. Sadece biraz süre istedim. En kısa zamanda bunu yapacağımı söyleyip kendi daireme geçtim. Yine sanki o odada cinayet işlemiş gibi hissettim kendimi. Üstümü giyinip hemen iş yerime gitmem gerekiyordu. Her ne kadar barın kapanmasına 1 saat kalmış olsa da...
başlık yok! burası bom boş!