-
51.
+2"bu ahmet bey değil mi" dedim kendi kendime. oysa ahmet beyi hiç görmemiştim ki. "ne önemi var" dedi iç ses. bu, o işte. adam yiyecekleri alıp o ahşap evine girdi. "lan bu ev yıkılı değil miydi". "izle sadece" diye uyardı iç ses. yürümüyor sanki uçuyordum. amacım bir an önce ahmet bey evin kapısını kapatmadan içeri girebilmekti. öyle de yaptım. orada, uzakta izliyordum. yemek masasının etrafında hızla havada dolanan mor bir bulut vardı. her turda masaya bir şeyler konuyordu. tabaklara yavaşça eğildim baktım. durdane teyzenin anlattığı gibi, sarım sarım sarılmış dolma gibi konmuş hayvan pislikleriydi. ama ahmet bey doya doya yiyordu. kahkaha atıyordu. mor sis onun kucağına oturunca adamın tahrik olmuş zevk bakışları parıldıyordu gözlerinde. titreyerek boşaldığını görünce adama büyük bir nefret hissettim. diğer yandan içimden "bu yaratığın yanında cenabet mi kalınır" diyordum. sanki ahmet bey bu düşündüklerimi duymuş gibi korkuyla ayağa kalktı. sis de peşinden. bir patırdı koptu. üst kata çıkıyorum. adam yere oturmuş sağ kolunu tutmaya çalışıyor ama beceremiyor. sağ elinde kocaman bir balta. balta mora boyanmış. ard arda iniyor sağ el. bacaklar diz kapağından ayrılıyor. ahmet bey sürünerek yatağa geçiyor. ama kan bir türlü bacaklarından boşalmıyor. yatağa uzanınca birden her yer kan gölüne dönüyor. adam titreyerek ölüyor. bacaklar ve baltaya bakıyorum. etrafta yoklar. hızla kuyuya gidiyorum. aşağıya eğilip bakıyorum. beni okuyan hoca kuyunun dibinde. "hocam ne yapıyorsun orada" diyemeden "bunu mu arıyorsun" diyor. elinde sudan parçalanmış muska var. kahkaha atıyor, evin salonundan gelen kahkahayla aynı. o anda eyvah ne yaptım diyorum. derken annem uyandırıyor. "kalk oğlum acil kalkman lazım"
başlık yok! burası bom boş!