/i/Okul

"Eğitim, kafayı geliştirmek demektir, belleği doldurmak değil."
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +8 -2
    dominate-hükmetmek
    compel-zorlamak, mecbur etmek
    confession-itiraf, günah çıkarma
    urge-ısrar etmek, sıkıştırmak
    repent-pişman olmak
    evacuate-boşaltmak, tahliye etmek
    resent-kızmak, darılmak, gücenmek, içerlemek
    regret-pişman olmak
    nuisance-dert, sıkıntı, tasa, keder, başbelası, musibet
    mayor-belediye başkanı
    constrain-zorlamak, mecbur etmek
    diligent-gayretli, çalışkan
    industrious-gayretli, çalışkan
    sour-ekşimek, bozulmak
    bachelor-bekar erkek
    spinster-bekar kadın
    restless-huzursuz, sakin olmayan, yerinde durmayan, amansız
    cough-öksürmek
    striped-çizgili
    bear in mind-unutma
    contest-çekişme, mücadele
    preceded-öncelikli
    contestant-yarışmacı
    conceivable-makul
    hostage-rehine
    profound-derin
    tackle-çözmek, halletmek
    grant-bahşetmek, vermek, bağışlamak
    indispensable-vazgeçilmez
    slide-usulca süzülmek
    swamp-bataklık
    marsh-bataklık
    peel-kabuğunu soymak
    bake-pişirmek
    nominate-görevlendirmek, atamak
    designate-görevlendirmek, atamak
    maid-kadın hizmetçi
    drag-sürüklemek, çekmek
    drug-ilaç
    betray-ihanet
    litter-çöp
    rubbish-saçma sapan, boş, zırva laf
    puppet-kukla
    conquest-fetih
    conquer-fethetmek
    liver-karaciğer
    lung-akciğer
    nobel-soylu, asil
    by far-kat kat, büyük bir farkla
    polio-çocuk felci
    fever-ateş
    cold-nezle
    flu-grip
    toothache-diş ağrısı
    ailment-ciddi olmayan rahatsızlık(nezle, grip, başağrısı gibi)
    disease-ciddi hastalık(kanser, çocuk felci gibi)
    downtown-şehir merkezi, çarşı
    jail-hapishane, cezaevi
    prison-hapishane, cezaevi
    privilege-ayrıcalık, imtiyaz
    polish-cilalamak, parlatmak
    range-sıra, dizi, silsile
    lucrative-karlı, kazançlı
    lubricate-yağlamak
    luggage-bagaj, yolcu eşyası
    checkers-dama oyunu
    measles-kızamık
    smallpox-çiçek hastalığı
    chicken pox-su çiçeği
    mumps-kabakulak
    blunt-kör, keskin olmayan, iş görmeyen(bıçak, makas gibi)
    cattle-büyükbaş hayvan, sığır
    castle-kale
    precaution-önlem, tedbir
    premises-konut alanı(konutu da içine alan)
    pliers-pense
    persecute-eziyet, işkence etmek, zulmetmek
    torture-eziyet, işkence, zulüm
    eligible-uygun, gerekli nitelikleri taşıyan
    wound-yaralamak
    shoplift-alışveriş eder gibi görünüp çalmak
    quarrel-tartışma, münakaşa
    vaccine-aşı
    annual leave-yasal, maaşlı, yıllık izin
    hardly-hemen hiç
    shortly-az sonra
    stuff-şey, madde
    staff-personel
    enroll-yazılmak, kaydolmak
    applause-alkış
    applaude-alkışlamak
    turn pale-sararıp solmak, rengi değişmek, benzi atmak
    dissertation-tez
    aunt-hala, yenge, teyze gibi bayan akrabalar
    assure-söz vermek, vadetmek, garanti etmek
    glorify-Allah'ı övmek, şükretmek, hamdetmek
    faint-bayılmak
    curious-acayip, garip
    burst into tears-gözyaşlarına boğulmak
    lager-bir tür hafif bira
    indecent-açık saçık, edepsiz
    obscene-açık saçık, edepsiz, müstehcen, ayıp, iğrenç
    lawn-çim
    prosperous-başarılı, zengin, müreffeh, gelişmiş
    puncture-tekerleğin, lastiğin patlaması
    simply-sadece, yalnız
    merely-sadece, yalnız
    allege-iddia etmek, kanıt göstermeden ileri sürmek
    innocent-suçsuz, masum
    clash-anlaşmazlık
    accuse-suçlamak, itham etmek
    charge with-suçlamak, itham etmek
    haphazard-rastgele, gelişigüzel
    pursuit-ilgi alanı
    apprentice-çırak
    expel-işten kovmak, çıkarmak, atmak
    sack-işten kovmak, çıkarmak, atmak
    dismiss-işten kovmak, çıkarmak, atmak
    fire-işten kovmak, çıkarmak, atmak
    lay off-işten kovmak, çıkarmak, atmak
    discharge-işten kovmak, çıkarmak, atmak
    fortune-servet
    bride-gelin
    bridegroom-damat
    conjuror-sihribaz, hokkabaz
    vanish-ortadan kaybolmak
    dreadful-korkunç
    plumber-tesisatçı
    stubborn-inatçı
    obstinate-inatçı
    mule-katır
    acknowledge-itiraf etmek, doğrulamak
    advocate-lehine konuşmak, savunmak, desteklemek
    contemplate-uzun uzun ve ciddi bir şekilde düşünmek
    detest-iğrenmek, tiksinmek
    disgust-iğrenmek, tiksinmek
    envisage-zihninde canlandırmak, tahayyül etmek
    fancy-sanmak, zannetmek
    justify-haklı göstermek, haklı çıkarmak
    recollect-hatırlamak
    recall-hatırlamak
    resume-yeniden başlama
    consent-kabul etmek
    endeavour-çaba, gayret
    pledge-yemin
    resolve-karar vermek, aklına koymak
    venture-göze almak, cüret etmek
    notify-bildirmek, haber vermek
    tempt-aklını çelmek, ayartmak, baştan çıkartmak
    beg-dilemek, rica etmek, yalvarmak
    syllabus-ders programı
    from down to dusk-sabahtan akşama kadar, bütün gün
    curfew-sokağa çıkma yasağı
    steward-erkek kamarot
    stewardess-kadın kamarot, hostes
    utterly-tamamen
    devoid-yoksun
    deprive -yoksun
    common sense-sağduyu, aklı selim
    wicked-aşağılık, bayağı
    bound-olacağı belli, muhakkak
    apt-eğilimli, meyyal, müsait
    liable-muhtemel, eğilimli
    at once-şimdi, hemen, derhal
    triumphant-muzaffer, galip
    ablaze-yanmakta, tutuşmuş, alev almış durumda
    averse-hoşlanmamak
    adjacent-bitişik, yan yana, çok yakın
    conducive-neden olan, yardım eden
    fond-düşkün, çok seven
    prone-eğilimli, yatkın, mütemayil
    susceptible-duyarlı, hassas
    reconcile-aralarını bulmak, barıştırmak
    involved-karmaşık
    intricate-karmaşık, karışık, grift
    martial-savaş ile ilgili
    pear-armut
    ripe-olgun
    cliff-uçurum
    steep-dik
    humble-alçak gönüllü, mütevazi
    modest-alçak gönüllü, mütevazi
    trivial-önemsiz, basit, ufak tefek, değersiz
    commute-her gün işten eve, evden işe otobüs, tren gibi toplu
    taşıma araçları ile gidip gelmek
    devise-düşünüp bulmak, icat etmek
    fat-şişman
    dependable-güvenilir, emin
    turmoil-karışıklık, hayhuy
    particularly-özellikle, bilhassa
    notably-özellikle, bilhassa
    essentially-aslında, esasen
    evidently-besbelli
    exclusively-özellikle, sadece
    fairly-hakça, adilane
    prejudice-peşin hüküm, önyargı
    bias-peşin hüküm, önyargı
    predominantly-ağırlıklı olarak
    thorougly-tamamen
    immensely-son derece, pek çok
    all but-hemen hemen, neredeyse
    ···
   tümünü göster