/i/İnanç

İnanç
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    0
    Alinti yapicam yine panpa bu sefer gibkodan, uzunca bi bolum paylasicam onyargisiz oku. Ozet olarak tevbe 4 ve tevbe 6 ya bak. O ayet savas zamani icin indirilmis bi ayet neyse gibko daha guzel anlayo:
    "Siz sahiden dünyadaki kötülüğün ve bilhassa terörün islam'dan kaynaklandığını mı zannediyorsunuz?

    Her ateist diline Tevbe 5 ayetinin şu cümlelerini pelesenk eder: "O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların."

    Fakat bu ayetin öncesindeki Tevbe 4'ü görmezden gelirler: "Antlaşma yapmış olduğunuz müşriklerden size karşı bir ekgiblik sergilemeyen ve aleyhinizde başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah, sakınanları sever."

    Ve yine aynı şekilde, Tevbe 5'ten hemen sonraki 6. ayeti de asla göstermezler: "Eğer müşriklerden biri senden güvence dilerse/senin yakınına gelmek, sana komşu olmak isterse, ona güvence ver/onun yakınlaşma isteğini kabul et ki, Allah'ın keldıbını dinleyebilsin. Sonra da onu, güvenli gördüğü yere kadar zütür. Böyle yapmanın gerekçesi şudur: Bunlar bilmeyen bir topluluktur."

    Siz böyle bir tavrı sergileyebilen kaç tane komutan veya asker duydunuz tarihte? Sana sığınan düşmanını "git onu güvenli bir yere bırak, zarar görmesin" emrini kaç asker uygulamıştır bir savaşta? Muhakkak vardır böyleleri ve onlar da sayıları çok çok az bulunan o "iyi" ve "adaletli" insanlardandır.

    Peki neden Tevbe 5'te "onları gördüğünüz yerde öldürün" gibi sert bir ifade geçer? Bu durumu daha yakın bir tarihteki savaş üzerinden analoji kurarak anlatayım sevgili taşaksızlar.

    Artık hepinizin bildiği gibi Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye, ingiliz cephanesi destekli Yunan ordularınca işgal edilmişti. Yaptığımız savaş tamamen bir savunma savaşı, nefs-i müdafaa'ydı. Temmuz 1921'deki Kütahya-Eskişehir muharebelerini biz kaybettik, moraller iyice bozuldu, Yunanlar ilerlemeye başladı ve Atatürk'ün emriyle orduyu Sakarya'ya kadar geri çektik. Zeki adam Atatürk, geri çekilme emrinin bir sebebi vardı. Zira düşman Sakarya'ya gelene kadar Türk köylerinin arasından geçiyor, pgibolojik baskı görüyor, hırpalanıyordu. Ardından geri çekilmiş Türk ordusu Sakarya'da Yunan ordusunu karşılıyor ve meşhur Sakarya Meydan Muharebesi'nde Yunan ordusunu durduruyoruz, Yunanlar geri çekiliyor. Ardından 1 yıl sonra, Atatürk o meşhur "Taarruz" emrini veriyor. Taarruz ne demektir? "Saldırı" demektir. 21 Ağustos 1922'de başlayan Türk Taarruzu, bildiğiniz üzere canhıraş kaçan Yunan askerlerinin denize dökülmesiyle sonuçlanıyor ve savaşı kesin olarak kazanıyoruz.

    Şimdi size bir soru. Zaten işgal altındaki ülkesinde "Taarruz", yani "saldırı" emri veren Atatürk bir saldırı savaşı mı yapmıştır? Hayır, savunma savaşını sürdürmekteyken, düşmanı zayıf anında yakalamış ve karşı atağa geçmiştir. Bu taarruz dahi bir savunmadır.

    Şimdi soruyorum size, azınlık olan, ezilen, işkencelerle öldürülen ve yaşadıkları yer olan Mekke'den göç etmek zorunda kalan Müslümanlara Tevbe 5 ayetinde gelen emir bir saldırı savaşı emri midir? Elbette değildir. Zaten sürmekte olan bir savunma savaşında, stratejik olarak uygun zaman bulduğunda karşı atağa geçme emri verilmiştir. Hatta ve hatta birçok kişi şu ayeti bilmez, lafını bile açmaz, görmek istemez, lütfen okuyun:

    "iman edenler derler ki: "Savaş izni için bir sure indirilseydi olmaz mıydı?" Fakat hükmü kesinleşmiş bir sure indirilip de içinde savaş da anılınca, kalplerinde maraz olanların, ölüm baygınlığına tutulmuş bir bakışla sana baktıklarını görürsün. Onlara uygun olan da odur." - muhafazid suresi 20

    Yani zaten eziyetin kralını gören müslümanlar, artık Allah savaş etmemize izin versin diye adeta isyan ediyorlar. Zira savaş en son başvurulacak yol olarak görülüyor Allah tarafından. Öncesinde sabretmeyi ve düşmanla uzlaşmayı öneriyor. Ve ne Muaviye'nin, ne Osmanlı'nın, ne de çeşitli müslüman ülkelerin yaptıkları saldırı savaşları, ne Kuran'ı, ne peygamberimizi, ne de Kuran'a inanan müslümanları bağlar. Kuran sadece nefs-i müdafaa'ya izin verir."(Michael gibkofield, islam, Cinsellik, Terör ve Yozlaşma)
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster