+14
mahallemizde bir bakkal vardı; hasan. iyi adamdı hasan abi.
boş zamanlarında zeytin satar, hobi olarak dükkanın önünü sulardı. hayattan pek bir umudu yoktu öyle ki çanak anteni bile bozuktu. hep aynı kanaldan üstelik karıncalı takip ederdi gündemi. hasan abi, gözlerin bozulacak derdim, tepki vermezdi.
konuşmazdı hasan abi. sadece, fiyat hasıl olunca iki kelam eder, durdurak bilmeyen bir sessizliğe gömülürdü. kimisi ona meczup derdi. kimisi faika...
bazı zamanlar, dükkanın önünde uzun uzun oturur, uzaklara dalardı. birini bekliyorum derdi soranlara. trafiğe kalmaz inşallah...
çocukluğumun hasan abisi, faili meçhul birinin yolunu gözledi. ha geliyor, ha gelecek derken okul bitti, üniversite tahsili başladı.
asker yolu gözüktü. yine yolum o dar, o plastik top kokan sokağa düştü.
yıllar sonra döndüğüm mahallemde kaldırım taşları daha cafcaflı, arabalar fazla fiyakalıydı. lüks marketlerin önünden genç delikanlılar geçiyor, cafelerden müzik sesleri yükseliyordu. kedilere teneke bağlayan çocuklar yok olmuş, yerine evlerine kapanan çocukların sessizliği almıştı.
bir tek hasan abi değişmiyordu. dükkanını da...
aynı çanak anten, aynı televizyon, aynı iskemle...
bu kez ince sesimi rafa koyup, bir delikanlı edasıyla sordum. yine gözlerini devirdi. birini bekliyorum evlat dedi. sahte bir gülümseme fırlattı. göz çeperlerinin kırışıkları buruştu, umutsuzluk çöktü. trafiğe kalmaz inşallah...
çocukları yoktu hasan abi'nin. kimi kimsesi var mı? bilmezdik. bir kedisi vardı tekir, onuda pek görmezdik.
iki üç yıl geçti aradan, vefat haberini aldık. cenazesinde üç beş kişi saf tuttuk. yıkadık rahmetliyi, ince bir tabuta koyduk. mahallenin ileri gelenleri, birkaç delikanlı dükkanını temizledik. kapı eşiğindeki tozları süpürdük, iskemleyi kaldırdık.
bir fotoğraf çıktı ceketinden. sarı, buruşmuş, yıpranmış...
fotoğrafta bir kız ve annesi, yanlarında hasan abi. kızın elinde bir balon, bir eli annesinde bir eli hasan abide, kadıköy rıhtımında, kuşlara gülümsüyorlar.
o gün anladım,
birini beklemişti hasan abi. kadıköy'e yanaşmamıştı o gemi ve kimse gelmemişti.
birini beklemişti, dükkanın önünü sularken kendi denizini yaratıyordu. o gemi, o dükkanın önüne hiçbir zaman demir atmadı.
sıkıldı hasan abi. gelmeyenlere inat, belini burktu ayağa kalktı ve kendi gitti. bozuk bir çanak anten, karıncalı hayatıyla...
trafiğe kalmaz inşallah