ilk bi kaç gün boyunca evden uzak ve tenha bir yerde oturduk. ara sıra kucağıma oturuyordu, kısa süreliğine de olsa öpüşüyorduk ve birbirimize bakmaya doyamıyorduk. bir kaç gün böyle geçtikten sonra yine bir sabah erken saatte onu uyandırdım ve buluştuk, ama bu sefer babaannemin evinde olacaktık.

ilk önce kahvaltıyı hazırladık. babaannemin dolabında kalan yumurtalardan omlet yaptık ve yedik. daha sonra onu yatak odasına zütürdüm ve harika dakikalar geçirdim. yağmur ile olanlardan farklı, ikimizin de üstünde sadece pantolonlarımız vardı. daha fazla ileri gitmek istemedi, ben de gitmedim. göğüsleri muhteşemdi. öpüşürken adeta bulutlara kadar yükseliyordum. daha sonra sevişmeye devam ettik ve onu uykusundan ettiğim için uyumasına izin verdim. uyurken onu izledim. çocuksu bi masumiyeti vardı. bir ara annesi aradığı için uyanmak zorunda kaldı ama bıkmadan onun uyumasını izledim. daha sonra tv izlemek için içeri geçtik. ben oturdum, o dizlerime uzandı. cnbc-e kanalında "2 broke girls" adlı dizi oynuyodu. onun ingilizceyi sevdiğini biliyordum. dizinin bir bölümünde kızla adam şeker deposunda sevişirken başlarından aşağıya şekerler dökülüverdi. bu arada melisa bana baktı, ve öpüşmeye başladık. kanepede yan yana uzandık ve saatlerce kalkmadık. daha sonra ders saatimin yavaştan geldiğini fark ettim ve kalkmak zorunda kaldım.

m: dershaneye gitmesen olmaz mı, yanımda kalmanı istiyorum.
b: bebeğim ben de istiyorum ama derslerim önemli. hem gitmezsem ailemi arıyolar.
m: bir gün gelecek, "keşke bu kadar ders çalışmasaydım" diyeceksin.
b: bir gün gelecek. "keşke daha fazla ders çalışsaydım" diyeceğim.

onu evine bıraktım ve dershaneye doğru yürüdüm.