-
51.
+2Silopiye gidecek, bir gece kaldıktan sonra sessiz uçuş yapan helikopter ile Şırnak - Hakkari arasında yer alan Kato Dağı'nda önceden belirlenen noktaya paraşüt ile atlayış yapacaktım. Aynı bölgede benim gibi 4 Teğmen daha olacaktı, ancak haberleşme imkânımız olmayacaktı, telsiz yok, işaret fişeği yok, harita yok, yok yok...Tümünü Göster
Kokrtum, yoksa korkmamalı mıydım? Bilri misiniz o dağları, ya da arazide rüzgarın sesini dinlediniz mi hiç... ? Bir süre sonra bu ses ürkürtür sizi, gördüğünüz her şey üzerinize gelmeye başlar geceleri, bir hafta sonra halisülasyonlar başlar, kendi kendinize konuşmaya başladığınızda ise işiniz bitmiştir...
Bölgede bir hafta sonra başlayacak opperasyonlara uzak destek amacıyla yerleştirilecektik belirlenen noktalara. Bölük komutanları hariç orada olduğumuzu kimse bilmeyecekti. iyice dinlenmemizi, bir hafta yetecek kadar cephane ve erzağı yanımıza almamız gerektiği söylendi. Brifing salonunda diğer teğmenlerle göz göze geldik, herkesin sinirleri gerilmişti. içerida sadece beşimiz kalmıştık, kimseden çıt çıkmıyordu. içlerinden biri;
- " Sen şu ... Karakolu'nun komutanı öğretmen değil misin, hadi gidip bir şeyler içelim, bir daha fırsatımız olmayabilir " ... dedi.
Hep birlikte kalktık, dışarıdan askerkere gizli gizli aldırttığımız içkileri alarak yataklarımıza uzanarak ertesi ve daha sonraki günler olabilecekleri konuşmaya başladık. Dalmışım, uyandığımda kimsenin içkisine dokunmadığını gördüm gülerek, laftı işte bizimki, askerde, hele ki böylesine bir operasyon öncesi bırakın içkiyi, yemek bile yiyememiştik.
Helikoptere bindiğimizde paraşütlerimizin son kontrollerini yaptık, ay yoktu, bizi göremezdi kimse. iyi de biz atlayacağımız yeri nasıl görecektik. 1 nci dünya savaşında ve Kıbrıs Savaşı'nda askerlerimizin yaşadıkları muhtemel olayları düşündüm ve utandım kendimden, sızlama artık Murat, yeter...
Aramızda helalleştik, Atom Mühendisi olan bir teğmen kulağıma eğilerek;
- " Hocam dikkat et,bu kez vurulmamaya bak, kedi gibisin, ama hakların azaldı" ...
demesiyle birlikte içeride kahkahalar koptu, ama kimse neden güldüğünü bilmiyordu.
- " Kızlar neşenizi bozmak istemem, ama hazırlanın 60 sn içerisinde atlayışlar yapılacak " ...
Yere indiğimde öylece kaldım, etrafı dinledim yarım saat kadar ne olur ne olmaz diye, ses yoktu. Hemen kendime bir yer bularak mevzilendim ve kamuflajımı yaptıktan sonra arkama yaslanarak beklemeye ve düşünmeye başladım. Diğer Teğmenlerle aynı bölgedeydik, koordinatlarımızı biliyorduk, bize son anda Bölük Komutanlarının' da varlığımızdan haberdar edilmeyecekleri söylendi; artık beş kişiydik, canlarımız Allah'a emanet beklemeye başlamıştık. En büyük sıkıntı ihtiyaç gidermekti, bulunduğumuz yerden ayrılmamız civardaki muhtemel terör örgütü mensuplarınca farkedilmemize yol açacak, bu da bir çuval inciri mahfedecekti. Erzak yönünden sıkıntımız yoktu, atlayıştan önce mini bir paraşüt ile erzak çantamızı atmıştık. Neler vardı neler içinde; ceviz, çikolata, fındık, kuru üzüm, helva, konserveler... seç beğen ye misali. Ancak neredeyse iki gün geçmesine rağmen birine bile dokunmamıştım, gergindim, ne olacağını bilmiyordum, kimin nereden geleceği belli değildi; gelirlerse tabii... Ancak her ne olursa olsun yakınımıza dahi yaklaşanmayacakalrı noktalar itina ile seçilmişti. Biz onları görecektik, onlar bizi değil.
Dördüncü gün operasyon başlayacaktı, hava ışımaya başlamıştı; karnımı geceden tıka basa doldurdum, ne bulduysam hepsinden yedim.
Nikon ile gözetlemeye devam ederken, yaklaşık 4 km den ilk birlikleri görebildim. Başlamıştı... Kuşatma harekâtı yapılacaktı, gördüğüm ilk birlik öncülerdi, diğerleri Kuzey yamacından tırmanmaya çoktan başlamış olmalıydılar, Batı yakasını ise Bolu'dan takviye edilen komandolar çoktan tutmuş olmalıydı. Operasyonun tüm detaylarını biliyorduk. Ama biz... Bizi bilen yoktu... Beklenen sıcak çatışma görüş alanımızda ve yaklaşık 2,5 km deki mesafede gerçekleşecekti, tahminler bu yönceydi. Ancak gördüğüm birlik neredeyse 1,5 km ye yaklaşmıştı; bir şeyler oluyordu. muhakkak onları görmüşlerdi, ama neredeydi bu şe refsizler. Gözlüğümü de takarak de li gibi etrafa bakmaya başladım, evet , işte görmüştüm yansımayı. Hiç düşünmeden nişan alarak atışımı yaptım, tamamdı, keskin nişancıılarından birini vurmuştum. ilk atışımla birlikte dürbünüme sarıldım tekrar, aşağısı kıyamet gibiydi, birliğin üzerine yağmur gibi havanlar yağıyordu, iki havacıyı da gördüm, bir daha atış yapamadılar. ikincisine atışımı yaparken, arkalarındaki iki makinalı tüfekçinin yere yıkıldığını gördüm, hey gidi koçlar, diğer Teğmenler de atışa başlamıştı, harikaydılar. Bizim nerede olduğumuz kestirmeleri imkânsızdı, susturucularımız vardı, ses yok, görüntü yok, biz rahattık; ama ya aşağıdakiler. Askerlerin bir bir vurulduklarını görüyordum, ama hareket ediyorlardı; şu an için şehit yoktu. iki keskin nişancıyı daha vurdum, ama bri yaralanmıştı, tekrar atış yapmama izin vermeden kendini kayalığın ardına atarak bulunduğum yeri işaret ediyordu ki, ensesine yediği mermiyle yere yığıldı. Teğmenlerden biri daha görmüştü onu. Ama beni de görmüş olabilirlerdi. Bulunduğum yere havanlar düşmeye başladı, başımı ellerimin arasına alarak dua etmeye başladım, bir saate yakın sürdürdüler havan atışını, sonra sustu havanlar. Dürbünle baktığımda yerde cesetlerini gördüm gülerek. iki Kobra makinalı tüfeklerle bulundukları yeri delik deşik etmişti, ne zaman geldiniz, ne ara ateş ettiniz... Gürültüden seslerini dahi duyamamıştım. Ancak arazi şartları helikopter ve uçakların tam destek vermesini engelliyordu, hem bölgede çok sayıda asker vardı, hava desteği tehlikeliydi.
Terörist gurup incin halde yaklaşık 150 kişiydi, sayıları azalsa da bitmek bilmiyorlardı, sanki bir yerlerden yenileri geliyordu. Daha sonra bölgede yapılan incelemelerde çok sayıda yer altı mağarası tespit edilecekti. Bir kısmının ters istikamete doğru yöneldiğini görünce Bolu Komando'nun arkadan sarma operasyonuna başladığını anladım, işleri bitmişti; ya ölecek ya da teslim olacaklardı.
Hava kararıyordu, tam bize göreydi bu, gece görüşlerle rahatlıkla atış yapabilir, tek tek sayılarını azaltabilirdik. Öyle de oldu; 14 tane saydım vurabildiğim gece boyunca, yaralıları saymamıştım. Diğer Teğmenlerin bulunduğu iki yerden atış gelmiyordu, sanki orada yüzlerce asker yomuş gibi, sanki sadece beşimiz varmış gibi onlar için üzüldüm...
Bolu Komando'nun kıskacı işe yaramış, kaçamayacağını anlayan çapulcular rastgele ateş aömaya başlamıştı, aşağıdan gelen yoğun ateş geri gitmelerine de engel oluyorlardı; işte kurt kapanı buydu, yemişlerdi tokadı. Ancak sayıları birden o kadar azalmıştı ki, ışınlandılar sandım, yeraltı mağaralarından çoktan kaçmış olmalıydılar; zaten alttan sürekli destek geldiği belliydi, onlarcasının ölmesine rağmen sayıları neredeyde hep sabitti.
Teröristlerin atışı yok denecek kadar azalmıştı, artık son anlarını yaşıyorlardı. Ne yapacağımı düşünürken kalkmaya karar verdim, ancak aşağıdakilerin benden haberleri yoktu, askerler tarafından vurulabilirdim. Aşağıdaki komutanlardan birinin açısını yakalayarak aynamla mors alfabesi gönderdim, cevap gelince dünyalar benim oldu, anlamışlardı.
Yerimden yavaşça doğrularak kamuflajlarımı attım, üzerimden büyük bir yük kalkmıştı, ne kadar da ağırlarmış diye güldüm kendi kendime. Dizlerimin üzerine kalkmıştım ki göğsümdeki acıyla yere yıkıldım, vurulmuştum. Beni fark etmiş, izlemeye almış olmalıdılar. Keskin nişancıları da gördüğü anda vurmuştu beni. Kanı durduramıyordum, kalbimin yaklaşık 5-6 cm altındaydı. elimi sırtıma gö türebildim zorla, delik yoktu, halâ içerideydi kurşun. Gözlerim kararmaya başladı, kelime-i şehadet getirdiğimi ve eşimi gördüğümü hatırlıyorum, gülüyordum...
Sonraki 1,5 ay hiç bir şey hatırlamıyorum; hayatımın tamamen yitik zamanlarından biri. Yoğun bakım ünitesinde kaldığım 1 ayın sonunda benden ümidi kesmişler, yaşarken şehitlikte yerim bile hazrılanmış. Ama yok; Allah yine nasip etmedi bana şehit olmayı; eşimin, askerlerimin yanına gitmeyi. 1,5 ay sonra açmışım gözlerimi, seri operasyonlardan sonra 2,5 ay sonra tam olarak ayağa kalktım; helikopter beni bekliyordu; özlemiştim karakolumu...
---
Beş teğmenden 3 kişi geri dönebildik, diğer ikisi alınlarından tek kurşunla şehit oldular. 86 leş sayılmış, gö türülenler muhakkak vardır, yer altı mağaraları yerle bir edilmiş, diğer birliklerde toplam 12 şehit, çok sayıda yaralı. Yine de başarılı bir görev.
Hayat devam ediyor...
başlık yok! burası bom boş!