-
76.
+2Civar karakolların belası olmuştu bu herif uzun süredir. Ne zaman nerede olacağı belli olmuyordu , en kötü tarafı da sürekli yalnız hareket etmesiydi. Ne iz bırakıyordu ardında ne de başka bir şey. Bir gün A/T sırasında sadece şu notu bulmuştuk ;Tümünü Göster
- " Sobeeee... "
Dalga da geçiyordu alenen,ve bu artık kanımıza dokunmaya başlamıştı. Ancak sorumluluk bölgemizin dışında olduğundan şu ana kadar bu husustaki operasyonel isteklerimizin hiçbiri kabul edilmemişti; ta ki o ana kadar...
- " Komutanım komutanım, 10 dk içinde bir helikopter acil sizi almak üzere geliyormuş " ...
Daha önce operasyona dair hiç bir emare olmayışı düşündürmüştü beni, telsizle nedeninin sorup yanıt bekleyecek zamanım bile yoktu. Hemen bir ay önce gelen kademeci başçavuşun yanına gittim; muhteşem bir insandı, asla asker olmamalıydı diye içimden geçirmiştim ilk gördüğümde. Kibar, kültürlü, 2 dil biliyor, amatör ressam ve fotografçı... Daha neler neler...
Beni görünce hemen ayağa kalktı ;
- " Komutanım yine çayın kokusunu aldın herhalde, gel otur şuraya "
dedi gülerek...
- " Abi gözünü seveyim, hiç değilse yalnızken bu şekilde hitap etme bana , yalnızken komutan yok "...
Hemen yerinden kalktı ve sert bir sesle ;
- " O iki yıldızın değerinibil komutanım, çoğu kimseye aylar önce nasip olmaz "...
Tartışacak zamanım yoktu, hemen durumu anlattım, benden tecrübeli olduğunu söylemem gerek yok sanırım bu arada, alınacak tedbirleri, ıvırı zıvırı,her şeyi biliyordu...
Helikoptere bindiğimde kendimi Kızılay - Etimesgut minibüsünde hissettim, gözlerim karardı, öğürdüm, aklıma rahmetlieşim geldi, o minibüzlerde az mı vakit geçirmiştik.
Evimizile Kızılay arası minibüsile kalabalık trafikte en az 1,5 saat bir zaman alırdı ve gençliğimizde paramız olmadığında minibüse binerek gidip gelmek bizim için her zaman eğlenceli olmuştu...
- " Üsteğmenim kaldır ... çını da yanaş biraz, daha bisürü adam var binecek " ...
-" Hayırdır, teskere mi aldık ; ha ha ha " ...
Benden başka gülen yoktu, en gençleri bendim içlerinde , sanki kız istemeye gider gibiydi herkes, botlar boyanmış, deliği en az olan kamuflajlar çekilmiş, saçına jöle sürenler bile vardı, onu görünce gülmekten alamadım kendimi...
Komando Tugayı'nda toplantı odasına alındık. içeri girenin Tugay Komutanı olduğunu görünce hepimiz gözleri faltaşı gibi açılmıştı, alışıldık bir durum değildi bu.
Civar karakol komutanlarından oluşuyordu toplantıya katılanlar, en gençleri ve en rütbesizi bendim, zaten alışılmışın dışında verilen rütbemden dolayı tüm gözlerin bende olduğunu biliyordum uzun süredir, sevmezlerdi pek beni.
Tugay Komutanı'nın konuşması bittiğinde herkes birbirine bakıyordu, geri dönmeyecektik, hiç değilse bir süre için. Bir saat sonra uzun menzilli atışlar yapılacak, en iyi atışları yapan ise hayalete yapılacak tek kişilik operasyone gönderilecekti.
Atışlar kademeli olarak ; 750,1000,2500 ve 3000 metrelere yapılacaktı. Silahalrımızı getirmemiştik yanlarımızda, sadece tabancalarımız vardı...
Hava açık, görüş oldukça netti, 15 kişiydik, herkes belirlenen hedeflere aynı silah ile atış yapacaktı.
Ve silahı getirdiler...
Bu da neydi, daha önce hiç görmemiştim, A6 ( makinalı tüfek ) gibi ayakalrı vardı, çok hafifti, boş tetik düşürdüğümüzde yerinden milim oynamaması hevesimizi bir anda kabartmıştı. Herkes atış yapmak için can atıyordu artık, bir an için gönderileceğimiz görevi unutmuş, silaha odaklanmıştık.
Atış yapanları izlerken onlarla o kadar çok gurur duydum ki, anlatamam. Hepsi sanki asker olarak doğmuştu, yatışları, nefeslerini tutmaları, hedefe odaklanıp bismillah çekerek tetiğe dokunmaları...
ilk 8 kişi neredeyse % 100 başarı sağlamıştı atışlarda, tamam dedim kendi kendime, bunların arasından sıyrılıp göreve gönderilmen imkansız, hevesim kırılmıştı..
Ve sıra bana gelmişti...
başlık yok! burası bom boş!