-
26.
+1Duş almak gerçekten iyi gelmişti. Kemal bana temiz giyisiler verdi. Büyük salona geçtim. Elena yemek hazırlamıştı. Alp'in tabağını büyük bir iştahla silip süpürmesi beni doyurmaya yetmişti. Bir kaç gün böyle geçti. Ara sıra radyoyu dinlemek için toplanıyor, sinyal alamayınca hayalkırıklığı ile odalarımıza çekiliyorduk. Çiflik evi güzeldi. Hava kararıp zombilerin yaklaşmayacağını düşündüğüm zaman kalın duvarların ötesineTümünü Göster
geçip lamaları bile sevmiştim. Gerçekten ilginç hayvanlardı... Hayvanların yemlerini verdikten sonra içeri geçip bir şeyler karalamaya çalıştım. Çok uzun süredir hiçbir şey çizmemiştim. Elena'nın çığlıklarını duyana kadar kendimi kaptırmış bir halde küçük bir tekne çizmeye dalmıştım. Koridora doğru koşarak gittim.
"Ne oluyor?" Kemal hızlıca yanımdan geçti. Elinde tüfek vardı. Aynı anda hızlıca bana cevap verdi.
"Bir tanesi nasıl yaptıysa mutfak camından içeri girmiş." Özgür Kemal'i duyar duymaz odasından dışarı fırladı.
"Ne? Ama nasıl? Duvarları geçmesi imkansız."
Kemal tüfeğini düzleştirip cevapladı:
"Girmiş işte! Geride durun."
Dediğini yaptık. Kemal mutfağa girdi. Birkaç saniye sonra arkasında Elena'yla çıktı. Kurşun sesi gelmemişti ve ikisi de sapasağlamdı. Şaşkın bakışlarımızı sonlandırmak için yavaş ve sessizce konuştu.
"Mutfaktan kaçmış. içerde bir yerde."
Alp yutkundu ve Özgür'ün elini tuttu. Özgür'le göz göze geldik.
"Ne olacak Özgür abla?"
"Bilmiyorum, Alp."
"Sence gitmiş midir?"
"Bilmiyorum dedim ya!"
Herkesin ciddi durumlarda değiştiğini fark ettim. Özgür sinirlenince ters cevaplar veren aksi birine dönüşüyordu. Alp, korkunca normalde adıyla hitap ettiği Özgür'e abla demeye başlıyordu. Gülmeyi yüzünden ekgib etmeyen kuzen Kemal ciddileşiyor, derin derin boşluğa bakıyordu. Elena endişelendiği için dişlerini birbirine vuruyordu. Acaba ben uzaktan
nasıl görünüyordum? Birbirimize sırt sırta vermiştik. Silahlanıp etrafı kolaçan ediyorduk. Alp'in elinde bile sopa vardı. Bir çete gibi görünüyorduk. Garip yaşlardan üyeleri olan bir çete... Sağımda Alp, solumda Elena, Alp'in yanında Özgür ve karşımda Kemal vardı. Ciddi yüzünü inceledim. Evin sahibi olduğu için omuzlarında çok ciddi bir yük vardı. Bundan zevk alıyor gibiydi. Kahve rengi saçlarının tonu kuzeni Özgür'ünkine yakındı. Güzel bir aile olmalılardı. Şekilli bir yüzü ve kaslı bir yapısı vardı. ilk gördüğümde boyu 1.82'den uzun gibi gelmemişti ama karşısında durunca bana daha yakın olduğunu anladım. 1.86'dan kısa olamazdı. Onun emirlerine uymak zorundaydık. Evde iki çocuk ve bir de Türkçesi bile tam
olmayan bir hizmetçi varken en mantıklı kararları o verecekti. Ama bu kararların içinde benim de olmam lazımdı. Hiç de fena olmayan genel kültürüm ve bir yıllık okulumdan kaynaklanan az da olsa tıbbi bilgim vardı. Lise yıllarında vücut geliştirmiştim. Sigara kullanmazdım. Hızlı koşabilirdim. En önemlisi de büyük ihtimalle buradaki insanlardan daha zekiydim. Kararların birlikte verilmesi gerekiyordu. Tam grupça salona doğru yürüyorduk ki yanındaki odadan fırlayan çirkin yaratık sağıma doğru atladı. Elime
tutuştukları silahın tetiğine dokundum. Zombi Alp'e saldırmak üzereydi ki Özgür onu itip kendini zombinin önüne attı.Özgür, yaratıkla boğuşuyordu. Onu itip çekiyordu. Hareket etmeyi bırakırsa ısırılacaktı. Fakat hareket ettiği için de nişan alamıyordum. Zaten zor bir işti. Belki de Özgür'ü nişan alsam zombiyi vurabilirdim. iyice odaklandım. Ben yapmazsam Kemal yapacak gibi duruyordu ama o da ateş etmekte kararsızdı. Hızlıca Alp'e bir
bakış attım, şaşkındı. Kıvırcık saçlarının kapladığı yüzü ağlamaktan şişmişti.
Tetiği çektim.
başlık yok! burası bom boş!