/i/Tarih

''Tarih bir meslektir, bir hobi, gevezelik, anekdot ya da asparagas değildir.'' (Pierre Goubert)
  1. 1.
    +1 -1
    Stanford Hapishanesi Deneyi

    Bu deney insanların esarete tepkilerini amacıyla, hapishane çalışanları ve mahkumların bu duruma olan davranışsal tepkilerini gözlemleyen pgibolojik bir çalışmaydı. Proje, 1971 yılında Stanford Üniversitesi’nde pgibolog olan Philip Zimbardo önderliğindeki bir grup araştırmacı tarafından yürütülmüştür. Üniversiteli öğrencilerden oluşan gönüllülerin bir kısmı gardiyan, bir kısmı da mahkum rolüne bürünerek üniversitenin bodrum katındaki sahte hapishanede yaşamışlardır. Mahkumlar ve gardiyanlar hızla rollerine adapte olmuşlar, pgibolojik olarak tehlikeli fikirler üretmeye ve zararlı eylemlerde bulunmaya başlamışlardır. Gardiyanların üçte biri sadistçe davranış eğilimleri içerisinde bulunmaya başlamışken, bir çok mahkum duygusal olarak travma geçirmiş ve iki mahkum deneyin henüz başlarında çalışma ortamından alınmıştır. Sonunda Zimbardo, deneklerdeki anti sosyal davranışların giderek artırdığını görerek paniklemiş ve erken denilebilecek bir sürede tüm deneyi sonlandırmıştır.

    The Monster Study

    Bu proje Iowa Üniversitesi’nde çalışan Wendell Johnson tarafından yürütülmüş; 22 yetim çocuk üzerinde kekemelik üzerine yapılan bir deneydir. Johnson, 1939 yılında Mary Tudor adındaki mezun öğrencisini seçerek bu deneyi yürütmesini istemiş ve kendisi de onun araştırmalarını gözetim ve denetim altında tutmuştur. Çocuklar deney ve kontrol grubu olarak ayrıldıktan sonra yarısına pozitif konuşma terapisi uygulanmış, yani çocukların konuşmaları övülmüş; diğer yarısına ise negatif bir tutum sergilenerek konuşmalarındaki her hata küçümsenmiş ve onlara kekeme oldukları defalarca söylenmiştir. Negatif terapi alan ve normal konuşan birçok çocuğun, deneyden dolayı pgibolojik olarak kötü etkilendikleri ve bazılarının hayatları sırasında belirli konuşma problemlerinin oluştuğu ve devam ettiği görülmüştür. “The Monster Study” lakaplı çalışma Johnson’un meslektaşları tarafından ürkütücü bulunmuş ve Johnson’un itibarını korumak amacıyla 2. dünya savaşında Nazilerin yaptığı deneylerin sonrasına kadar gizli tutulmuştur. 2001 yılında üniversite kamuoyuna bu çalışma için özürlerini iletmiştir.

    Proje 4.1

    Amerika Birleşik Devletleri tarafından yürütülen ve bütün Marshall adası sakinlerini etkileyen, Bikini Atoll bölgesinde büyük bir alana yayılan ve 1 Mart 1954 yılında yapılan Castle Bravo nükleer testi ve sağlık çalışmasına bu ad verilmiştir. Testten sonraki ilk 10 yıllık süreçte, etkiler belirsizdi ve bu etkileri patlama ile bağdaştırmak oldukça zordu. Örneğin Rongelap’ta kazadan etkilenen bayanlar arasında düşük yapma ve ölü doğum oranı iki katına çıkmıştı ancak sonradan bu durum normale döndü. Yine bir süreliğine o bölgedeki çocuklarda büyüme ve gelişim bozuklukları görüldü ancak bunda da belirli bir düzen yoktu. Takip eden yıllarda ortaya çıkan vakalar inkar edilemez bir şekilde patlama ile alakalıydı. Çocuklarda tiroid kanserinden dolayı orantısız büyüme ve 1974’te hemen hemen her üç çocuktan birinde tümör gelişimi ortaya çıkmaya başladı. Bunların sebebi tabii ki patlama ile oluşan radyasyonun çevreye yayılmasıydı. Enerji Komitesi departmanının radyasyon deneyleri ile yazdığı yazıda; EKD ile Ortak Görev Gücü birliklerinin beraber hareket ederek, bu insanlara radyasyon tedavisi uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Başka bir kurumun raporunda ise bu çalışmanın sağlık üzerine olduğu ve bu insanların bir radyasyon deneyinde kobay olarak kullanıldığı açıkça söylenmiştir.

    Proje MKULTRA

    Bu çalışma CIA’in zihin kontrolü araştırma programlarından biri olup, Bilimsel istihbarat Ofisi tarafından yürütülmüş ve 1950 başlanıp 1960 yıllarının sonuna kadar sürmüştür. Projede bir çok uyuşturucu çeşidinin kullanıldığı, beyin fonksiyonlarının üzerinde değişimler yapabilmek için bireylerin zihinsel durumlarını ele geçirmeye çalışıldığına dair yayınlanmış pek çok bir kanıt vardır. LSD’nin başrolde olduğu deneylerde CIA çalışanları, askerler, doktorlar, hayat kadınları, akli sorunları bulunan kişiler ve normal kişiler; reaksiyonlarının incelenmesi amacıyla deneylere tabii tutuldu. LSD ve diğer maddelerin seneklerin bilgisi ve onayı dahilinde verilmemesinden dolayı bu durum, ikinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerika’nın da kabul ettiği Nuremberg kodunun ihlali anldıbına geliyordu. Örneğin; Midnight Climax adlı çalışmada önce CIA bir genelev kuruyor, daha sonra burası hakkında konuşmaktan çekinen erkekleri belirliyordu. Erkeklere LSD veriliyor ve odalarda yer alan tek yönlü aynalar kullanılarak, daha sonraki çalışmalarda kullanılmak üzere seanslar kayıt altına alınıyordu. 1973 yılında CIA direktörü Richard Helms bu proje ile ilgili tüm dosyaların yok edilmesini emretti. Bu uyarı gereğince dökümanlar yok edildi ve bu sebeple tam kapsamlı bir araştırma yapılması imkansız hale geldi.

    The Aversion Projesi

    Güney Afrika’daki ordu kuvvetlerinin 1970 ile 1980 yılları sonuna kadar eş cinsel askerlere zorla uyguladığı bir dizi cinsiyet değiştirme operasyonu olarak bilinen bu proje sırasında, elektro şok ve benzeri bir çok etik olmayan sağlık deneyinin yapıldığı biliniyor. Net olarak sayı bilinemese de, operasyonu yapan cerrahlara göre bu sayı yaklaşık 900 kişi civarında. Ordu içerisinde eş cinselliği sonlandırmak adına yapılan bu çok gizli program 18 sene sürmüş. Din görevlileri tarafından desteklendiği bilinen operasyonlarda, askerler gizlice pgibiyatri kısmına alınarak buradan Pretoria yakınındaki hastaneye sevk edilmekte; uyuşturucular, elektro şoklar ve hormon tedavileri ile tedavi olmayan kişilere kimyasal hadım veya cinsiyet değiştirme operasyonları uygulanmaktaydı. Birçok lezbiyen askerin uğradığı istismar belgelenmiş olmasına rağmen (bunlardan bir tanesinde cinsiyet değiştirme operasyonundan da bahsedilmiş) kurbanların çoğunun 16-24 yaşları arasında erkek asker olduğu görülmektedir. Doktor Aubrey Levin (çalışmanın başkanı) şimdi Calgary Tıp Fakültesi Üniversitesi Pgibiyatri Bölümü (Adli Bölümü) Klinik Profesörüdür.
    ···
   tümünü göster