+4
ama henüz çözememiştim.
Biz içkilerimizi yudumlayıp, sohbete devam ederken, Atalay geldi yanımıza, oldukça sıkıntılı bir hali vardı. Hepimize toptan selam verip, yandaki boş masadan bir sandalye çekti ve oturdu. Ben, "Ne iş ortak? Otelin sahibimiydi o adam?" diye sorunca, Atalay kravatını gevşeterek, "Yok ya, bizim genel müdür! dıbına koduğumun bini hep böyle olmadık zamanlarda teftişe geliyor! Yetmiyormuş gibi karısını da yanında getiriyor dümbük. Bu saatte ne işin var teftişle meftişle, taş gibi karın var işte, otur evinde karını gib, pekekent!" dedi. Ben uyarmak amaçlı kaş göz ettiysem de, Atalay anlamadı ve "O değil de ortak, karısının yanında bize fırça atmaya bayılıyor pekekent! Aslında muallakyi karısının gözü önünde domaltıp bir kere gibeceksin ki, bak bakalım birdaha böyle hava atabiliyor mu huur çocuğu!" deyince, ben artık lafını kesmek zorunda kaldım. "Atalay sakin ol, bak masada Türk misafirimiz var, Elçin hanım!" dediğimde, Atalay züt oldu. Şaşkınlığı geçince de hemen, "Kusura bakmayın Elçin hanım, ben sizi otelde hep Almanlarla görüyordum ve hep Almanca konuştuğunuz için, valla sizi de Alman sanıyordum! Çok çok özür dilerim!" dedim Elçin gülümseyerek, "Önemli değil canım! Ama o konuda yanlış düşünüyorsun, adamı değil, adamın gözü önünde karısını domaltıp gibeceksin ki, bak bakalım birdaha horozlanıyor mu pekekent! Hem, belki adam fantazi olsun diye karısını yanında getiriyordur? Belki karısına millettin küfür etmesinden, karısının millete 31 malzemesi olmasından hoşlanıyordur? Belki de adamın gibi kalmıyordur? gibi kalksa, dediğin gibi bu saatte evinde oturur, karısını giberdi!" dedi. Elçin'in bu şekil konuşmasıyla busefer ben de züt oldum. Fakat aynı zamanda olay da bambaşka bir yörüngeye girmişti. Elçin, "Doğru değil mi ama Haruncuğum?" deyince, ben de artık frenleri saldım ve "Evet, çok haklısın hayatım! Ama sen karıyı görmedin, o karıya bir yarak yetmez! Tost yapıp, dıbını zütünü aynı anda gibeceksin!" dedim