+2
-2
ilkokuldan Üniversiteye kadar her eğitim kademsinde bu böyle. Bu bize öğretilen Avrupa merkezli, Avrupa perspektifli tarih sanki bir film senaryosu ve bu senaryodaki başrol tabi ki ve elbette sarışın mavi gözlü Avrupalı adamda… Bu iyi yürekli Avrupalı adam Etrafına ve daha çok Ortadoğu’ya barışı, insanlığı, yaşama zevkini getirmek için hiçbir zorluktan kaçmıyor. Yani milyonlarca insanı katlediyor, milyonlarca ırzı kirletiyor, toprağın altını üstünü sonuna kadar sömürüyor, kapitalizm adı verilen ve tanrısı para olan dini uğruna etrafına kan, gözyaşı, rezillik, esaret, barut kokusu dağıtmaktan da çekinmiyor. Ama ne olur yanlış anlamayın bütün bunları insaniyet ndıbına yapıyor!!!
Amerika Kıtası’nı keşfederek insanlık ufkunu açan ve Avrupa’ya göre de Ortaçağı kapatan Kristof Kolomb Türkiye’de yaşayan herkesçe bilinir ki büyük kâşif ve denizcidir. Yani bizlere böyle öğretildi. Fakat atlanılan, söylenmeyen, üstü çizilen dağ gibi bir hakikat var ki; Kristof Kolomb insanlık tarihinin en seri cinayetlerini işleyen profesyonel bir katildir. Hem de öldürdüğü ya da öldürttüğü insan sayısı öyle binler onbinlerle değil, yüzbinler ve hatta milyonlarla ifade edilmelidir.
Kolomb, Amerika Kıtası’nda yaşayan yerli halklardan Astekleri, Mayaları, inkaları ve Kızılderilileri katleden, bir keç ırkı, milleti oratdan kaldıran ve bu coğrafyada kendinden sonra başlayacak ve yüzyıllar sürecek olan insan avını başlatan belki de dünyanın en büyük zalimi ve katilidir. Neden işin bu tarafı hep atlanılır da nesillere bu bilgiler verilmez?
Biz, oryantalistlerin gözünden doğuya bakarken ve tarihi karakterleri öyle değerlendirirken Hazreti Musa’nın gözünden Firavun’a veya Hazreti isa’nın gözünden Sezar’a hiç bakmadık, hatta bunu aklımıza bile getirmedik. Dünya tarihinde varsa yoksa Avrupa. Başka bir kıtadan hiç bahsedilmez. Hindistan, Çin, Ortadoğu dünya tarihinde sanki hiç rol almamıştır. Meşhur “kavimler Göçü” olmasaydı, ve Türk kavimleri Avrupa’ya göç etmeseydi Norveç veya Finlandiya Kuzey Avrupa’da değil, Orta Avrupa’da olacaklardı. Türkler Avrupa’ya girdi ve bu kavimleri iskandinav bölgesine, Kuzey Avrupa’ya itti, dolayısıyla iskandinav ülkeleri oluştu. Ve bu dönemde dünya Türk’lerin sayesinde Demir Çağı’na girdi. Yine dünya Türklerin sayesinde ilkçağdan çıkıp Ortaçağa, Ortaçağ’dan çıkıp Yeni Çağa girdi. Yani dünya Türklerden dolayı 3 çağ gördü.
Şu anki Avrupa Haritasında Türkler’in etkisi niçin anlatılmıyor? ve niçin bilinmiyor? Çünkü bu Avrupa merkezli tarih yalanlarla doludur. Kandırmaca tarih olur mu? Evet efendim, olur. Bizde olur. isterseniz seneler boyu her yerde, her kurumda Bize hakikatmiş gibi öğretilen birkaç yalandan bahsedeyim de hadisenin vahametini siz de anlayın;
Bakın şimdi:
Amerika’yı Kristof Kolomb keşfetmiştir. (Yalan)
Vasko Da Gama Ümit Burnu’nu keşfetmiştir. (Yalan)
Okyanus yollarını hep Avrupalı denizciler bulmuştur. (Yalan)
Osmanlı Sultanı, Sultan ibrahim Han, delidir. (Yalan)
Lozan Antlaşması bir zaferdir. (Yalan)
Birinci inönü Zaferi isminde bir galibiyet vardır. (Yalan)
Sultan Vahideddin Han Sevr’i imzalamıştır.(Yalan)
Kuva-i Milliye’yi Atatürk kurmuştur. (Yalan)
ismet inönü muzaffer bir kumandandır.(Yalan)
Menemen’de Kubilay’ı öldürenler molla idi ve din devleti istiyorlardı.(Kuyruklu Yalan)
Bandırma Vapuru pusulası bozuk ve köhne bir gemiydi. (Yalan)
Mustafa Kemal Paşa Millî Mücadeleyi başlatmak için Anadolu’ya çıkan ilk paşadır. (Yalan)
Sultan Abdülhamid Kızıldır. (Yalan)
Sultan Vahideddin Han, haindir. (Vallahi Yalan)
Osmanlı Padişahları nikahsız beraberliklerden meydana geldikleri için “Veled-i Zinadır” (Bu haysiyetsiz söz yalan değil düpedüz iftira ve kepazeliktir)
Ve daha nice nice yalanlar… nice yalanlar… Biz bu yalanlarla büyüdük. Ama herkes böyle değil yani Allah zalimler içinden adamlar da çıkartıyor. Yani her türlü olumsuzluğa rağmen batıda dürüst araştırmacılar da çıkıyor. Mesela Dr. Anne Millrad onlardan biri. Diyor ki:
“Kristof Kolomb’da, Vasko Da Gama’da Müslüman kılavuzlar kullandı. Müslümanlar onlardan çok çok daha önce buraları biliyorlardı.
Ben demiyorum kolomb’un Seyir Defteri ve o günleri yaşayan hatıralar söylüyor. Yaşanılan tarihle yazılan tarih ne kadar farklı değil mi?