-
26.
+1chapter; tonyTümünü Göster
italyadan askerlikten dolayi kacmisti kaderlerimiz uyusuyordu. yasam hikayesini anlatmayi seviyordu. benim aksime paranin dibine vurmustu peki neden mutfakta calisiyordu, bu hikayesinde gizliydi.
babasi ikinci dunya savasi sirasinda kacmisti avustralyaya, kendisi de kacmak durumunda kalmisti. ilk 5 sene her gun agladigini soyluyordu. sonra kardesi ile bulundugum sehir de ilk nightclub i acmisti. bana dedigi sey, nightclub in kapisini actigim da zengindim. altimda ferrari vardi diyordu ama bana pek inandirici gelmiyordu. sonradan resimlerde gorunce gercek oldugunu anladim. night club da cok para yapmaya baslayinca basi mafya ile derde girmisti. nede olsa eleman italyan kokenli, baya direnmisti, ta ki bomba koyup 6 kisi oldurulene kadar. avustralya dan kacmak zorunda kalmisti, 2 yil cevre ulkelerde yasamisti.
sonra gelip restoran acip devam etmisti hayatina. ardindan 15 tane coffee shop acip paranin yine amina koymustu. tabi bu sure icinde 3 tane kalp krizi gecirmisti. her sabah ilac iciyordu kanini sulandirmasi icin. zamanla baba ile ogul gibi olmustuk. benim paraya ihtiyacim yok, benim shiftlerim senin diyordu. ailesi ile tanismistim. adim turkish bastard olmustu. butun mutfaklarin sorumlulugunu bana birakiyordu. hayatta kimseden ogrenmedigim piclikleri ondan ogreniyordum, zaten bunlara deginecegiz merak etmeyin.
yilbasi geliyordu, tornuna ufak bir motogiblet almisti. torunu dinazorlari cok seviyordu. bana bir kac cikartma yap motogibletin uzerine yapistiralim diyordu. yahu 8 yasinda ki elemana bole bisi almissin cikartmaya neden takildin diyordum sen anlamazsin diyordu. motogiblet dediysem cocuklar icin lan, uzaktan kumandasi bile var hizli giderse hizi kesiyorsunuz. tony i baya salladim. neyse sonunda yaptim. aldi eline bakti, son of a bitch cok beklettin beni dedi. elinde cikartmalar hesap yapiyordu. bu olaylar dan 1 hafta once, ulan tony olmazsa ne gibimi yerim bu dunya da diyerek dusunuyordum. araba almaya karar vermistim. surebilecegimden degil, birine rica ederim beni bir yere goturur diye. tony e araba alicam beni gibmesinler yardimci ol dedim. ne kadar para vericen dedi 1000 dolar dedim guldu. ok dedi ben bi arastirayim. bir araba bulmustum. ozelliklerini soyledim. sen dedi araba konusunu unut. ben sana zamani gelince soyleyecegim dedi. cuma gunuydu beraber calisiyorduk. dedi arabayi buldum. dedim ne kadar 6000 dedi. bu sefer ben guldum. saticiya ne vericem tony dedim. ben alicam dedi yilbasi hediyesi olsun sana. birseyler yanlis gidiyordu. gule oynaya ayrildik. omzuma iki kere dokundu ayrilmadan.
cumartesi sabahi uyandim. 19 december 2009 du. tel de 3 tane cevapsiz cagri vardi. is yerinden bir kiz aramisti. saat 14 te ise baslayacaktim. kizi aradim. tony dedi. eee dedim. kalp krizi gecirmis dedi. hic aklima gelmedi bunu da yener diye dusundum. ne oldu dedim. kiz agliyordu. lan daha dun sakalasiyorduk. lan daha bana dun soz vermisti araba alacakti. tornuna cikarmalar yapmistim. lan niye lan. olum yutmak zorunda oldugumuz en buyuk gercekti. john aradi, asker disiplini olan hayatta hic gulmeyen adam agliyordu telde. senin baban benim kardesim oldu dedi. bu gun calisabilecekmisin dedi. deneyecegim dedim. mutfaga gittim olum sessizligi hakimdi. o 2 metrelik adam 10 yillik gulec dostunu kaybedisinin ardindan, bana sarilip agliyordu. hepsi biliyordu bizim aramiz cok iyiydi. millet benden birseyler beklerken ben bulagiblara dondum. aynen tony nin ogrettigi gibi yikamaya devam ettim.
ulan hayat, katmadın bağrıma onurlu gururlu diye bilinenden olanı. şimdi ben bunun mantıksal açılımını yapmaya kalkıyorum bünyelere. yeniyi yaratmanın bu, bağrı törpüleyen yollarında harcayacaksın beni galiba.
vajina için yaratmaktayım bu dünyaları, allah belanı versin neden saçları jölelemek yetmiyor bana.
ve gözlerini dikerek üzerimize, bu yaşanılası gecenin mükemmeliğini anlatırcasına “mutlulukta neymiş” dedi.
kanı donduran bir soğuk gibi bağlı olduğumuz benliğine hayran bakışlar besledik. ve üretilmesi gereken ne kadar yüce şey var ise ona aitti. sınırlarımızı biliyor olmamızın çaresizliği içinde heybetinin gölgesinde ona methiyeler düzdük.
bir an döndü ve sanki “var oluşun adaletsizliğinin önündeki tek engel tanrıdır” dermişcesine bize baktı. anladık ki adaletsizliğe karşı tek avuntumuz olan tanrımızı istiyor bizden. yıkıl ve eri…
içimize içimize düşerken böyle kurumuş yapraklarımız, etrafımıza kin kusacağız bu rüzgar sizden diye. benliğinin derdine düşmüşsün aslında,
sana bir avuç anlamsızlık getirdim. yitip gitmiş alkollü bir benliğin duyumsadığı. ve yağmurun zeminle buluşma sesi, sonsuz bir abide oluyor benliğimde. bir müzik dinliyorum yağmurdan. nefes alışlarım anlamsızlıklarım hayatta kalsın diye.
ellerimle yüzümü yokluyorum, ellerimle arıyorum yitip gitmişliğini. bağrıma saplanan varoluşun, çürük tahta evimden sızıcak içime.
yağmur yağıyor, damlalar içimize içimize, dusuyor.
tony de gitmisti, 1 hafta sonra cenaze toreni yapilacakti. calistigimiz her yerde anilarimiz vardi. hatta bana bir gun bir sey anlatiyor du. bak diyordu, bu avustralyalilar hep kendini dusunur, senin bunu ogrenmen lazim. kendi gotleri rahatsa sana fuck off derler diyordu. bunu cok iyi ogrenmelisin kimseye esseklik etme kendi gotunu kolla. bu konusmanin uzerinden bir kac gun gecmisti.mac gunuydu, aksam 10 gibi benim mutfagi aradi, dedi tezek zor durumdayim burda, bana acil iki eleman yolla. tony dedim walla ben rahatim. pls fuck off. once bir afalladi, sonra basti kahkayi, cabuk ogreniyorsun dedi. he dedim gibimde degil walla eleman falan yollayamam sana. ulan benim ogrettigimi bana mi uyguluyosun dedi. tabi icim elvermedi yolladim 2 eleman.
cenaze toreni gunu gelmisti. ama ben calisiyordum. manager gibsen de seni yollayamam dedi. gercekten cok yogun bir gundu. sonra patronun kizi geldi. hadi gidiyoruz dedi, dedim manager izin vermiyor. bana bakti patron kim dedi? managere de fircayi kaydi aldi beni arabaya cenazeye gidiyorduk. hala inanamiyordum oldugune. hayatim da ilk kez kliseye gidicektim. ustum basim pislik icindeydi. herkes guzelce giyinmisti. ben aralarinda siritiyordum. bizdeki gibi olmuyor cenaze torenleri, daha bir sakin, daha bir durgun. kiliseye girince elimize bir kitapcik tutusturdular. tony nin hayati resimleri dualar vs. kitapcik bile cok sey anlatiyordu onun hakkinda, karisi ve kizlari aglayarak konusma yaptilar. sevdigi sarkilari dinledik. peder konustu dua vs etti. kardesi gelmisti italyadan, tam bir mayfa babasi goruntusu vardi. zaten oyleydi. o an bir sey fark ettim. onca kalabalik icinde, bendim en yakin olan ona. her gun yasadigimiz gibi cenazesinin huzurundaydim. sirayla cenazeye bakmaya gidiyordu insanlar. tereddut ettim gitsem mi diye. cunku onu hep gulec yuzu ile hatirlamak istiyordum. bir cesaretle siraya girdim. yuzune bakinca lan niye lan simdi sirasimiydi bunun diye bagirmak gecti icimden. oylece uyuyordu orda. aglayamiyordum yine. ta ki tabut alinip cenaze arabasina gidene kadar. o anladim ki gidis o gidisti.
geri calismaya donmustum. kitapcik yanimda idi. herkes sen supervisor olacaksin diyordu. gibimde de degildi. aradan 3 hafta gecti. beni toplantiya cagirdilar. 18 mutfagin sorumlulugunu sen alacaksin, elemanlari sen kontrol edeceksin. kim ise girecek kim cikacak sen kontrol edeceksin dediler. saat ucretime de zam yapacaklarini soylediler. zaten tony olmeden bu yapacagim seylerin cogunu bana yaptiriyordu. butun sorumlulugunu bana yikmisti. ama kagit uzerinde o sorumlu idi.
başlık yok! burası bom boş!