-
251.
+9beklemedim aq..Tümünü Göster
gibtir olup gittim yurda, sanki tak varmış gibi..
dahası o gün nilayla da bir kere yan yana gelmemiştim o gün..pff..
bütün akşam telefonumun ışığı yine sönük kalmıştı..
tolgayla durumu paylaştım..hepsini değil tabi, lafımı da soktum
"ben anlatıyorum ama gerçi sen nilaydan duymuşsundur zaten" diye..
aga maga gak guk etti..ben de çok üstüne varmadım..bu olayda onun suçunun yüzde 20 filan anca olduğunu düşünüyorum..tamamen kızların işi, çocuğu da "güya benim mutluluğum" adına alet etmişler..yani tolganın olaya ortak olması tamamen iyi niyetinden ötürü..sonradan konuştuk tabi bunları..
dedim, "sen olsan ne yapardın?"
"valla kanka, zor bir durum tabi de..ne bileyim, yengede de biraz kabahat var gibi..şimdi atıyorum, sen ondan özür dileyeceksin, ama ne diye dileyeceğin belli değil, "kusura bakma onları görünce yüzüm şekilden şekle girdi, söylerim bir daha yapmaz öyle bir şey" mi diyeceksin? çok saçma yani.."
doğru aq..yani öyle bir gidiş yaptı ki, bana da açık kapı kalmadı resmen..ne diyeyim de, ne bahane edeyim de döneyim..
biraz daha konuştuk konu üzerine, bu konuşmalar, benim zaten kafamda şekillenmiş olan düşünceme son rötuşlarını da attı, gece 2 ye kadar içten içe mesaj bekledim..ve geçen her saniye, onun "iyi geceler canım" ını okuyamadığım her an, biraz daha yaktı canımı..
sabahı zor ettim beyler..kararımı vermiştim..
http://fizy.com/tr#s/2b7lab
günün ışıdığını görmüştüm..ama o ara dayanamayıp bayılmışım tekrar aq..kaltım, saat öğlen 11..
hemen gene elim telefona gitti, baktım, arayan soran yok tabi..
kafamdaki düşünceleri uygulamak adına hazırlanmaya başladım, önce sıcak bir duş..kıyafet seçimi, saçları düzeltmeler filan derken, 2 saate yakın oyalandım gene,
yurttan çıktım, çarşıya indim, tipik bir cumartesi günü öğleden sonrası, insanlar, güneşe aldanmış, soğuk havada, muhtemelen gidecekleri kapalı mekanı kararlaştırarak dolanıyorlar kaldırımlarda, çiftler..çocuklar..gençler... yaşlılar..aileler..saplar..
çarşıda, daha önce gül almış olduğum tanıdık çiçekçeye gittim, adam beni görünce tanıdı, ya da tanımış numarası yaptı bilemiyorum,
naber delikanlı bilmem ne gibi geyik kısmını atlattıktan sonra, dedim,
"abi, benim için önemli birinden özür dilemem gerekiyor..nasıl bir şey önerirsin?"
bu biraz düşündü.."aslında yine gül olabilir" dedi.."orkide var..ama o öğrenciye fazla kaçar biraz ;).."
"önemli değil.." dedim.
"ya da bak sarı güller var, onlar da uygun olur her açıdan ;)"
benim için fiyat önemli değildi..mümkün olduğunca gösterişli olsun istiyordum..aslında salakça evet biliyorum ama..hatta ben çok uyuz olurum sevgisini böyle maddiyatla kanıtlamaya çalışan züppelere. ama ne bileyim işte..o an öyle düşünmüşüm..
ben önerdiği tüm çiçekleri şöyle bir süzdüm..sarı güllerde karar kıldım, kendi gibi sarı olan, kendi gibi tanrının bir harikası olan o naif çiçeklerden, koca, şatafatlı bir buket hazırlattım..
parası zütüme girdi tabi..şimdinin 100-120 lirası gibi bir şey ödedim bir buket çiçeğe..bildiğin çicek lan..ot aq..(demin tanrı harikası diyorduk da, o hesaptan önceydi aq * )
çiçekçiden çıktım, yurda mesafem 15 dakika filan..bütün yolu yürüdüm gene, insanlar bakıyor arada, lan bu çiçek nereye gibisinden..
yurdun önüne geldiğimde, günlerdir görmeyi özlediğim o numaraya mesajımı attım,
"mine aşağı gelebilir misin?"
biraz daha açıklayıcı olmam iyi olurdu..ya da bu şekilde öküz girmemem..lan kız seni masada terkedip gitmiş, senin ilk mesajın,
"aşağı gelsene"..aq valla ben olsam inmezdim beyler..ne bileyim adam piskopat belki, yüzüme gözüme kezzap atıcak *
10 küsür dakika sonra mesaj geldi..daha ilk saniyesinde gördüğüne eminim ama işte..maksat acı çektirmek olsun:
"müsait değilim şu an.."
yaa bırakk... !
bu sefer biraz daha duruma uygun bir mesaj çaktım,
"mine..ikimiz için çok önemli..aşağı gelebilir misin?"
bir kaç dakika bekledim yine..
aq o ara yurdun önünden insanlar geçiyor tabi, bakıp gülümseyenler var, 3-5 tane küçük huur geçti kıkırdaya kıkırdaya, amcalar filan geçiyor böyle tip tip, açıkca çük görmüş gibi ha güldü ha gülecek bir ifadeyle..
elimde öküz kadar çicekle kızlar yurdunun önünde, o soğukta durduğumu düşünürseniz,
herhalde ben de oradan geçiyor olsam, kendime tepkisiz kalamazdım *
minenin mesajı geldi,
"gelemem şu an.."
yo hayır, böyle kestirip atamazdı..
"mine ben aşağıdayım canım..sen inene kadar bekleyeceğim, üzerim pek kalın değil ayrıca, onu da belirtmek isterim * "
ciddiyetten biraz uzaklaşmıştım..iyi mi oldu, yoksa kötü mü oldu bilemedim..artı bir de epey iddalı konuşmuştum..sen inene kadar beklerim..
e zaten 20-25 dakikadır bekliyorum?..
beyler bir 15 dakika kadar daha bekledim sanırım..yurdun duvarına dayandım, donuyorum aq bir de öyle sabit duruyorum ya, iyice üşüme geldi..yüzüm gözüm yanıyor, burnum düşecek..keşke kaşkol alaydım..kesin hastayım..
ben gene bir mesaj daha atayım dedim, telefonu elime alıcam, zorla aldım alan tutamıyorum parmaklarım buzlanmış-şişmiş resmen..
telefonla uğraşırken refleks olarak yurda doğru baktım..bir baktım ki..benimki sarınmış geliyor ana kapıya doğru..
daha ilk gördüğüm an iç kaynaklı bir soba aniden harladı içimde..kıyamamıştı bana..hani gelemezdi? geldi işte *
lan 2 gündür ne görüyorum, ne de bir haberini alıyorum..2 gün..2 gün de bu kadar özlenir mi bir insan?
kapıdan çıktı, ben duvarın köşesine büzülmüşüm..burnum akıyor hafiften..benden tarafa dönüp beni gördü..
aramızda 5-6 metre mesafe vardı ama ben bir an için, sadece bir saliselik de olsa bir bir gülümseme görmüştüm suratında beyler..ama
http://fizy.com/tr#s/2b71c4
tekrar o amansız ifade yerleşti yüzüne..anlaşılan o kadar kolay olmayacaktı, biraz daha çekeceğimiz vardı..imtihanın sonuna gelmemiştim daha..
yine de o gülüşü yakalamıştım işte..iyi bitecekti bu filmin sonu.
bana doğru yaklaştı..
"ne oldu?" diye sordu sert sert..
biraz yüzüne bakındım..beyler çok mahzun görünüyor olmalıyım lan..valla kendime kıyamadım bak şu anda * .. burnumu çektim hafifçe,
"bunlar, senin için" çiçekleri uzattım..yine o saliselik parıltı..bu kez gözlerinde..
hemen almadı ama, bir kaç saniye sonra nihayet uzanıp buketi kucağına aldı,
"hımm..saol güzelmiş.."
ben ısrarla gözlerine bakmayı sürdürüyorum..o da bakıyor dik dik..güldü sonra..ama sanki "çattık yaa" dercesine, böyle sinirli bir hava katmaya çalışarak,
"önemli bir mesele var demiştin? meraktan geldim bak.."
"haa..ben üşümeyeyim diye değil yani" deyip gülümsedim, ellerim ona sarılmak, dudaklarım yumuşak yanaklarına gömülmek için çıldırıyor..burnum akıyor..damla neredeyse düşecekken elimi koydum, gene burnumu çektim filan..o ara nasıl oldu bilmiyorum ama, herhalde o sümük akıntısının da etkisiyle, aniden gözlerimin dolmaya başladığını hissettim..yüzüm biraz buruşur gibi oldu ama toparladım..lan ne ağlaması aq..öyle bir şey yok aklımda!?
biraz daha bakıştık..bunun kızgın ve ukala bakışları, yerini üzgün bakışlara bıraktı..yüzünü asıp gözlerin yere indirdi..
ben de tam o sırada, kelimeleri gırtlağımdan yırtarcasına sökerek,
"mine..sana ihtiyacım var.." diyebildim..gözlerini tekrar bana çevirdi, "üzgünüm..ne için, neden özür dileyeceğimi bilmiyorum ama..üzgünüm..çok.." son kelimelere doğru boğazıma dolan balgam, burnumu tıkayan akıntı ve boşalmak üzere olan göz pınarlarımdan dolayı ses zütümden çıkıyor gibi gelmişti ""amk""..
iki avcumla yüzümü baştan savma, bodoslama bir hareketle silip akmak üzere olan gözyaşlarını ve sümükleri bir süreliğine daha savuşturdum..
tekrar yüzüne bakmaya başladım..o da bakıyor..nihayet..onun da dudakları titremeye başladı..ağzı yüzü garip bir hal aldı.. neredeyse fısıltıyla,
"ben..bende..sorun değil.." diyebildi..daha kelimelerini yeni bitirmişti ki üzerine uçtum resmen..sımsıkı sarıldım, çicek aramızda kalıp biraz ezildi..sonra bu yarı ağlar yarı güler halde "durr..dur" deyip çiçeği kurtardık, tekrar, bu sefer aramızda engelsiz sarıldık..
yüzümü boynuna, yanaklarına gömdüm, öyle öper gibi değil, daha ziyade koklar gibi..o da bana sım sıkı sarılı halde..nefesiyle soğuktan buz kesmiş ensemi ısıtıyor...
öyle kaldık biraz..baktım..ağlamak üzere..ben nispeten toparlamışım..
"bunu.." dedim.."bunu konuşalım..konuşmaya ihtiyacımı var..hiç susmayalım bir daha"..
bu elinin tersiyle gözlerini ovuşturarak, "tamam... yarın görüşelim o zaman..olur mu yani? yarın görüşsek?" dedi..
belli ki yarına kadar biraz mutluluk gözyaşı döküp kendini rahatlatmak istiyordu, ben de, onun bu isteğine saygı duymakla beraber, o gün o masada kalkıp gitmesi yüzünden konuşamadığımız konuları, bu kez daha usturupluca ve daha iyi bir atmosferde konuşup, bir kez daha aynı acının bizi yıkmasının yolunu tamamen kapatmak istiyordum..
"nasıl istersen" dedim..
bir kez daha sarıldık..ben artık döndüm gidiyorum..bu seslendi..
"kaşkol almamışsın ya.." döndüm..baktım gülüyor ıslak gözlerle..benim lafımı yine bana hatırlatıyor... onu neden bu kadar sevdiğimi hatırlatıyor..
başlık yok! burası bom boş!