/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 251.
    +9
    yarıyordu..

    neyse ben önüme döndüm..minenin hala gülmeye çalışan ama epey düşmüş yüzüyle karşılaştım..

    "ya siz baya baya hoşlaştınız sanki? gidip bir tanış istersen?" deyip az önce benim yaptığım savunmayı tekrarladı, ben de,

    "olur valla, sen bateristi al, ben de onu alayım, bu gece onlarla getirelim gecenin sonunu..iyi fikir?"

    beyler..

    morardı..morardı aq..sen misin benimle it dalaşına giren? sağından atar solundan geçerim bebeğim...

    bu arada kız arkadaşım için içimden bu şekilde düşünüyor olmamdan da anlayacağınız gibi..gidişat pek iyi değil..

    neyse..bu karşılıklı kıskandırma biraz daha devam etti..bir yarım saat kadar sonra bu kalkmak istedi..

    kalktık mekandan, hala yüzümüze gülüyoruz ama müthiş de bir soğuk savaş halindeyiz..amerikayla rusyadan farkımız yok..

    tam kapıdan çıkarken, ekstra sarışınla bir kez daha göz göze gelmemiz ve onun, ben çıktıktan sonra da boynunu çevirip camdan dışarıya bakması vurduğum son ve bitirici darbe oldu, mine,

    "şuna bak ya.." dedi sinirli sinirli gülerek.."şimdi içeri girip saçını başını dağıtacağım haberi yok..hala bakıyor..boynun kopsun emi.." dedi..

    gülüyor ama, bildiğin sinirden..rap rap yürümeye başladı hızlı adımlarla..yetiştim koluna girdim;

    "hayatım, neden öyle diyorsun, o bizi arkadaş sanmıştır. malum öyle mesafeli mesafeli takılınca..kızma ablasıı" diye oyunumu sürdürdüm.

    istese o kendine has absürd tepkilerinden biriyle beni bozmaya çalışabilirdi, ama yapmadı... ben de böylece hem onun başlattığı oyunu kazanmış, hem de son son lafı sokmuş oldum..

    biz, içten içe birbirini çok seven..ama o sıra ağız dolusu saydırmakta olan, dışardan görünüşü "kol kola, mutlu bir çift" olarak yolumuza devam ettik,

    onu yurduna bıraktım, savaş belli ki bitmemişti..soğuk soğuk bir "iyi geceler" dedi,

    ben de, "hadi artık çalışmaya başla" dedim yaklaşan vizeleri kastederek..bu, "git işine ya" dercesine yan yan güldü..küçük gamzeleri ortaya çıktı bu gülüşle... sadece onlar değil..benim içimde, sevgiyle alakası tartışılır bazı hisler de ortaya çıkmıştı bu geceki bütün bu ukala tavırlarından sonra... "dur bakayım" dedim, "saçına ne gelmiş öyle?"

    durdu, dönüp saçına doğru bakmaya çalışırken çenesinden yakaladım... bir elimi de beline doladım..tüm gücümle kendime yapıştırıp dudaklarımı, dudaklarına tutkuyla bastırdım...

    karşılık vermedi, karşı koydu hatta, biraz mücadele etti..ama kurtaramadı kendini ellerimin arasından..koyverdi kendini..o da inadına saldırdı dudaklarıma..daha öncekilerden farklı, hiç olmadığı kadar tutkuyla, hırsla, neredeyse sevgisiz ve hayvanca öpüşüyorduk (yurdun kapısının önünde oluyor bunlar aq)..öyle ki dudaklarımın acıdığını hissettim, dillerimiz içerde birbiriyle güreşedururken, bir kaç kez dişlerimiz birbirine çarpıştı..ne kadar kaldık o savaş-seviş halinde bilmiyorum ama en nihayetinde aniden kurtuldu dudaklarım, dudaklarında..resmen savruldum aq..

    karşımda durmuş nefes nefese ve kızgın bir ifade ile beni süzerken ellerini beline koydu..çenesini yukarı kaldırdı, o gecenin son cümlesini söyledi,

    "sana da iyi çalışmalar..hayvan.." bunun ardından yüzünde ürkmüş bir gülümsemeyle hızlıca yurdun giriş kapısından içeri daldı..bu kez kapıdan kayboluşunu izlemedim..

    ne de olsa artık hayvandım ben..insanlara özgü duygusallıklara gerek yoktu...

    doğru, hayvanlık etmiştim... ama onun da hoşuna gitmişti...

    ve bizim, o cicili bicili, tamamen mantık ve sevgi çerçevesinde başlayan birlikteliği, nasıl becerdiğimizi anlayamadan oldukça farklı çizgilere kayıvermişti..
    :) beyler yine harikasınız, sizlerin bu doğal tepkilerini okumak apayrı bir keyif gerçekten..

    sabahlarız demiştik, yazmayı planladığım kısmı daha erken bitireceğim sanırım, 3 orta uzunlukta partla bu geceyi bitiririz diyorum.

    zira yine kanımda olmaması gereken maddelerin konsantrasyonu artmaya başladı, sonlara doğru iyice kendimi kaybedip afdsgasgfdsgsfdgsfg ammmıınıı gibeeeüüüinn filan yazmak istemiyorum buralara *
    http://fizy.com/tr#s/1t38tv

    sınavlar..sınavlar..

    beklediğimden iyi geçmiş olmaları, iyi geçmiş oldukları anldıbına gelmezdi..

    aşk meşk işlerinin peşinde koşarken, epey boşlamıştım doğrusu..

    okan reyizle sınav haftasının ortasında bir gün msn de karşılaşma fırsatı buldum..önce bu durumlardan bahsedeyim mi diye düşündüm..ama sonradan da dedim ki, "lan 10 bin kilometreden bile herife dert taşımayayım şimdi, iyice güzin ablaya döndürdük adamı"..

    aslında anlatsam hoşuna bile giderdi, ama gerek yoktu beyler... okan yoktu artık..ve benim onsuz yaşamaya da alışmam lazımdı, fena da gitmiyordum doğrusu..

    ebrunun uyuşuk sevgilisinden ayrıldığını öğrendim... benim için pek de haber niteliğinde bir olay değildi gerçi, zira daha işin başından belliydi öyle olacağı..

    nilayla arama biraz mesafe koydum..bir kaç kez üstü kapalı atıfta bulunmasına rağmen durumu geçiştirdim..şimdi onunla uraşacak halim yoktu..o..bana bir yanlışta bulunmuştu... ve ben klagib savunmalardan dinlemek istediğimi sanmıyordum. en azından şimdilik..ilerde eğlenceye ihtiyacım olursa diye bu mevzuyu elimin altında bulundurmam daha iyiydi..öyle ya, canım sıkılırsa ya da kafama eserse, teybe kaset koyar gibi, bu konuyu onun önüne koyup, karşımda utana sıkıla, kızara bozara ezilmesini ve kendisini savunmaya çalışmasını izleyebilir ve zevkle kendimden geçebilirdim *

    sınav haftalarının ertesinde, serhat, direkt benle muhattap olmaksızın, ortaya konuşurcasına, ama bariz benim de duymamı isteyerek basketbol la alakalı bir konudan bahsetti bir gün,

    bu gittikten sonra onu dinleyen necatiye durumu sordum,

    "ne diyor la bu yarak? kimle maç ayarlamış gene aq.."

    necati anlatmaya başladı,

    "abi biliyorsun son maçta kapalıdaydık, bir de epey coştuk malum, olay duyulmuş,bu maç olayları filan bizim dekanın kulağına gitmiş, bizim bedenciyle konuşmuşlar öyle, besyo nun takımıyla bizim mühendislik fakültesini karşılaştırmak istiyorlar. hem onlar açısından hazırlık olur, hem de okul da etkinlik-spor olsun maksat"

    ooo

    beyler,

    üniversitenin besyo takımıyla maç ayarlamak? inanılır gibi değil... türkiyenin amerikayla dünya kupası finali yapmasının bize indirgenmiş haki gibi bir şeydi bu.

    zira üniversitenin basketbol takımı, oldukça ciddi ve yatırım yapılan bir takım olup, bildiğin gerçek disipline bir basketbolculardan oluşuyordu..

    yani tamam o kadar abartmayalım da, biz matematikti, kimyaydı, fizikti zütümüzü yırtarken, bütün gün spor dersi alan, antrenman yapan, kondisyonu yerinde, fundamentali sağlam, yani bildiğin basketçi adamlarla kapışacağız lan..oha.

    bunu duyunca epey heyecanlandım, serhatla aynı takımda oynamama olayını bile unuttum resmen... hatta "lan ya beni takıma almak istemezlerse" diye ekstra bir korku bile hissettim..

    besyo ile maç beyler..

    kapalıda..

    kim bilir kaç seyirciye karşı..salon dolar muhtemelen... hocalar gelir... dekan izleyecektir mutlaka..lan..
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster