bütün bunlar yaşanırken benimse tek hissettiğim duygu onlarca dakikadır aynı pozisyonda tutmakta olduğum kolumun uyuşması oldu..
aslında uyuşan ruhummuş..farkında değilim..yozlaşan..deforme olan..
nihayetinde kapattı..içinde ne var, ne yoksa hepsini, yine ona yakışan o sınırlar içindeki tarzında kusmuştu bana..
tek bir kötü söz etmedi..ya da en azından sözlük anlamı olarak kötü-argo bir şey demedi diyelim..
ama tüm söylediklerini birleştirdiğinizde ortaya kötünün de kötüsü, kap karanlık, kop koyu bir tablo çıkıyordu..
bir bedduadan fazlası... bir küfürden çok daha fazlası..
bir çeşit lanetleme..
lanetlenmiştim.
ama bilmediği şeyse, zaten çoktan kendi lanetiminden muzdarip halde olduğumdu..yani ekstra bedduaya gereksinimim yoktu..ben bana yeterdim kendimi mahvetmede..
.
.
.
yurda gittim..o malum sahneden sonra, her geçen an biraz daha tatsızlaşmış, asidi kaçan bir gazoz gibi, gittikçe daha da fazla yalnızlaşmış ve yabancılaşmıştım.
kendimi odama attım..gözüme ilk çarpan, dolabın üzerindeki kırmızı ahşap kutu oldu..inadına yapar gibi..
onun temsili kalbi, içinde benim değer verdiğim her şeyle beraber..
kutuyu dolabın tepesinden indirdim, açtım,
içindeki hatıralara ve onun resmine baktım..gözlerimi kaçırmak zorunda kalmıştım..bu kez de bana aldığı kazağa yakalandım, kalınları kaldırdığım kapaksız etajerde öylece, küskün duruyordu..kitap rafında benim için seçtiği kitabı gördüm..kendi boynumdan yükselen şekerli koku bile onun benim için aldığı, benim parfümümdü..
telefonumdaki son mesaj onun mesajı..son görüşmem onunla olanıydı..
baktığımda duvarlarda bile yansıyan yüz onun yüzüydü..
sahi tsigalko?
o kadar kolay mı olacak sanmıştın?
bir kez daha beyaz elbiseler içindeki resmine baktım..melek tahta salıncakta, başına geleceklerden habersiz, yüzünde kocaman bir gülümseme, gözlerinde ışıltılarla süzülüyordu..öyle ki mutluluğunu hiç bir şey bozamaz, o gülüşü hiç bir şey solduramaz derdiniz..
daha fazla dayanamadım..hıçkıra hıçkıra yatağa yığıldım..ben yapmıştım... o mutlu tabloyu karalayan, yırtan bendim..ben? güçsüz, tipsiz, sıradan, vasıfsız, şekilsiz, karaktersiz, sıradan bir insan işte..zaten bir insan bu özelliklere ne kadar sahip olabilirdi ki?
basit, zavallı bir insan..
bir meleği üzmeyi başarmıştı..
inanılır gibi değil..
uyuya kalmışım...
akşam odaya gelen tolga uyandırdı, yatakta kutu, kucağımda resim ve etrafta diğer öbür şeyler..rezil oldum diyebilirim..lan salak, sanki bırakıp giden sen değilsin de..bir de oturmuş acı dolu anlar resmediyorsun..
tolga dan da aynen bunu demesini beklerdim,
ama demedi..
onun yerine,
"ben bir elimi yüzümü yıkayım, azıcık soluklanalım çıkarız" dedi..bozuk bir ifadeyle
tamam der gibi gözlerimi kırpıştırdım..
bu gece yine dibine vuracaktık anlaşılan..
http://fizy.com/tr#s/20js24
günler geçti..
nilayla konuşmuyoruz, hiç bir şey demeden benle ilişkiyi kesti..sitem bile etmedi.
haklı..
mineden bir mektup aldım..ayrıldıktan 2 gün sonra sanırım..ona olan bir kitabımın arasında gelmişti, nilay ve onunla ortak takıldığım kız grubundan birinin aracılığıyla..
hala saklıyorum.
o günün akşamı, telefonumda kayıtlı olmayan bir numaradan mesaj aldım, baktım,
"tsigalko, ben elif. duyduklarıma inanmak istemiyorum?"
açıklama yapmak niyetinde değildim..
"inan" yazıp yolladım sadece..
cevap geldi,
"ama neden? sebep?"
anlaşılan kolay kolay kurtulamayacaktım,
"daha fazla yürütemeyeceğimi düşündüm, beni aşıyor, henüz iki kişilik yaşayacak kapasitede değilmişim"
"3 ay sonra mı farkına vardın bunun?"
kızmıştım,
"bak elif, kimseye hesap vermek zorunda değilim tamam mı? sordun, ben de söyledim. ben çok mu mutluyum sanıyorsun? çok mu hoşuma gitti sanıyorsun yaptığım şey?"
bir süre yanıt gelmedi..sonra yazmış,
"tamam kızmana gerek yok, ben sadece hala şoktayım yani, siz çok güzel bir çifttiniz. en azından benim için öyle. keşke kendine güvenebilseydin"
cevap atmadım..
bir kaç dakika sonra bir mesaj daha geldi,
"bir ara görüşebilir miyiz?"
eski bir numara... kesin bizi buluşturacak..gerçi mine de kabul etmez ama..gururlu kızdır..
"bak öyle buluşturma, tesadüf ettirme gibi amaçların varsa,lütfen..o konu bence ikimiz için de kapandı."
"hayır öyle bir planım yok. senin için ne kadar kapalı bilemem ama mine için kapanmadığından eminim."
aslında gene cevap atmayabilirdim bu mesaja ama, o kadar da umursamaz olmamalıyım diye düşündüm..zira daha fazla huur çocukluğu yapmanın kimseye bir faydası olmazdı..onun yerine geçiştirmeye çalıştım,
"benim boş zamanım yok bu aralar yalnız"
"çok vaktini almam..sadece konuşmak istiyorum yüz yüze ve herhangi bir planım da yok emin olabilirsin. bu hafta sonu uygunsundur?"
kıvarabilirdim..ama işi uzatmak istemedim..tamam işte..konuşmak istemiş..konuşurduk..klagib şeyleri geveler ve susardı, ben de bir daha ne onunla ne de bu konularla ilgili kimseyle muhatap olmak zorunda kalmazdım. sadece unutmak istiyordum beyler..yediğim taku unutmak..sıçıp sıvadığım bu ilişkiyi bir şekilde geride bırakmak..
"tamam. hafta sonu görüşürüz o zaman" yazdım.
"görüşürüz, ekmeyeceğini umuyorum"
telefonu masanın üzerine fırlatırken, son zamanlarda en çok yaptığım şeyi yapıyor, kendimi yatağıma gömüyordum..çünkü ister inanın ister inanmayın, artık en huzurlu olduğum anlar, uyuduğum anlardı...
http://fizy.com/tr#s/1ago1f
günler ilerlerken, sınıfta epey yalnızlaştığımı hissettim..
zaten doğru düzgün muhabbetimin olduğu bir tek nilay vardı aslında..ama o da pek çok konudan konuşulabilecek bir kız olduğundan olayı 5-6 tanıdık gücündeydi denebilir, onu kaybedince kendimi adeta bir gruptan dışlanmış gibi hissettim..
grup demişken, serhat kendine yeni kankalar yaptı, sanırım hep beraberce önce sınıfı, ardında okulu ve nihayetinde de tüm dünyayı ele geçirmeyi filan planlıyorlar. zira hep böyle bir aktivist çabalar içindeler, yok işte "arkadaşlar piknik yapıyoruz" , "arkadaşlar bir duyurumuz var" "arkadaşlar şöyle geziye gidelim diyoruz" bilmem ne şeklinde duyurular, bir takım organizasyonlar, bir kaynaşma ve kaynaştırma çabaları filan..kendi çaplarında atraksiyonlar..hey allahım ya..ulan adamlar üniversiteye gelmiş, hala daha ilkokullular gibi duyurular bilmem neler..
necatiyle biraz muhabbetimiz var, ama o da işte o grubun arasında kaynıyor, benim de onunla görüşmek için özel bir çabam olmayınca, bu çocukla da "naber aga?" dan öteye gidemiyoruz..
hafta sonu geldi, elif mesaj attı tekrar "unutmadın demi?" gibisinden..unutmadık aq..tamam.
neyse,
buluştuk bununla, barın birine gittik..bakın bar diyorum..nasıl da belli oluyor değil mi kızdan kıza farklar..ahh ah..mineyle bir kere bile bara gitmedik, öyle naif bir kızdı..
epey konuştuk..başta tahmin ettiğim gibi klagib zevzeklikler etti, işte "ya siz iyiydiniz", "bence yanlış yaptın" ,"pişman olmayasın" vb. vb...
sonra biraz kafaları da bulunca o muhabbetlerden çıkıp birbirimiz hakkında konuşmaya başladık, evet, elif, minenin arkadaşı, 2-3 kere aynı masada bulunmuşuz felan ama, kızı pek tanımıyorum doğrusu..
bu konuştu da konuştu..anlattı..e bana da kafa dağıtacak muhabbet olsun..dinledim..aklıma malum hatıralar gelmesindi de ne konuşursak konuşalımdı..
o konuştu..ben konuştum..o içti..ben içtim... bir ara epey sardı muhabbet..yanımda tolga, okan var gibi hissettim resmen..kızın ağzı iyi laf yapıyor..en dinlerken de harika dinliyor işte biliyorsunuz..hoşuma gitti konuşmak... ben bir-iki saate sallarım gider diye düşünürken, gecenin bilmem kaçına kadar saatlerce muhabbet etmiştik hatunla...
nihayetinde çıktık bardan, hesabı ısrarla o ödedi..ben çağırdım bilmem ne dedi..iyi aq..
neyse, ben vedalaşalım gibisinden bir hareket yaptım, dönüp gidicem, (öküzlüğe bak öküzlüğe)
kız şaşırdı,
"a a, beni bırakmıcak mısın?"
sonradan aydım işe..lan saat gecenin 3 küsürü e hatun da yarım kafa... mallığa bak aq, utanmasam tek yollayacağım.
"kusura bakma ya..ben..biliyorsun işte.."
"tamam tamam.." dedi güldü..
"şurda duraktan bindireyim seni taksiye" dedim, sahil tarafını işaret ederek..oralar dolu durak, taksi zaten..bu,
"gerek yok ya taksiye filan, burdan en fazla 15 dakika benim ev, yürürüz.."
"ya ben kafan güzel diye bindireyim dedim?"
"ne güzeli bee (yüksek sesle gülerek..güzel işte amk kimi kandırıyon)..bir o kadar daha içsem bir şey olmaz bana..yürürüz, demi?"
"e iyi tamam madem.."
yürümeye başladık, centilmen erkek olarak, gece boyu bana derdimi unutturan kızı evine bırakmam gerekiyor. bu paytak paytak biraz gittikten sonra koluma girdi, hatta bildiğin koluma yapıştı da diyebiliriz, ağırlığının %90 ı üzerimde,
"ee ehehe..evet biraz güzelleşmişim galibaa" deyip gene kahkahayı koyverdi.
lan ben de gülüyorum bir yandan, bir yandan da hafif tırsmaya başladım, aq saat gecenin körü, o da ben de tam değiliz, 10 yaşında tinerci bebe bile gelse ikimizi de gibertir orda..allahtan semtler temiz yerler de..nispeten o içimi rahatlatıyor..ama bir yandan da içimden dua ediyorum "allahım lütfen ya" diye..gülmeyin pekekentler..