-
451.
+13nasıl yani? saçlarını okşayan ellerim duraksadı..Tümünü Göster
"ne demek istiyorsun?"
"düşünmem lazım..bak..sakın yanlış anlama..ara verelim filan da demiyorum..ama, belki de birbirimizin kıymetini anlamamız için biraz zaman tanıyalım birbirimize? tamam mı?..çünkü ben kendimi yakmak istemiyorum..eğer sana böyle, yarım yamalak sahip olabileceksem, bu, hiç olmamaktan daha çok acı verir..anladın mı?..tsigalko..tsigalko? yüzüme bakar mısın lütfen..böyle yapma işte.."
elimi omzundan çekmiş, başımı önüme döndürmüş, bozuk bir halde oturuyordum..yanından kalktım sonra..karşısına geçtim, ama hala yere bakmaya devam ediyorum..
postayı yemek üzereyim beyler..siz ne derseniz deyin, ama bence posta, postadır.."zaman istemek", "ara vermek", "düşünmek istemek"..bunların hepsi aynı takun lacivertleri..hatırlarsanız ben de mine ye böyle söylemiştim... "ara verelim" demiştim...
ilişkilere ara verilmez beyler,
bir ilişkiye ara vermek demek, kibarca "bitirelim" demekten başka bir şey değildir... neyin arası bu..otobüs yolculuğu mu yapıyoz aq?
ebru "bana bakar mısın?" gibisinden ısrar etmeye devam etti..en sonunda gözlerime kaldırdım,
"kalkalım mı?"
dişlerini sıktı, gözlerini dikti, öylece kala kaldı..
"hadi kalkalım.." dedim tekrar, bu kez cevap beklemeksizin..ayağa kalktım, ceketimi sırtıma attım..bu oturuyor hala..
"hadi?" dedim soran ve ısrarlı gözler ve duygusuz bir ses tonuyla..
gittik kasaya hesabı verdim, bu da o ara anca kalkmış..arkama doğru baktım..gelmeye niyeti var mıydı, yok muydu?
şimdi ben de ısrar etmeyip bırakıp gitsem amma olur ha..diye düşündüm bir an..sonra böyle bir şeyi yapacak kadar şerefsiz olmadığıma kanaat getirip, tekrar masaya doğru gidip kolunu hafifçe yakaladım..
"hadi ebru.."
bunu bindireceğim durağa kadar, yan yana ama hiç konuşmadan ve birbirimizi tanımıyormuş gibi yürüdük..
otobüsü geldi, bindirdim,
hiç sarılma, öpüşme filan olmaksızın bindi bu..zaten ben de niyetli değildim..adettendir diye el ettim belli belirsiz..bakmakla yetindi..
yurda dönerken, o lanetli, lanet olası yolda (ki bence hala benim negatif enerji partiküllerim oralarda uçuşuyordur * ) bir kez daha düşünme fırsatı buldum kendimle..
yok be abi..öyle aşk, ilişki, sevgililik, cicim ayları, sorumluluklar filan, bana göre değildi... yapamazdım ben..ben sadece eğlenmeliydim..orada burada takılmalı, hormonlarım ve biyolojik gerçeğim gereği bir takım şeyler yaşamalı ama dertten ve tasadan, sevgililik halinin getirdiği yükümlülüklerden de kaçmalıydım..
iki kişilik yaşamak bana göre değildi..evet belki bir yer vardı kalbimde bir zamanlar, ikinci bir kişi için... sahibini bekleyen... ama o koltuğu söküp atmıştım bilmeden..artık oturan, anca kucağıma otururdu..ve ben sıkılıp yorulduğumda, ağır geldiğinde de kaldırıp atardım..işte bu kadar..
http://fizy.com/tr#s/1klro1
finaller demiştik,
sınav zamanı gelip çatmış, benim artık gönül meselelerini aratmayan ağırlıktaki diğer problemlerim de baş göstermişti..vizeleri ortalama olan bu yarı yılın, finalleri tak gibi geçmeye adaydı ve ben bu durumu kendime pek yakıştıramadım açıkcası... ilk okul ve lise boyunca derslerim her zaman iyi olmuştur..öyle okul dereceliğine aday, inek, prof bir adam değildim ama her türlü işimi görürdüm yani..
ama üniversitede işler böyle yürümüyor..sadece zekayla* ve son andan çalışmayla aşılacak engeller değildi artık karşımdakiler... o günler geride kalmıştı..
beyler, üniversiteye gidecek olanlara, hele ki ağır bölümler yazmayı düşünenlere bir tavsiyem olacak..kulağa biraz gibimsonik geldiğini biliyorum ama, ne olur, gözünüzü seveyim günü gününe çalışın şu amk derslerine..en olmadı, her hafta sonu yarım gününüzü ayırın..bakın sonra zütünüzde kıl dönmesi, göz altınızda torbalar, midenizde yanmalar çıkar sınav öncesi gecelerinde..sıçtım mavisi hayatınızın rengi olur..demedi demeyin...
başlık yok! burası bom boş!