-
476.
+9epey şaşırmış olmakla beraber ben de sarılmasına karşılık verip "naber?" dedim garipseyen-gülümser bir ses tonuyla. cevap vermedi, bırakmadı da, kafamı masadaki kızlara doğru çevirip baktım, "noluyo la?" gibisinden, bunlar da anlayışlı bir şekilde gülümsüyorlar,Tümünü Göster
heralde 10-15 saniye öyle sarılı kaldık, yalnız harbiden inanılmaz içten, beni son derece şaşırtan bir karşılamaydı bu, belli, bir durumlar vardı, bakalım ağızlardan ne baklalar çıkacaktı.
nihayet nilay beni bırakma lütfunu gösterince onu da görme fırsatı bulabildim, zira az önce pek dikkat etmiştim.
nilay bugün baya güzel beyler,
aslında kızların çoğu bugün +2 puan filan durumundalar, hepsi full makyaj, üstlerinde belli ki yazın aldıkları ve "bunu da ilk gün giyerim" deyip hiç dokunmadıkları cicileri,
hey allahım ya..bak ben de bu olayım hiç bir zaman anlamamışımdır, tamam hani böyle davete, kokteyle, toplantıya giderken filan yaparsın belki de,
şu okulun ilk günü süslenmenin mantığı nedir arkadaş? lisede de böyleydi bu durum, ilk gün özellikle kızlar, saçlar filan bir ayrı modda, okul sınırlarını zorlayan bir makyaj ve sene içinde görmeye alışkın olmadığınız bir bakımlılıkla gelirlerdi.
ne bileyim, herhalde ilk defa görecekleri insanlara iyi bir "ilk intiba" filan mı bırakmak istiyorlar nedir..
ama bence saçma bir hareket aq, ya da ben zaten her daim giyimime dikkat ettiğimden ötürü bana saçma geliyor da olabilir. arkadaşım bunun ilk günü, son günü olmaz yani, ya hep özen gösterirsin, ya da hiç gösterme. hep menfaat hem hesapçılık işte aq..
neyse, nilay diyorduk evet,
bugün epey güzel, hatta o güne asla cinsel anlamda bir gözle bakmadığım, kanka-bro ayağına takıldığım kız, bildiğin hoşuma gitti yani (sarılmanın da biraz etkisi olabilir).
ama yanlış anlaşılmasın, sadece o anlık "alıcı gözüyle" baktım o kadar. yoksa herhangi bir yeni oluşum olmadı içimde, o kadar da değil amk.
"iyi" dedi.. gülümsedi, utangaç ve pişman bir şekilde. "senle konuşmamız lazım, ne zaman istersen" dedi.
iyice garipleşen durum karşısında sakinliğimi korumaya ve bozuntuya vermemeye çalışarak, yarı ciddi-yarı gır gır modunda,
"hımm, ne konuşucaz acaba? merak ettim valla" gibisinden "hanimiş hanimiş" der gibi konuştum. "bu gün konuşuruz ya, hocalardan bazıları gelmez muhtemelen"
"ama öyle ayak üstü, okulda konuşulacak bir şey değil"
"eii ne yapalım o zaman?"
"çıkışta bir yerlere gidemez miyiz?" iyice sıkılganlaşmıştı.
"tamam ya, bakarız ;)" dedim yine bozmadan. allah allah..ne diyecek lan bu kız bana harbiden merak etmiştim ha..
"ebruyu göreyim ben" deyip yanlarından ayrılma bahanesi yaratmış, kantine doğru ilerlerken içimden "lan heralde o tarz bir şey değil söyleyeceği, benim ebruyla çıktığımı biliyor yani" diye düşündüm, ama yine de içime bir kurt düştü.. sizce de tuhaf değil mi beyler?
ebruyla mesajlaşıyoruz, "nerdesin, geldin mi?" diye. kantindeymiş,
kantine girdim, biraz bakındıktan sonra fark ettim, masanın birinde tek başına oturuyor.
gülümseyerek yanına gittim, yaklaştıkça gülümsemem elimde olmadan daha da artmış olabilir çünkü ebru da bu "ilk gün özeni" klişesinden epey nasibini almış, içimden diyorum "oha lan ben birazdan bu hatuna mı sarılıp öpücem? fiyuu.."
o da görünce gülümseyerek kalktı, sıcak bir sarılma, fakat biraz resmi bir öpüşme (yanaklardan-bizim için yanaktan öpüşmek, başka iki insanın sadece gözleriyle selamlaşması derecesinde sayılırdı) ama yani, dolu kantinin ortasında sevişecek halimiz yok, doğru.
oturdum yanına, elimi omzuna attım, kendime yaklaştırdım, ama öyle hoyrat değil, her zamanki, bana özgü yumuşaklığımla (biraz tehlikeli bir kelime oldu farkındayım, ama siz beni anladınız ;) ).
gülerek yüzüne baktım, içimden geçeni gayet net söyledim "ee naber? çok güzelleşmişsin yazın" lan sanki 3 aydır birbirini görmeyen biz değiliz,
konuşma tavrım, sanki en son dün görüşmüşüz gibi, yani kaldığı yerden devam. hani araya yaz hiç girmemiş sanki. e o da bana uydu bu sefer, zaten dünden razı,
"teşekkür ederim bitanem * sen de çok hoş olmuşsun"
"harbi mi?"
"hı hı, tanıyamadım valla ilk görünce * "
"hımm, ya artık beni beğenmezsen?"
yanağımı önce mıncıklayıp sonra da bir sesli öpücük daha kondurarak cevapladı bu yalandan sorulmuş sorumu.
sonraki bir kaç dakikamız da hasret gidermekle geçti, yüzeysel olarak geçen yazdan biraz bahsettik. ardından, her ne kadar hocanın gelmeme ihtimali yüksek olsa da ders için sınıfa çıktık. el ele kol kola, benim klagib sıraya oturduk.
beyler bu kızı gerçekten seviyorum, bakın aşık değilim..ama yanımda olması, beni katıksızca sevdiğini biliyor olmam, fiziksel özelliklerinin yanı sıra, onu tanıdıkça görmeye başladığım manevi yönü, konuşabildiğimiz muhabbet çeşidinin, ortak noktaların çokluğu filan.. şimdi böyle yazınca aklıma şu sözü getirdi, paylaşayım;
"boş versene biz aşık olmayalım birbirimize.
konserlere gidelim. maça gidip küfür edelim. uçurtma uçuralım, kumsalda uzanıp deli gibi içelim. gecede yıldızlara bakabiliriz. bigibletle gezerken yağmur yağsın, sırıl sıklam olalım. benimle kek yap. balık tutalım, sonra tekrar denize atalım. boşver aşık olmayalım biz. aşk korkutucu. beraber eğlenelim en iyisi, ama hep benimle uyu... "
sanırım ebruya karşı hissettiğim hisler de bu paralelde, hayatımın kadını olmadığını, ve eğer öyle bir şey varsa, bir gün ona rastlarsam, ikinci kez düşünmeden onu bırakabileceğimi başından beri bildiğim halde,
ve en başında, aslında bana olan ilgisinden neredeyse rahatsız olup hazetmediğim halde,
ne olmuştu olmuştu da, sonunda beni kucağına düşürmeyi başarmıştı. şikayetçi miyim? değilim
ama bunda klagib erkek mantığının bir tesiri yok, ebruyu cinsel bir obje olarak görmüyordum ya da "kız işte aq, gibicen atıcan" tarzı yüzeysel bir düşünceden ötürü takılmıyordum onunla.
arkadaşlar çok tuhaf yani gerçekten.. anlam veremediğim, adını koyamadığım bir duygu işte. muhtemelen benim gibi deli az olduğundan, bu tarz duyguları da yaşayan pek olmamış ve insanlar da buna bir isim koymaya ya da tanımlamaya gerek duymamışlar.. *
başlık yok! burası bom boş!