-
476.
+7vizeler yaklaşıyor..Tümünü Göster
okulda 2 ayı devirdik sayılır,
o döneme şöyle dönüp bir baktığımda, hikayemizin ilerleyen bölümlerini etkileyecek 2-3 olay görüyorum sadece, benim bütün entrika yaratma ve kendi kendime tehlike oluşturma çabalarıma rağmen, henüz kontrol dışı bir durum oluşmuş değil..ama sınıra yaklaşmaya başladığımı hissediyorum.. belki de bu vize arası herkesin soluklanması için iyi bir fırsat olur..
alper tarafından eski şehire davet edildim, vizeler sonrası arkadaşlarına gidecekmiş.. illa gelmemi istiyor, bilim bakalım kadroda kim de var? *
ancak bu davetin ardından aramızda geçen bir muhabbet neticesinde bazı şeyler gün ışığına çıktı ve davetin geçerliliği şimdilik benim açımdan sorgulanır duruma geldi,
oraya birazdan gelicem,
önemli sayılabilecek bir olay daha, necatinin serhat ve arkadaşlarından büyük ölçüde koparak bana yanaşması.. yurtta zaten bizim grubumuzla beraber takılıyor, hani her batak masasında, her uzun eşşek sırasında, her rakı sofrasında beraberiz, ama okulda kankileri o zamana kadar serhatlardı malum..
önceleri bu durumu biraz yadırgayıp "acaba bilerek bana yaklaşması için onlar mı yolluyorlar?" diye düşündüm ama sonra necatiyi yeterince tanıdığımı düşünerek böyle bir şeye asla alet olmayacağını anladım ve baştaki düşüncelerimden utandım..ya, şimdi bu çocuk da yalnız anlatabiliyor muyum? sınıfta böyle kafa dengi, oturup lak lak edebileceğin adam pek yok..o yüzden o da ne yapsın işte, bir grupla takılıyorum, bozmayayım bari, mi dedi ne yaptı, bir süre onlarla gezdi tozdu biliyorsunuz.
ama nihayetinde serhat ın yavşaklıklarına dayanamadığını düşünüyorum.. ulan o adama kim katlanabilir ki zaten? sinsi yılan..
dediğim gibi, başlarda biraz çekinceli yaklaşsam da sonradan necatiye kucak açtım.. artık okuldaki kanka-muhabbet edilecek adam kontenjanımı da o dolduracak..hem ebru da biraz rahat eder, kızı resmen erkek ettim,bir ara benim yüzümden iddia filan oynamaya başlayacaktı, fener maçlarının birini bile kaçırmıyordu, ki sırf konuşulacak bir konu daha olsun * hani derler ya, "hem analık hem babalık ettim" filan diye..hah işte, ebru da bana hem kankalık hem de sevgililik ediyordu bu zaman kadar.. şimdi üzerindeki yük biraz azalabilir, artık futbol konuşmak zorunda değil *
necatinin gelişi kısa vadede iyiydi ama ilerleyen zamanlarda beni oldukça müşkül durumda ve kararsız bırakacak bir takım zorluklar da yaratacaktı.. beklenmedik duygusal dalgalanmalar yaşayan bir tek ben değildim anlayacağınız... gönül işleri karışacak..
alper çok iyi çocuk hep dediğim gibi, ama onun da kötü bir huyu var, keşfettim..
sanırım tamamen sahip olduğuna inandığı insanlara karşı biraz hoyrat ve hor davranıyor, ilaydayı benim yanımda bile bir iki kez örseledi.. kızı eziyor.. valla ben utandım..
çıkıyorlar ama pek sevdiğini sanmıyorum, duygusal durumları ebruyla benden çok daha zayıf olmalı.. gene halime şükretmeliyim..
sonra sınıf var birde.. lanet sınıfım..
artık evimin erkeği (ebrunun erkeği) olmamdan da mütevellit, bana karşı genel bir sıcaklık var, ne bileyim, herkes gülümsüyor filan..ee artık sapımız var ya, herhalde "eh bu da güvenilir bir erkek, düzgün bir çocuk demek ki, öyle olmasa bu kızın onla işi ne?" filan gibisinden düşünüyorlar ki kızlar filan gayet paylaşımcı bana karşı..e ben de zaten dönem başı aldığım kararla beraber herkese pozitif davranıyorum..
ama unutmadım.. unutmam..
tolga ve nilay ı buluşturacağız.. ebruyla anlaştık.. ebru artık nilaya karşı öyle pençelerini çıkarmış bir halde değil.. hatta tam tersi, arada kendi kendilerine konuşup gülüşüyorlar bile..
ceren kaltağının rahatsız edici bakışlarına maruz kalıyorum bazen.. umursamamaya çalışıyorum ama gözleri "ebrunun da üzerinde tepindin mi?" der gibi bakıyor sanki.. sana ne lan.. yarağım..
ayşen-ozan devam... sürpriz gelişmeler de bizi bekliyor... insan beşer, elbet şaşar... beter olun...
bacaklarım iyice açıldı, zaten sporcu geçmişimden ötürü bir potansiyeli vardı, şimdi daha da iyi durumdalar, 1.90 yüksekliğe tekme savurabiliyorum.. uyarayım dedim *
ayşegül tarafından kafeye davet edildim.. gittim, bir şeyler içtik.. konuştuk gene.. gözlerimin içine bakıyor, gözlerime bakarken gözlerinin içi gülüyor.. acaba fazla mı ileri gittim?..
ceyda bana karşı, pek de gibimde olmayan belli belirsiz bir tavır takınmakta.. iyice artist oldu böyle, sınıfta filan, göz süze süze, salına salına yürümeler, acayip bir havalarda,
bu da bir çeşit savunma pgibolojisi sanırım,
beyler, eğer fazla güzel olmamasına rağmen fazla havalı bir kız varsa etrafınızda, emin olun ki bir yerlerden kuyruk acısı vardır, hani bunu ceyda ile benim durumum için söylemiyorum, daha orada kuyruk acılık bir şey olmadı da, genel anlamda konuşuyorum..
bu kızlar, böyle havalı davranarak kendilerine bir çeşit savunma sistemi kuruyorlar, kendi kendilerini "o kaybetti aslında hıhh" düşüncesine inandırmaya çalışıyorlar..(diye düşünüyorum)
ebruyla oynaşırken, minenin arkadaşı elifi gördüm bir gün bahçede, öylesine, soğuk bir selam verip, yanımda kız olmasına rağmen inadına gereksiz samimiyette hal hatır sordu..
ebru da "bu kim tsigalko?" diye sordu tabi haliyle sonradan o gidince,
"bir arkadaş işte ya" dedim,
"senin de tanımadığın yok ha" deyip inceden kafama taşı attı.. aldırmadım, gülümsedim..
işte zaman böylesine akıp gider, ve ben, sınırlarını kestiremediğim bir mayın tarlasında oradan oraya sarsak adımlarla ve bir sarhoşun keyfi, umursamazlığıyla savrulup giderken,
alperle bizi tamamen yakınlaştıracak olayların başlangıcı olan o ilk konuşmayı yaptık bir gün kantinde..
panpalar, bu gecenin son partını da birazdan gireceğim, epey yazdım gene, bu gecelik yetsin.
klagib cuma günlerinden biri, alt sınıfla dersim, ve ayşegül-ceyda ikilisiyle imtihanım var..
musti bey ilk bloğu bitirince alperle ikimiz kantine indik, oturduk lak lak ediyoruz, bu gene parti marti işlerinden bahsediyor, öyle genelde filan konuşuyoruz,
neyse sonra bir ara bunun gözler benim arkamda, giriş kapısının olduğu yöne doğru bir şeye kitlendi gibi oldu, gözleriyle epey izledikten sonra, benim de ona soran gözlerle baktığımı görünce güldü,
boynumu çevirip şöyle bir bakınca, uzun sarı saçları dalgalana dalgala salınmakta olan uzun boylu, düzgün fizikli bir kızın ilerdeki bir masaya doğru ilerlemekte olduğunu gördüm..
olay şu ki masadakileri tanıyorum..
kızı da öyle..
mine, pastırma sıcaklarından faydalanırcasına, hala bende olan resmindekine benzer, beyaz ağırlıklı, yer yer renkli, desenli, ama vücuduna daha iyi oturan yazlık bir elbise ile bir zamanlar benim de aynı masayı paylaştığım arkadaşlarına doğru gidip yanlarına oturdu..
vay anasını be..hepten güzelleşmişti..bu saatte ne işleri vardı ki bunları okulda?..masaya oturdu, saçlarını rahat bir tavırla ensesinden uzaklaştırdı, arkadaşlarına gülümseyerek onlarla lak laka başladı.. masaya oturana kadar, karşımdaki alperinkiler de dahil olmak üzere en az 10 çift gözün onu izlediğini umursuyor gibi görünmüyordu, yakıp geçmişti kantinin orta yerini..
yeniden alpere döndüm, gülerek konuştu,
"bomba hatunmuş be abi * "
"öyledir.." dedim buruk bir gülümsemeyle.. kafamda milyonlarca düşünce çarpışırken, onlarını ayna gibi yansıtmakta üzerine rakip tanımayan yüzüm, kimbilir nasıl bir ifadeye büründü ki, çocuk yeniden konuşmak zorunda hissetti kendini,
"tanıyor musun abi? sen yazılıyorsan bilelim yani :p" deyip yarı şaka yarı ciddi ağzımı aradı..
ben, hala dalgın dalgın gülümseyerek, "tanıyorum..:)" dedim..
"hıı * tamam, sen önce gördüysen bize çekilmek düşer babaa"
tuhaf bir his içimi kavururken, alpere bakıp yeniden buruk bir gülümsemeyle içimden geçenlerin bir kısmını dillendirdim,
"aslına bakarsan.. eski kız arkadaşım.."
gözleri irileşti, mineye tekrar kaçamak bir bakış attı, sonra,
"oo..vay be abi... olsun ya, ayrılık olur yani.. sana kız mı yok :p"
diyerek yarı hayret yarı teselli içeren bir şeyler geveledi..
muhtemelen terk edildiğimi düşünmüştü.. varsın öyle düşünsün... terk edenin, hem de elle tutulur hiç bir sebep olmaksızın, ben olduğumu bilse, tepkisi ne olurdu acaba..ama bu tarz şeylerle övünecek biri değilim..
"eyvallah kardeşim.." dedim aynı dalgın tonla..
sonra bu durdu biraz, ve aslında uzun süredir beklediğim, ama artık sorulabileceğini unuttuğum o soruyu sordu,
"ee abi, senin şu an kız arkadaşın filan var mı peki? pek konuşmadık derin mevzuları * " dedi..
nihayet derin mevzular konuşacak kadar rahat hissediyordu demek ki kendini yanımda..iyi, arkadaşlarım yanımda rahat hissetmeliler..
ama peki ben şimdi ne cevap verecektim bu soruya?
"yok" desem, ebruya ayıbın ve şerefsizliğin allahı olmaz mı?
"var" desem, bu çocuk bana "e baba o zaman sen elli tane kızla böyle, ne ayaksın?" diye sormaz mı?
ne demeliydim lan?
yutkundum.. şöyle bir yüzüne baktım alperin, ne kadar tanıyordum onu?.."var" cevabını kaldırabilir miydi?..
başlık yok! burası bom boş!