+10
Cennet-Cehennem gibi, sevap-günah da, birbirinin tam zıddıdır. Sevabın genel anlamı, Cennet’e giden yol demektir. bu yolun başlangıcında, yani dünya bölümünde, islâm düş- manlarının zulûm, baskı ve zorbalıkları vardır.
iki yüzlü münafıkların sapıklık hareketleri ve sahte din istis- marcılarının çıkar kavgaları vardır.
Diğer yandan, insanın kendi nefsinin hayvâni duyguları- nın, günah işleme yönünde istek, eğilim ve hatta baskısı vardır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Allah’ın inançlı, bilinçli ve ihlâslı kulları, başta beş vakit namaz olmak üzere, ibâdetlerden aldıkları mânevi feyizler ve ruhsal zevklerle bu engelleri aşar ve diğer insanları da kurtarmaya çalışırlar.
Aşırı soğuklardan korunmak için, daha fazla giyinmeye ve daha fazla kaloriye ihtiyacımız olduğu gibi.
Günümüzde sokağa taşan haramlardan korunabilmek için, daha güçlü ve daha bilinçli îmâna ve daha fazla sevaba ihtiyacımız vardır.
Allah’ın emirlerine ve rızasına uygun olma koşulu ile ve Allah rızası için yapılan her ibâdetin bir sevabı vardır.
Ancak sevapların başında Yüce Allah’ın kesin emirleri olan farzlar gelir. Farzların başında da beş vakit namaz gelir.
Her gün beş defa tekrarlanan ve sürekli bir ibâdet olan namaz, Allah’ı hatırlatır ve kişiyi Allah’ın huzuruna taşır.
Yüce Allah buyuruyor; “Ancak Allah benim. Benden başka ilâh yoktur. Yalnız bana ibâdet et ve beni hatırlaman için namaz kıl!” (Tâ hâ-14)
Dînin direği olan namaz, insanlara, Allah’ı hatırlatır. Allah’ın emirlerini, yasaklarını hatırlatır ve insanları haramlardan korur.
Yarı çıplak kadınların ve alkolik erkeklerin toplandığı sazlı cazlı düğün salonlarında ve gazinolarda, caz takımları, oyun havaları çalarken veya çıplak dansözler gösteri yaparken hiç kimse Allah’ı ve Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlamaz.
Aksine alkolün etkisi, cazların coşkusu ve cinsel arzuların gerilimi ile daha fazla günah işleme yönünde birbirleri ile yarı- şırlar.
Sevgili kardeşlerim!
Bu dünya vefasızdır. Hiç kimseye yar olmamıştır, bizlere de olmayacaktır.
En üst makamlarda oturanlar, tüm yetkileri ellerinde top- layanlar ve ellerinde demir gibi sağlam tapuları bulunanlar, tüm mallarını, mülklerini bırakıp gitmişlerdir.
Ölüm, yalnız onların değil, hepimizin ve tüm canlıların müşterek kaderidir.
Vaktimiz gelince, sayılı nefeslerimiz tükenince, devletin tepesinde de olsak, tıp profesörü de olsak, beyaz kefene bürü- nüp bu vefasız dünyadan göçüp gideceğiz.
Yaşam boyu hırsla, ihtirasla didinip biriktirdiğimiz mallar, arkamızda dövüş, kavga ve mahkeme kararı ile paylaşılırken, sevap ve günahlarımız bizimle birlikte kabre girecektir.
Beş vakit namazı, vaktinde, düzenli bir şekilde, dosdoğru ve güzelce kılanların, günlük yaşamlarının büyük bir çoğunlu- ğu ibâdetle geçer.
Sevgili Peygamberimiz; “Ameller (işler) niyetlere bağlıdır ve her kişi için, niyetinin karşılığı vardır.” buyurmuştur.
Sabah namazına kalkma niyeti ile yatan ve çalar saati ayar- lama gibi gerekli önlemleri alanların, namazla ilgili sevapları başlamıştır.
Tatlı uykularından ve sıcak yataklarından Allah rızası için ve namaz kılma niyeti ile kalkanlar, tuvalet dahil namazın ön hazırlıklarına başlarken attıkları adımlarının ve hareketlerinin ayrı ayrı sevapları yazılır.
Abdest almaya başladıkları an, yıkadıkları organlarından damlayan su damlacıkları ile birlikte, küçük günahları dökül- meye başlar.
Sevgili Peygamberimiz buyuruyor; “Bir müslüman kul (ki- şi), abdest almaya başlayınca, ağzını yıkarken, ağzındaki günahları, burnunu yıkarken, burnundaki günahları, yüzünü yıkarken, göz kapaklarının altına kadar yüzündeki günahları, kollarını yıkarken, tırnak altlarına kadar kollarındaki günahları, başını mesh ederken, kulak altlarına kadar başındaki günahları ve ayaklarını yıkarken, tırnak altlarına kadar ayaklarındaki günahları dökülür.”