şömineyi tutuşturmak için pompayı hazırlayan hizmetçi, acele hareketlerle düzeneği yerleştirip hava körüklemeye başladı. havada nokta şeklinde uçuşan közler yanağını, kaşlarını, çenesini yakarken işine aldırış etmeden devam etti. yıllardır çalıştığı konakta geçireceğin son birkaç haftasını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyordu. sahibiyle yaptığı anlaşmaya göre özgürlüğünü kazanacaktı. yine de bu mutluluğun fazla sürmesi onu huzursuz ediyordu.

dizlerinin üstünde dört ayak olduğundan, hava körüklerken titreyen kalçasında bir el hissetti. sahibi olduğundan emindi çünkü hırıltıları duyabiliyordu. o el yavaşça eteğini sıyırdı. ses çıkarmadan katlanmak zorunda olduğunu biliyordu ve gözlerini kapadı.

"git yıkan." dedi bay macklemore. hizmetçi o sırada yerdeki meni kalıntılarını temizliyordu. ayağa kalktı ve koşarak uzaklaştı. "seviyorum bu hizmrtçileri." diye mırıldanarak purosunu yaktı. çiftlik sahibi macklemore ailesinin en ufak oğluydu. hapis yatmış, sürgün yemiş ama en sonunda yurduna dönerek mal varlığına kavuşmuştu. abisini öldürme suçundan yargılanmıştı zamanında. ve yanında kendi karısını da. ikisini evde bastığında cinnet geçirip ikisini de tüfekle vurduğunda henüz 21 yaşındaydı. 9 yıl hapiste kaldıktan sonra, 5 senelik bir sürgünden sobra çiftliğine dönmüştü.

o günden sonra bir sapkınlık haline gelen, her kadınla yatma fikri, karısından kendi kendine intikam alma şekli gibiydi. pgibolojij sorunları olduğunun farkındaydı ama bunları belli etmemekte ustaydı. camdan dışarıya bakarken piposunu ateşledi ve derin bir nefes aldı.