-
1.
+17) Efsanenin başındaki adam Robert ConquestTümünü Göster
Burjuva basınında son derece sık alıntılanan bu adam, gerçek bir burjuva düzeni yardakçısıdır. Sözde kıtlıktan ölen milyonlarca insan hakkında en fazla yazı yazan iki kişiden biri olduğu için özel bir ilgiyi hak ediyor. Sovyetler Birliği hakkında ikinci Dünya savaşı sonrası yayılan temel efsane ve yalanların kökeninde o bulunur. Conquest önce The Great Terror (Büyük Terör) (1969), sonra da Acı Hasat (1986) adlı kitaplarıyla tanındı. Conquest Ukrayna kıtlığında, Gulag çalışma kamplarında ve 1936-38 büyük duruşmalarında milyonlarca insanın öldüğünü yazdı, bunun için de ikinci Dünya savaşı sırasında Nazilerle işbirliği yapan, ABD’ye göçmüş ve sağ partilerde yer bulan Ukraynalıları bilgi kaynağı olarak gösterdi. Conquest’in birçok kahramanı, 1942’de Ukraynalı Yahudiler’in katledilmesine katılmış ve yönetmiş eski savaş suçluları olarak tanınıyor. Bu kişilerden birisi olan Mykola Lebed, savaştan sonra savaş suçlusu olarak mahkûm olmuştu. Lebed Nazi işgali sırasında Lvov’da güvenlik şefiydi ve 1942’de korkunç Yahudi kırımını yönetiyordu. 1949’da, CIA Lebed’i aldı ve dezenformasyon ajanı olarak çalışacağı ABD’ye zütürdü.
Conquest’in kitapları korkunç ve ilkel bir antikomünist tarzda yazılmıştır. 1969 tarihli kitabında, 1932 ve 1933 yıllarında açlıktan ölenlerin 5-6 milyonu bulduğunu, bunların da yarısının Ukraynalı olduğunu anlatır. 1983’te Reagan’ın antikomünist seferi sırasında ise, kıtlığı 1937’ye kadar uzatmış ve kurbanların sayısını 14 milyona çıkarmıştır! Tam zamanında gelen bu açıklamalar ödülsüz kalmaz: 1986’da Reagan’ın seçim kampanyası sırasında Amerikan halkını bir Sovyet işgaline hazırlamak üzere bir broşür yazması için anlaşma yapar. Yazının başlığı şöyleydi: “Ruslar geldiğinde ne yapmalı – hayatta kalma kılavuzu”! Bir tarih profesörü için garip bir çalışma!
Aslında, hayatını önce gizli servislerin ajanı olarak, sonra yazar ve Kaliforniya Stamford Üniversitesi profesörü olarak Sovyetler Birliği ve Stalin üzerine yalanlar ve çarpıtmalarla kazanan bir kişiden söz ettiğimize göre bunda garip olan hiçbir şey yok. Conquest’in geçmişi, 27 Ocak 1978 tarihli Guardian’da yer alan, ingiliz gizli servisinin dezenformasyon bölümünün, yani Enformasyon Araştırma Kurumu’nun (Information Research Department – IRD) eski bir üyesi olduğunun açıklandığı bir makalede anlatıldı. IRD, 1947’de kurulmuş (başlangıçta Komünist izleme Bürosu olarak), başlıca görevi politikacılar, gazeteciler ve kamuoyunu etkileyebilecek diğer kişiler arasında söylentiler yayarak tüm dünyada komünizmin etkisiyle mücadele etmek olan bir kurumdu. IRD’nin faaliyetleri, hem ingiltere hem de dünya çapında oldukça yaygındı. Aşırı sağla ilişkilerinin ortaya çıkması nedeniyle 1977’de resmi olarak lağvedildiğinde, sadece Büyük Britanya’da yüzden fazla ünlü gazetecinin IRD’yle bağlantı halinde olduğu ve makaleleri için düzenli olarak malzeme aldığı ortaya çıktı. Bu, Financial Times, The Times, Economist, Daily Mail, Daily Mirror, The Express, The Guardian ve diğerleri gibi pek çok büyük ingiliz gazetesi için kuraldı. Guardian tarafından ortaya çıkarılan olgular gizli servislerin gazeteleri manipüle etme ve geniş bir kitleye ulaşma gücü hakkında bilgi veriyor.
Robert Conquest 1956’ya kadar IRD için çalıştı. Onun “çalışmaları” Sovyetler Birliğinin sözde “kara kitabı”na katkıda bulundu: gerçek gibi sunulan ve kamuoyunu etkilemek için yayılan sahte hikâyeler. IRD’yi resmen terk ettikten sonra, IRD yardımıyla kitaplar yazmaya devam etti. 1937 yılında Sovyetler Birliği’nde yaşanan iktidar mücadelesi hakkında yavan bir eser olan Büyük Terör adlı kitabı, gerçekte gizli servisler için çalıştığı sırada yazdığı yazıların bir derlemesiydi. Kitap IRD’nin desteğiyle yazıldı ve yayınlandı.
Yayının üçte biri, genellikle CIA kaynaklı kitapların yayın ve dağıtımını yapan Praeger Press tarafından dağıtıldı. Kitabın hedefi üniversitelileri, gazetecileri, radyo ve televizyonu etkileyip, yalanların halka yayılmasının sürekliliğini sağlamaktı. Conquest halen sağcı tarihçiler için Sovyetler Birliği tarihi üzerine en önemli kaynaklardan biri olmaya devam etmektedir.
8) Aleksandr Soljenitsin
Bu isim daima Sovyetler Birliğinde hayatını ya da özgürlüğünü kaybeden sözde milyonlarca insan üzerine kitaplar ve makalelerle bağlantılı oldu: Rus yazar Aleksandr Soljenitsin. Soljenitsin kapitalist dünyada 60’ların sonunda The Gulag Archipelago (Gulag Takımadaları) adlı kitabıyla ünlendi. Kendisi de 1946 yılında anti-Sovyet propaganda yaptığı için karşı-devrimci faaliyetten 8 yıl çalışma kampı cezası aldı. Soljenitsin’e göre, Sovyet hükümeti Hitler’le uzlaşma yolu bulsaydı ikinci Dünya Savaşında Nazi Almanyası’yla savaş önlenebilirdi. Sovyet hükümetini ve Stalin’i savaşın Sovyet halkına korkunç etkileri bakımından Hitler’den daha çok sorumlu olmakla suçladı. Nazilere duyduğu sempatiyi saklamadı. Bunun üzerine hain olarak mahkûm oldu.
Soljenitsin’in kitapları Sovyetler Birliğinde ilk kez Nikita Kruşçev’in izni ve desteğiyle 1962’de yayınlanmaya başladı. ilk kitabı bir mahkûmun hayatını anlattığı Ivan Denisoviç’in yaşamından bir gün oldu. Kruşçev Stalin’in sosyalist mirasıyla savaşmak için Soljenitsin’in metinlerini kullandı. 1970’te Gulag Takımadaları kitabıyla Nobel edebiyat ödülünü aldı. Kitabı kapitalist ülkelerde bolca dağıtılmaya başladı ve yazarı emperyalizmin Sovyetler Birliği sosyalizmiyle savaşımında en etkili araçlarından biri haline geldi. Çalışma kampları üzerine yazıları Sovyetler Birliği’nde ölen milyonlar hakkında propagandaya eklendi ve kapitalist medyada gerçeğin yansısı gibi sunuldu. 1974’te, Soljenitsin Sovyet vatandaşlığından ayrıldı ve önce isviçre’ye, ardından ABD’ye göçtü. Bu sırada, kapitalist basın tarafından en büyük özgürlük ve demokrasi savaşçısı kabul ediliyordu. Nazi sempatisi, sosyalizme karşı propaganda savaşını engellememesi için saklandı.
ABD’de, Soljenitsin sık sık önemli konferanslara katıldı. Örneğin, 1975’te AFL-CIO sendikası kongresinin en önemli konuşmacısıydı. 15 Temmuz 1975’te, Amerikan Senatosuna dünyanın durumuyla ilgili bir sunum yapmaya bile çağırıldı! Konuşmaları büyük şiddet ve kışkırtma içeriyor, en gerici konumların propagandasını yapıyordu. Örneğin, ABD’nin Vietnam’a yeniden saldırması için ajitasyon yapmaktan çekinmemiştir. Dahası: Portekiz’de kırk yıllık faşizmin ardından ordunun solcu subayları 1974’te bir halkçı devrim sonucunda iktidarı aldığında Soljenitsin Portekiz’e Amerikan’ın askeri müdahalesi için yaygaraya başladı, ona göre ABD müdahale etmezse bu ülke Varşova Paktı’na katılacaktı! Soljenitsin Potekiz’in Afrika kolonilerinin bağımsızlıklarının tanınmasına da hep karşı çıktı.
Açık ki Soljenitsin’in konuşmalarının temeli sosyalizme karşı sonu gelmez kirli savaştan ibarettir - iddiaları Sovyetler Birliği’nde idam edilen milyonlardan Kuzey Vietnam’da tutsak edilen ve köleleştirilen on binlerce Amerikalı hakkında masallara kadar varıyordu! Kuzey Vietnam’da Amerikalıların zorunlu çalışmaya tabi tutulduğu hakkında Soljenitsin’in fikirleri Rambo filmlerine ilham kaynağı oldu. ABD ile Sovyetler Birliği arasında barış lehinde yazmaya cesaret eden Amerikalı gazeteciler Soljenitsin tarafından potansiyel hain olarak ilan edildi. “Tank ve uçak bakımından ABD’den beş ya da yedi kat üstün” olduğunu iddia ettiği Sovyetler Birliği’yle baş edebilmek için silahlanmanın hızlandırılması propagandası yaptı. Hatta Sovyetler Birliği’nin elinde ABD’dekinin iki, üç hatta beş katı kadar atom bombası olduğunu savunuyordu. Soljenitsin’in Sovyetler Birliği hakkında sözleri aşırı sağın görüşlerini temsil ediyordu. Fakat faşizme desteğinde daha da ileri gitti.
başlık yok! burası bom boş!