-
26.
+1Yemeğimi yedim. Güzel bir yemekti. Fırında yemeği en son beni terkeden annem yapmıştı. En son beni terkeden annemin elinden yedim. Terkeden diyerek onu biraz suçlamış olabilirim fakat ansızın gidişi, ölümü, veda etmeyişi de bir terkediş değil midir?
Hava kararmak üzereydi. ince şeyler giyerek indim deniz kenarına. Derin derin izledim. Annemi yâd ettim. Babamı, ailemi... Tüm bunları düşünürken o gelmiş. Geç farkettim, gözlerim dolmuş. Yanıma oturup benimle izlerken denizi, yüzüme bakıp yaşlarımı silerken anladım. Beraber seyredaldık. Dünyanın en güzel saatleri olabilirdi belki. Ne güzel şeydir, deniz kenarında başını yaslayabilecek bir omuz bulmak. Bunları bu yaşta farketmek bana biraz ziyanda olduğumu düşündürdü. "Olsun." deyip anın tadını çıkarmaya devam ettim.
Kalktık şimdi. El ele yürüyoruz. Bana bir şeyler anlatıyor fakat dikkatim hâlâ denizde. Bu yüzden pek dinleyemedim. Sadece anlattığını biliyorum. Anlık seslenişiyle beni ürküttü. Sonrasında gülüştük. Güzel gidiyordu her şey. Vücudumdaki her hücre ise "Yapma, bu adam sana göre değil." diyordu. Ben ise onları dinlemekle kalbimi dinlemek arasında gidip geliyordum.
Akşamın bitişi beni bir hüzne boğmuştu. Veda vakti gelince sarılıp oyuncağı elinden alınmış küçük bir kız gibi ağladım. Evimin önüne gelene kadar o, ben küçük bir kızmışım da o da benim babammış gibi beni susturmaya çalışıyordu. "Tamam, geçecek hepsi. Mutlu bir hayat süreceksin." diyerek teselli ediyordu.
Kapımı açıp eve girdim. Apartman girişinde bırakmış, eve dönmeye doğru yola koyulmuştu o. Mutfağa geçip o fırına uzun uzun daldım. Sanırım bu bölümde tekrardan annemi yâd ediyordum. Geri gelebilmesi için nelerimi feda etmezdim. Kalktım ve yatağıma geçtim. Uyumak hayli zordur diye düşündüm fakat fırtına sonrası dinginlik gibi çöküverdim uykuya.
başlık yok! burası bom boş!