-
426.
+13Esen sert ve soğuk rüzgarlar ruhumun derinliklerine kadar işliyordu. içimde ki korkuyu bir türlü kenara atamıyordum. Gerçi korkunun ecele faydası yok, buraya gelmek ile çoktan ecelin kollarına atlamıştım.Tümünü Göster
Bir terslik olması durumunda Hafsa beni uyandıracaktı ama bu beni rahatlatmaya yetmiyordu. Bilmediğim bir alemde ruhların ve ifritlerin arasında geziyordum. Burada her şey çok daha farklıydı o şeyler burada cisimleşmiş halde bulunuyorlardı.
Hepsinin de gözleri üzerimdeydi. Elimden geldiğince onları görmezden gelmeye çalışarak ilerlemeye devam ediyordum. En nihayetinde çorak bölgenin sonu ve ardından yükselen büyük kasvetli orman gözlerimin önündeydi.
Nasıl bildiğim hakkında hiç bir fikrim yoktu ama Kâbiri orada bulacağımı biliyordum. Ormana yaklaştıkça bir şekilde beni çağırıyor gibiydi, ruhumun derinlerinde bir yerde onun çağırısını net olarak duyabiliyordum.
Her bir adımımda bedenimi saran ölüm soğukluğu o kadar tanıdıktı ki beni rahatsız etmiyordu bile. Son bir ay içerisinde o birden çok kez ölümden dönmüştüm, artık bana nefesim den daha yakın geliyordu.
Ormana girmek üzereyken bir an duraksadım. Beni korkutan şey o şerlinin ta kendisiydi. Ölüm sorun olmasa bile benim ölümüm arkadaşlarımı kurtarırmıydı, kan kokusunu almış olan bu sırtlanlar avdan dönermiydi.
Şimdi deneyip görme vaktiydi. Ciğerlerimi yakan bu pis havayı derince soluduktan sonra bir an bile arkama bakmadan ormana daldım. Çünkü eğer tereddüte yenik düşersem yapamayacağımı biliyordum. Bu orman bana yabancı gelmiyordu etraftaki tuhaf sesler, izleniyormuş hissi hepsi çok tanıdıktı!
Gökyüzünden gelen yıldırım benzeri bir ses ile kafamı yukarıya kaldırdım. Bulutların akışı hızlanmıştı ve gökyüzü renk değiştiriyordu. Puslu gri hava yerini ateş kızılına bırakırken hemen önümde büyük bir ateş belirdi!
Korku ile sendeleyip geriye doğru düştüğümde kafamın içindeki bütün parçalar yerine oturmuştu. Olayların başlangıcında rüyamda gördüğüm orman burasıydı.
Rüyamda yaptığı işkenceleri hatırladığımda karnım acı ile kasıldı o izler varlıklarını hatırlatmak istercesine canımı yakıyorlardı. Yaşananların hepsi kegib sahneler halinde gözümde canlanıyordu. Tıpkı bir dejavu gibiydi o anları tekrar tekrar yaşıyordum.
Her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki olanlara hiç bir anlam yükleyemiyordum. Ateşin etrafında dönen gölgeler benim sürüklenerek ateşe çekilmem ve Kâbirin gözlerindeki saf öfke hepsi çok gerçekti. Artık çığlıklar atmaya başlamıştım gerçekte yaşanan bir şey olmamasına rağmen zihnimin içinde bitmek bilmeyen bir döngüye yakalanmıştım!
" Dur artık!" Boğazımı delip geçen çığlığım boş ormanda yankılanırken bütün görüntüler başladığı gibi aniden son buldu.
Düzenlemeye çalıştığım nefesim giderek daralırken karşımda onu gördüm hastalıklı bir neşe ile parlayan gözlerini bana dikmişti.
" Durmak? Daha yeni başlıyorum! Beni oyuna getirdin, şimdiyse sıra bende!"
başlık yok! burası bom boş!