/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 151.
    +2
    -13.2-
    "Sizi de onlar kadar çok seviyor Maya. Kabalık etme."
    *)" >*~
    Dondurucu soğukta hepimiz evin salonunda oturuyorduk. Klima açıktı ve kapılar kilitliydi. Neredeyse akşam olmuştu.
    "Bakın çocuklar," dedi Lale Teyze. "Sizi ne olursa olsun korumak zorundayız. Yarın şehre ineceğim, arada oradaki duruma bakıp geri geleceğim. Kimseye bir şey çaktırmamak zorundayız."
    "Ne kadar süre kalacağız burada?" diye sordu Eray. Aramızdaki buzları biraz olsun eritmek için "Aynen," diye katıldım ona.

    "Tehlikenin geçtiğinden emin olana kadar. Ayrıca Esin, yani annen Eray, bize orada bir yanlışlık sezerse hemen bildirecek."

    "Bizi niye koruyorsunuz?" dedim sert bir tavırla. Artık cidden sıkıcı olmaya başlamıştı.

    "Dünya daha iyi bir yer olsun istiyoruz Maya. Bunu sadece bizim gibi insanlar sağlayabilir. Size zarar gelirse bu psişik yayılma tamamen ortadan kalkar."

    "ileride çocuğum da yetenekli mi olacak?" diye sordum.
    "Annesi de babası da yetenekli olursa, evet."
    Dur biraz. Bu imkansızdı çünkü çocuğumun yetenekli olması için sadece Eray'la evlenmem gerekiyordu!
    Eray ve ben dehşetle birbirimize baktık. Lale Hanım gülmesini bastırarak konuştu.
    "Tamamen emin değiliz elbette."
    Annem bize kurabiye getireceğini söyleyerek mutfağa yöneldi. Lale Teyze de bize döndü.
    "Siz kavga mı ettiniz? Hatta kızımla oğlumun adı geçiyordu?"
    Eray ile ben aynı anda, "Aramıza hallettik," dedik. Ama halletmemiştik. Halletmemiştik işte. Hala bana sinirliydi.
    "Mayacığım, ben annenin yanına gideyim de siz konuşun."
    Odadan çıktığında Eray ile başbaşa olmanın verdiği gerginlikle tırnak yemeye başladım. Onun hiç konuşmaya niyeti yok gibiydi. Tenezzül etmeden çevresini izliyordu ama sağa hiç bakmıyordu çünkü ben vardım.
    Cesaretimi toplayarak, "Bir şey söyle," dedim. Böyle davranması canımı haddinden fazla yakıyordu.

    Lütfen bir şey söyle.

    "Burası da çok güzelmiş," diye mırıldandı. Hala bana bakmıyordu.

    "Evet ve telefon çekmiyor. Dolunay'ì arayamazsın." diye fısıldadım.

    "Sen de Pars'ı arayamazsın," dedi sakince.

    "Telefon numarası bende yok ki." diye omuz silktim. Eray hala sadece önüne bakıyordu ve yüzü ifadesizdi. Bana bakmayacağını bildiğimden çekinmeden onu incelemeye başladım. Yüzü sinir bozucu derecede pürüssüzdü, yüzünde ben ya da sivilce hiç yoktu. Dudakları her zamanki gibi kırmızı ve nemli duruyordu.

    "Ne bakıyorsun?" diye sordu hala önüne bakarak.

    "Özür dilerim," diye fısıldayarak kollarımı bağladım.

    "Ne düşündüğümü biliyor musun?" diye sordu.

    "O benim yetenek alanıma girmiyor."diye karşılık verdim.

    "Bence benden özür dilemelisin." dedi. Ondan özür falan dilemeyecektim.

    "Hayır, sen benden özür dilemelisin"

    "Neyse ne işte, seninle küs kalmak hoşuma gitmiyor. Gece rüyamda seni göreyim dedim. Odanda oturmuş ağlıyordun."

    "Ya sen ne yapıyordun?" Gerçekten merak ettiğim bu soruyu ona yönelttim.
    "Seni izliyordum. Yani sana bakıyordum. Hep yaptığım şey zaten." Dedikten sonra pot kırmış gibi düzeltmeye girişti. "Yani, ağlarken falan işte."
    "Anladım."
    Onunla her zaman konuşurken kendimi rahat hissediyordum ama şimdi gerilmiştim. O da aynı şekilde stresten öylece duruyordu.
    "Şu yastığı kafana atarım," diyerek güldüm.

    "Atamazsın."

    Yastığı kafasına fırlatmamla ikimiz de kahkaha atmaya başlamıştık. O da yanında duran yastığı bana fırlattı. Koltuğun üstünde ayağa kalkarak yastık savaşı yapmaya başladık. Kahkahalarla gülüyor, bozulan topuzumu umursamayarak yastıkla ona vurmaya devam ediyordum. Tüm kavgayı unutmuş gibiydik. Eray tüm içtenliğiyle gülüyordu. "Düzelt şu saçını," diye kıkırdadı.
    "Barıştık mı ortak?" diye sordum. Bugün olan en iç açıcı şeydi bu.
    "Barıştık ortak."

    14. Bölüm de bugün gelecek sizi bekletmeyeceğim panpalar.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster