/i/İnanç

İnanç
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +1 -1
    insanlar bilmediği her şeyden korkar. ölüm de tamamen bir gizdir insanoğlu için. kimileri palavra sıkar "öleyim de kurtulayım" diye. ama ölenin arkasından ağlar herkes nedense. nedir ölüm? siyaha mı düşeriz ölünce? dönüşü olmayan bir yol mudur ölüm? yoksa bize hep anlattıkları gibi melekler ya da zebaniler mi karşılar bizi ölür ölmez? hiç ölen birisini gördünüz mü? yani ölüm anını. ben pek çok kereler gördüm. daha doğrusu görmek zorunda kaldım. paylaşmak isterim sizinle ölüm anını ve getirisi olan ölüm korkusunu...

    gördüğüm pek çok ölüm ateşli silahlarla yaralanan insanların ölümleriydi. filmlerdekine de benzemiyordu üstelik hiçbirisi. filmlerdeki kadar kolay ölmediler. can çok zor çıkıyor ne yazık... yaralanmaya müteakip kan kaybından şoka giriyor hızlı bir şekilde insanlar. vücutları ısı kaybetmeye başlıyor. titremeye başlıyorlar bir süre sonra. kalbin temposu ve atar damarların eşliğinde bozuk bir fıskiye gibi fışkırıyor kan kimi zaman. gözler yavaş yavaş donuklaşmaya başlıyor. konuş onunla diyor birisi. bilincinin açık kalması gerek... ölmek üzere olan birisine ne söyleyebilirsiniz ki? "adın ne" diye sorarsınız. filmlerdeki gibi acıklı cevaplar gelmez. cevap bile gelmez çoğu zaman. pili bitmek üzere olan bir fenerin ampülü gibi zayıflar her saniye maktülün gözlerindeki ışık. titreme artar. hayatın bir film şeridi gibi gözlerin önünden geçtiğini de sanmıyorum. o an icin görülebilen tek şey endişe... ne aile, ne dostlar, ne de hayat insanların umrunda o an. bir tek çekilen acı var sanıyorum. sonra nefes alış verişin durduğunu hissedersiniz bir an. göğüs kıpırdamamaya başlar. teni buz gibi olur birden. ama inatla hala kıpırdıyordur bazen. ölmüştür ama aradan dakikalar geçmesine rağmen hala huzursuzca kıpırdar ceset. bazen ayağı kıpırdar, bazen de kolu hafifçe kalkar. öldükten 20 dakika sonra göz kapakları açılan bir tanesini hatırlıyorum da... hiç bir işaret vermez ölen insan dışarıdakilere. ölümden sonra ne vardır anlamanız mümkün değildir. kapanmakta olan bilgisayar gibidir işte. fonksyonlar tek tek durur. en son sinir sistemi kalır bilinçsizce çalışan. kıpırdanmalar artık durmuştur. buz gibi olmuştur beden. ne bir haraket kalmıştır ne de gözlerde bir anlam. kötü bir koku kaplar sonra ortalığı. sidik ve dışkı kokusunun karışımıdır bu. yapacak bir şey yoktur. ceset zütürülene kadar beklersiniz öylece ölümü düşünerek. uzun bir süre bir ölünün yanında beklemem gereken bir gece ölülerin uzadığını farkettim. bu renklerinin beyazlaşmasından kaynaklanmıyor hayır. boyları bariz bir şekilde uzuyor ölülerin. bir kaç saat önceki hallerinden çok uzak ve çok soğuk oluyorlar. bu sessizlik, bu soğukluk korkutuyor işte beni. ölünce bizde mi soğuk ve uzak olacağız? ölünce biz de mi anlamsız kalacağız. gerçekten karanlık mı orası? benim gördüklerime istinaden hep bu kadar acılı mı olacak ölüm? eğer bu soruların cevabı evetse korkuyorum ben ölümden; hem de çok korkuyorum. sevdiklerimi bir daha görememek, baba olamamak, sigaradan son nefesi çekememek ve bir daha sevişememek. karanlığa düşmek, bilinçsizce yok olmak bu dünyadan. böceklere, çıyanlara, yılanlara yem olmak korkutuyor beni. hepsi çok korkutuyor...

    korku tek başına çok önemli bir faktör değil üstelik. üzüyor da beni ölmek. hayatımın baharında ölmek. yarın öldüğümü hayal ediyorum mesela. ölüm anımızı hemen hepimiz hayal ederiz. ben akşamüstü ölmek isterim. güneşin henüz battığı ve havanın hava mavi-gri karışık olduğu o alacakaranlık anında ölmek isterim bir mayıs akşamı. hava ne çok sıcak ne çok soğuk. gri bir gökyüzü ve gökyüzünde uçuşan yüzlerce kuş. evet açık havada ölmek isterim ben. ölürken son kez gökyüzünü görmek isterim... eğer ölüm bu kadar korkutucu birşeyse bıraksın da istediğim gibi öleyim bari. hayallerimdeki gibi ölmek isterim ben evet, yani vurularak ölmek. sırtımdan vursunlar beni. yaramı görmeyeyim. ölmeden önce bir 30 saniyem olsun. bunca merak ettiğim şeyin tadını çıkartabileyim. acıysa acı, boşluksa boşluk olsun. ama merakımı gidereyim ölürken...

    beni üzenlerden bahsedecektim. beni üzen başkalarının benim için üzülmesi ya da çaresiz kalması değil aslında. o an için benim ölmüş olmam beni üzen. bu egoizm değil. bence herkeste var kendini düşünme faslı. hep cenazemi düşünürüm. evimin pembe renkli koltukları üstünde sıkış tepiş oturan 10-15 dostum. hatıralarını paylaşmaları, bazı anıları acı bir tebessümle, bazılarını da göz yaşlarıyla hatırlamalarını. sonra babam gelir aklıma hep. sanırım en çok babam üzülür. babamın ağlaması hep çok koymuştur bana. yıllardır da ağlarken görmedim babamı. eğer öldükten sonra çevremizi hala hissebiliyor ya da görebiliyorsak ve babamın başımda ağladığını görürsem ben de akıtırım son göz yaşlarımı ruhumun arda kalanından. buna eminim. tanıdığım tanımadığım yüzlerce yüz hayal ederim sonra. kimilerinin gözleri buğulu, kimilerinin anlamsız... kimileri tanımadıkları ve umursamadıkları bu adamın cenazesinden sıkılmış, bir köşede aceleci bir tavırla sigara içiyor, kimisi de sessizce sevgilisine sms gönderiyor. iş arkadaşlarım, okul arkadaşlarım, yıllardır görmediğim dostlarım. bunları mezarımdan gördüğümü hayal ederim hep. ama adı üstünde hayal ediyorum. çünkü neredeyse bunları göremeyeceğime eminim. bu da korkutuyor beni. ölümden sonra bir hayat olmaması beni çok korkutuyor. öldükten sonra unutulmak beni çok korkutuyor. ölüm beni çok korkutuyor...

    (FACEBOOKTAN ALDIĞIM BiR YAZI SiLEERIM EĞER gibINTI OLURSA)
    ···
   tümünü göster