+1
Denizleri dökülmesin diye, kimi atlasların duvara asılmadığı doğrudur.
Ama sanmıyorum doğru olsun, ağaçların soğuk kış günlerinde,
kabuklarının altına pazen giydikleri…
•
**
Ben de bilmiyorum, önümüzdeki şubatın yirmi sekiz mi, yirmi dokuz mu
çekeceğini…
Yirmi dokuz çekecekse, bana da haber ver. Unutmayalım o gün, dört yılda
bir doğum günü olan dostumuza, küçük bir hediye göndermeyi.
•
**
Bana sorup durduğun o iki dizeyi buldum sonunda. Karaşın bir şairmiş, o
iki dizenin sahibi:
“Her çocuğun kalbinde kendinden daha büyük bir çocuk vardır / Bütün
sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek”
Unutmadan, bu iki dizeyi defterine yaz istersen. istersen ezberine yaz.
istersen unut. Nasılsa daha çok okuyacağız orta ikiden terk çocuklar şairini…
•
**
Ama meselâ şeyi unutma… Neyi unutma biliyor musun, pencereden
sokağına bakmayı... Sabahları kalktığında ve o güzelim akşamüstleri…
•
**
iyi oldu, artık mektup yazmayacağını söylemen. Mektup beklemek,
bilsen öyle zor ve öyle güzel ki…
•
**
Geçenlerde yaşadığım bir şey, şunu öğretti bana: istese de çok uzağına
gidemiyor insan kendisinin. Hangi trene binse, içindeki bir adrese varıyor
sonunda. Hangi rüzgâra tutunsa kendine savruluyor; hangi denize açılsa,
yine kendi kıyılarında buluyor kendini…
•
**
Önüne açacağım her ‘yıldızlı atlas’ta; ama büyük; ama küçük bir deniz
olacak mutlaka… Onları duvara asmamaya çalış n’olur, yere dökülmesin
denizleri…