/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 126.
    +1
    Rıfat(B)-“Yine birinin ölümünü görmek istiyor musun yoksa ejderha diyarının yerini söyleyecek misin artık?” Derya soğukkanlılığını koruyordu. Herhalde şaka falan sanıyor. Tam arkasını dönecekken kolunu büktü ve onu önünde tuttu.

    Derya-“A abi. Neler oluyor?” dedi ve ağlamaya başladı. Onu kurtarmak için atılacakken tetiğe dokundu. Sadece biraz dokundu ama o bile beni durdurmak için yetti. Yalan söylemiyor. Süleyman abiyi öldürdü, karımı öldürdü, çocuklarımı kaçırdı…

    b-“SENi ÖLDÜRECEĞiM!”

    Rıfat(B)-“Zamanında o kadar çok bu sözü duydum ki. Şimdi, formaliteleri geçelim. Söyle bana, ejderha diyarına nasıl gidiliyor?”

    Kim-“Kızı feda et ve onu öldür. Hem sizin dünyanızda nefsi müdafadan hapse girmezsin.”

    b-“Hapse girmek umurumda değil. Bir kişinin daha ölmesine izin vermem.”

    Rıfat(B)-“Hmm. Anlıyorum. Fazla ileri gittim galiba. Delirmeye başlamışsın bile.”

    b-“Neden baba? Neden? Ben seni beklerken. Neden?”

    Rıfat(B)-“Formaliteleri geride bırakalım dedim.” Dedi ve tetiği biraz daha çekti.

    b-“Tamam tamam. Söyleyeceğim.”

    Kim-“Zayıflık mı göstereceksin? Öldür onu. Ve onlar kazanamasın.”

    b-“Yapamam. Öldüremem. Bir kişinin daha gözümün önünde ölmesini istemiyorum.”

    Kim-“işte bu yüzden hala zayıfsın.” Dedi ve gitti.

    Rıfat(B)-“Doğru kararı verdin. Şimdi söyle, nasıl gidiliyor?”

    b-“Herhangi bir şekilde bitkin düştüğünde. Acıktığında, yorgun olduğunda vs.”

    Rıfat(B)-“Bu kadar basit mi? Ama yalan söylemiyorsun. Söyleyemezsin de. Çünkü seni öyle yetiştirmedim.”

    b-“Beni sen yetiştirmedin. Süleyman abi yetiştirdi.”

    Rıfat(B)-“Ve onu da ben yetiştirdim… sayılır.” Dedi ve arkasında açtığı portale girip kaçtı. Derya da o gidince korku dolu gözlerle arkasına baktı. Olanları aklı almıyordu. Ama yine kaybettim. Neden bu kadar zayıfım. Her seferinde zayıf noktamdan vuruyorlar. Lanet olsun. Zayıflığımdan nefret ediyorum. Ağlamaya başladım.

    Derya-“Bir Bine. Doğru kararı verdin.”

    b-“Derya. Beni yalnız bırak.”

    Derya-“Şu anda bu bedende Derya yok. Grymin Shoum adına geliyorum.” Yumruğumu sıktım.

    b-“Neden geldin? Bu halime ne kadar güldüğünü söylemesi için bir elçi mi yolladı?”

    Derya-“Hayır. Son ana kadar inancından vazgeçmediğin için tebrik etmek istedi. Hiçbir şekilde kuralı bozmadın. Sana başka diyara gitmemen söylendi ve sen de arkadaşlarına güvenip diyarını terk etmedin. Miras ve Outanis’e. Bulamamış olsalar bile ümidini kaybetmedin. Onun için bu ödülü hak ediyorsun.” Dedi ve alnıma dokundu. Gücümün geri geldiğini hissediyorum. Sonunda. Ejderha diyarına gidebilirim.

    Derya-“Sana artık güvenimiz sonsuz Bir Bine. ileride bizi hayal kırıklığına uğratma.” dedi ve Derya eski haline döndü.

    Derya-“Ha? Ben ne ara buraya geldim? En son kapıdaydım ve sizden izin isteyecektim.” Hmm. Hala içgüdümü kullanamıyorum. Ama artık içimde bir ümit var.

    b-“Bugün herkese izin veriyorum. Kumarhaneyi temizleyin ve erken kapatın. Ben de eve geçiyorum.”

    Derya-“Hayırdır abi. Yüzün gülüyor. iyi bir haber mi aldın?”

    b-“Hayatımda alabileceğim en güzel haberi aldım. Hemen eve gitmem gerekiyor. Siz kapatırsınız dükkanı.” Dedim ve dışarı çıktım. Arabaya bindim ve hemen evime doğru gaza bastım.

    Evimden evsizleri çıkarmış olsam da hala evin toparlanması gerekiyor. Ama önemsiz. Zaten gittiğimde zaman duracak. Zaman duracaksa neden Derya’nın önünde ejderha diyarına gitmedim ki? Bilmiyorum. Heyecandan eve kadar geldim bir de. Ne aptalım. Gitmeyi denedim ama gidemiyorum. Ha? Neden gidemiyorum? Hahahaha. Bomboş odada kendi kendime kahkaha attım. inanamıyorum. Gitmem için yorgun veya aç olmam lazım. Ölümsüzüm. Yorulmuyorum veya acıkmıyorum. işte şimdi sağlam sıçtım.

    Düşün düşün… Başka gidiş yolu yok mu? Peki ya aç olduğumu düşünsem? Deneyeyim. Şu an öyle açım ki… işe yaramıyor. Cep telefonumu çıkardım ve Berkecan’ı aradım. Çaldıktan yaklaşık 40 saniye sonra açtı.

    Berkecan-“Alo.”

    b-“Alo.”

    Berkecan-“Daha 2 saat önce yanındaydım ne oldu?”

    b-“Sana işim düştü.”

    Berkecan-“Yine bir şeyi eline yüzüne bulaştırdın değil mi? Ben seninle ne yapacağım.”

    b-“Süleyman abinin taklidini mi yapıyorsun sen?”

    Berkecan-“Hayır.”

    b-“Dur kafamı karıştırma. Ben ejderha diyarına gitmek için hangi duyguyu hissediyordum?”

    Berkecan-“Neden sordun? Oraya mı gide… Bir dakika. Sen şu an evde ve salonda mısın?”

    b-“Evet.”

    Berkecan-“Ve bayağı heyecanlısın.”

    b-“Evet.”

    Berkecan-“Ve ben bunları hissediyorum.”

    b-“Tam isabet.”

    Berkecan-“Gezginliğini geri mi aldın?”

    b-“Evet. Yıllar sonra sonunda…”

    Berkecan-“Niye amk niye? Sen gezginliğini geri alınca niye ben izleyiciliğimi geri almak zorundayım? Sana başka izleyici tayin edemediler mi? Şu an ne yapsan zihnime doluyor. Lanet olsun.” Vay amk. Ben gezginliği alınca ona izleyiciliğin geri gideceğini düşünmemiştim.

    b-“Ben o olayı tamamen unutmuştum.”

    Berkecan-“Ne istediğini anlıyorum ama yardım edemem. Sen her ejderha diyarına gittiğinde ya açtın ya da çok yorgun. Başka da nasıl gidiliyor bilmiyorum.”

    b-“Anladım. Kapatıyorum o zaman.” Dedim ve telefonu kapattım. Hiç yardımcı olamadı. içimden her ne kadar sövesim gelse de sövmesem daha iyi. Adam artık her hareketimi biliyor. içgüdüm olsaydı aslında tahmin edebilirdim. Belki de ilk önce kapalı olan içgüdümü açmalıyım. Gözlerimi kapattım ve zihnimi boşaltmaya çalıştım. Odaklanmalıyım. Tüm anılarım gözlerimin önünden geçiyorlar. Huriye’nin ölümünü görünce gözlerimi açtım. Odaklanamıyorum. Sanki önümde duvar gibi. Bir daha denemeliyim. Gözlerimi tekrar kapattım.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster