Taşrada bir han işleten josef eşi aline ile handa bulunan müşterilerine hizmet etmekteydi. Mevsim kış olduğundan dolayı Han tıklım tıklım doluydu öyle ki Josef ve aline kücük cocukları 10 yaşındaki Reese bile masalari temizlettirip 15 yasındaki güzel kızları Shaw a da odaları temizlettiriyorlardı. Josef tam kesesi kabarık şovalyelere hizmet ederken Hanın kapısı birden açıldı. Içeriye siyahlar içinde olan bir adam girdi. Etrafa şöyle bi göz gezdirdikten sonra şovalyelerin çaprazındaki yeni boşalan masaya oturdu. Josefin gözü bu gezgini pek tutmamıştı çünkü gezginler genelde kesesinde akrep olan insanlardı bahsisi sevmezlerdi. Josef şovalyelerle ilgilendikten sonra gezgine doğru yaklaştı:
-Ne alırsınız efendim. ?
Gezgin hırıltılı şekilde:
-Sıcak herhangi birşeyin varmı ?
-Çorbam var efendim yeni yaptı eşim dumanı hala üstünde.
-Yuvarla gelsin.
-Tamamdır efendim.
Josef çorbayı almaya gittikten sonra gezgin gözlerini etrafa cevirdi ve etrafta göz gezdirmeye başladı.
Duvarlar kiremittendi penceler kapalı duvarlarda manzara resimleri vardı. Masada oturan insanlara göz gezdirdi yan masasında onun gibi bir gezgin onun yanında bir tüccar caprazında ise Aziz birliğinden şovalyeler vardı. Aziz birliği papalık tarafından özel kurulmuş son derecede eğitimli her türlü silahı kullanmada üstün yetenekli insanlardan oluşuyordu. Bunlar henüz 10 yasında iken ailelerinden alınıp aralıksız 6 sene eğitim gördükten sonra aktif bir savaşcı durumuna gelirdi. Papanın isveç muhafızlarından bile daha üstün ve yetenekli insanlardı bunlar. Azizlerin diğer tanınma sebebide siyah ve beyaz renklerde saf bronz zırhlar giymeleriydi.
Gezgin şovalyelere gö gezdirdikten sonra Josefin getirdigi corbasını yudumlamaya başladı. Geveze han sahibi josef gezginle konuşmaya başladı:
-Nerden gelir nereye gidersin efendim.
-...
-Çorba nasıl efendim.
-Iyi
-Pek konuşkan değilsiniz sanırım ben sizi çorbayla baş başa bırakayım.