/i/İnanç

İnanç
  1. 1.
    0
    Herhangi bir şeyin (fiilin, işin) olması (ve meydana gelmesi) için ya tesadüf, ya sebepler, ya kendi kendine olması... Ya da başka bir Zât bu işi yapıyor olmalıdır. Bir iki misal ile açıklamak gerekirse... Şöyle ki:

    Eğer ki: cansız, akılsız, kudretsiz ve kuvvetsiz, ilimsiz ve şuursuz maddeler... ( Meselâ atomlar veya atom altı parçacıklar veya daha başka keşfedilmemiş materyal veya partiküller... )

    insanın yıllarca fakülte okuyup eğitim ve öğretimden geçerek ancak edinebildiği, fakat hatâ yapabileceği bir bilgiyi ve işi... Bu cansız (!), Küçük maddeler... Gayet san'atlı, kolaylıkla, hızlıca, intizam ve mîzan ile... Yapabiliyorlarsa...

    Âşikâr bir şekilde: bu zerre gibi şeyleri, başka bir ilim, kudret, şuur, akıl, idrak, irade sahibi bir Zât görünmeyen bir şekilde kontrol ediyor olmalıdır. Çünkü:

    1-) Tesadüf eseri olabilir. Fakat tesadüf: intizamı, mîzanı ve san'atı sürekli yapamaz. Halbuki bilim ile uğraşan insanlar ve yılların birikimi ile konuşan profesör ve öğretim üyeleri (gerek yerli, gerek yurtdışında olsun) hepsi: çoğu bitki ve hayvan türleri için "muntazam işleyen bir fabrika, şaheser bir makine" benzetmelerini yapmaktadır. (Nitekim kendi üniversitelerimizdeki derslerimizde bile duymaktayız.) O halde bu kadar ölçü gerektirdiği ve insanın duygularına hitap ettiği açık olan işleri yapmak tesadüf ile olmaz.

    2-) Sebepler zaten cansız varlıklar olduklarından sebeplere zaten havâle edilmez. Güneş olsun, su olsun, ışık olsun... Zaten akılsız maddelerdir.

    3-) Bir şeyin kendi kendine olması da muhaldir (imkan dışıdır). Çünkü bir şeyin kendi kendine olması için o şeyin kendini yapması lazımdır. Halbuki bir şeyin kendini yapması için kendinden önce de var olması lazımdır. Bu ise mantık dışı olur. Bir şey kendi kendini yapamaz. Kendine kendine olamaz. Mecburen başka bir varlık yapmalıdır.

    Başka bir misal daha:

    Nasıl ki bir çakıltaşı için: "bu çakıltaşını çalıların arasına atsan etrafındaki diğer çakıltaşı ve toprakları kendine celbedip (çekip) veya kendi görünmez elleriyle etrafındaki maddeleri toplayıp ihtişamlı büyük bir saray olur ve olduğunu görüyoruz" dense anlaşılır ki o cansız çakıltaşı değil, başka büyük bir maharet sahibi uzaktan mükemmel bir şekilde o işi görüyor. Çünkü muhaldirki (imkansızdırki): bir anda cansız, akılsız, kuvvetsiz şeyler birbirine ihtişamlı ve intizamlı bir saray olmak için yaklaşmaya başlasın. Toprağa atılan çekirdeğe zerrelerin (minerallerin) gelmesi ve celbedilmesi (kuvvetlerle çekilmesi) dahi öyledir. Sadece içinde (DNA'sında) nasıl ihtişamlı bir ağaç ve sanatlı bir sentez fabrikası olacağı yazılıdır. Ve yine herkes bilir ki defter ve kanunlar (yazılar) iş görmez. Kâtip (yazan) ve Hâkim iş görür.
    Tümünü Göster
    ···
   tümünü göster