beni bilen bilir. seriye ara vereli baya olmuş. devam edeyim dedim amın evlatları
(bkz:
kız arkadaşımın attığı mail beyler)
(bkz:
kızın bana attığı maile cevap)
(bkz:
kız arkadaşımın attığı mail beyler -1-)
(bkz:
kız arkadaşımın attığı mail beyler 2) ihanet ve entrikalarla dolu bir aşk hikayesi capssssliiiiii
(bkz:
kız arkadaşıma attığım mail yıl 2008)
dikkat!! içinde hasret, pişmanlık ve hatıralarla dolu metinler var amk
(tırnak içinde bir kaç şarkı sözüde yok değil hani)
Bir kaç hafta önce ilk gittiğimiz yer olan gülhane parkındaki o çay bahçesine uğradığımda başladı yine kavgam. Hatırladığım kadarıyla yine oturduğumuz yere oturmuştum. Birbirimize yaşadıklarımızı anlatırken nede ortak şeylerimiz varmışcasına bakışır, gülüşür, dururduk. O anı tekrar tekrar yaşıyordum uzunca bir aradan sonra. Hatırlar mısın ? O gün baya bir zamanı erteledikten sonra, hava kararınca ve rüzgar şiddetini arttırınca kalkmaya karar vermiştik. He birde elektrik gitmişti. Dönerken bir hayli karanlık ve sessizdi gülhane parkı. Ama biri vardı içinde fırtınalar kopan, heyecanlanan, yerinde duramayan, ışıl ışıl parlayan, mutlu olan. Biri vardı o sahneyi hiç unutmayan. Senleyken bile oraya bir daha hiç gitmemiştik. Kızdım kendime birden
Burayı nasıl unuttuk biz! diye. Aklıma geldikçe, canım sıkıldıkça uğramayı adet haline getirmeye başlar oldum özellikle geçtiğimiz aylardan beri. Ağustos bitimi eylül başlangıcıydı oraya gidişimiz. Birgün geçerken oradan şans eseri aynı zamana denk geldi. Senleyken adım attığım heryer her daim hatırlatıyor rastladıkça bana kendini.
Bunca aradan sonra tekrar sana yazıyor olmamın hiç bir mantıklı açıklaması olmamasına rağmen buna nasıl cesaret edebilme meğilini gösteriyorum anlamak mümkün değil. Aslında bu cümleyi kurarken ve hissederken bir yandan senin beni zaten tanıyor olma ihtimaline sığınıpta aldım elime yine kalemi. Her zaman ki gibi yine hiç bir amaç güdmeksizin içimdeki beni aktarmak zorunda hissettim yine kendi kenime. Çünkü bu ben, artık kabuğuna sığmıyor ve beni her geçen gün dahada rahatsız ediyor. Bilirsin birikmek iyi değildir çoğu zaman. Hele benim gibi biriktirmeyi seven biri için bile fazlasıyla ağırlaştıysa bu yük, büyük bir hazımsızlığa işaret demektir. Evet bu malesef böyle içimde sana taşamamanın vermiş olduğu iyi, güzel, kötü, çirkin herşey artık seni rüyalarıma taşır oldu.
Uzunca bir aradan sonra yine seninle uyandım bu sabah. Yine birlikteydik. Aklımda kalan en güzel yanıda zaten buydu rüyanın. Gözlerimi açtığım anda azda olsa gevşetemediğim göğüs kafesimin süratle inip kalktığını farketmem hiçde zor olmadı. Rüyalarımda bile bu denli heyecanlı olmamı sağlayan seni bir kez olsun reelde görebilme ihtimali karşısında nasıl bir hal alırım hiç bilemiyorum. Aslında biliyor gibiyim. Zaman zaman biryere gidip gelirken sana benzettiğim yüzlerin bir an karşımda belirmesinin bana vermiş olduğu o heyecanı, şaşkınlığı ve sonrasında ki aptallığı anlatamam. Bilirsin görmeyen gönül katlanır bende. Seni görüyor olmanın direnişimi nasılda kırdığına, bu sabah bir kez daha şait oldum.
Ve yine bilirsin ki mantığı ile yaşamayı seven ben artık gitgide mantıklı yaşamanın getirilerinin yanında insanı manevi çöküşe zütüren bir yol olduğunu anlamış durumdayım. Beynin kalbe hükmedişi insanı bir yandan dayanıklı hale getirirken diğer yandan bedene ve ruha akıl almaz derecede bir ağırlık yüklüyormuş. Ben en ağır günlerimdeyim. Vursan yıkılmam ama dokunsan ağlayacak bir haldeyim. Belkide bazı şeylerin borcunu ödüyorum, buna isyanda etmiyorum ancak seninle bunları paylaşmak istiyor olmamın dürtüsünden kendimi alamıyorum. Hani bir dönem yine ayrı olduğumuz günler içinde
Seninle hiç bir şey olmasada muhabbet etmeyi, dertleşmeyi çok istemiştim demiştin ya. işte bende böyle bir hal içerisindeyim.
Senden sonra bir çok şeyin değiştiği bir dönem içerisine girdi hayatım. Yıllarca doğup büyüdüğüm binbir anımın bulunduğu mahallemden taşındım, evimiz değişti, sigarayı bıraktım vb bir çok şey oldu ama değişmeyen bir tek şey vardı. O da sendin. Değiştiremedim seni, belkide değişemeyendin. Kimseyle olamadım, kimseyi hayatıma sokmadım, belkide beceremedim ama eminim istemedim. Sendeki gerçek sevgiyi öyle benimsemişim ki etrafımda gördüğüm tüm sevgilere olan inancım kaybolmuş, gördüklerim bana hiç bir şey ifade etmez olmuştu. Biri beni sevecekse düşündüğüm ilk şey
Onun kadar beni sevebilir mi ? Onun kadar sadık olabilir mi ? Onun kadar fedakar davranabilir mi ? vb soru cümleleri akıp gidiyordu düşünce nehrimden ve vazgeçiyordum. Sevmeye çalışanı beni çok ağır bir imtihandan geçiriyordum sayende, senle kıyaslıyordum. O tek soruluk sınav ile bitiriyordum gemisini limanıma demirlemek isteyenleri. Hani demiştim ya
Ben gibi seven bulursun ama ben sen gibi seveni bulamam diye işte defalarca karşı karşıya kaldım bu cümlemin en soğuk yüzüyle. Sonu baştan yazılmış kötü romanlar gibi bile bile okudum bizi.
Boş düşünce balonu başımın tam üstünde, bir şey yazmaz oldu senden sonra içinde. Boşalttığım yere yerine ne koyduysam dolmuyor. Dakka başı bir off içimden hiç ekgib olmuyor.
Hasta vasfını taşıyabilecek kadar değil belki ama rahatsız olabilinecek ve pgibiyatrik desteğe ihtiyaç duyulacak kadar rahatsızdım, kapanmıştım, kapalıyımda.
Belkide derler ya
Özleyipte kavuşamamayı aşk sandık senelerce bu haldeyim kimbilir. Gerçi yeni keşfettiğim bir huyumun getirisi olsa gerek tüm bunlar. içerisinde bulunduğum olağan durumu dahi kronikleştirmeyi çok seven bir karakter var bende. Bir çok kez gelgitlerimin en önemli sebebide buymuş ne kadar geç farketsemde. Bunu her düşündüğümde beni son çağırdığın gece aklıma gelir. O an içerisinde bulunduğum savaşta, giderek vazgeçerek senden galip geldiğimi düşünmüştüm mağlup olduğumu bile bile. Senden aldığım her mağlubiyet dahada olgunlaştırdı beni ama yetmedi, yetemedi işte.
Yaşıyoruz işte sevsekte, sevmesekte. Derinde izi kalmış sevsemde, küfretsemde. Boşver biraz nefes alsın içim desemde herseferinde, ölmez ki bu kalp bir daha hiç sevmesin.
Yaşanan herbirşeyin tek sorumlusu, senaristi, yazanı, çizeni benim. Bir o kadarda acizim. Düşünmeden edemiyorum. Bu ne büyük bir aptallıktır diye. Bu nasıl bir savurganlıktır diye düşünmeden edemiyorum. Ne istiyordum da bunlara sebep oldum diye soruyorum hep kendime. Dinlediğim her şarkı sanki sen tarafından söylenir oldu artık bana.
Hani derler ya.
Yalnızlık nedir ? Gece girdiğinde anlarsın yatağına. Bu bendeki ondanda öte birşey. Bilirsin beceremezdim ağlamayı, göz pınarlarımı doldurmayı. Herhangi bir filmde, dizide duygusal bir sahnede akmasada dolmaya başladı artık bu gözler. Hissetmem için bunları yaşamam gerekiyormuş meğer.
Aslında bunları hiç yazmamalıydım ama bunuda içimde tutar, iyice birikmesine neden olursam hiç iyi olmayacak benim için. Kendime ve ruhuma haksızlık etmiş olurdum anla beni bunun için.
Umarım mutlusundur. Umarım laik olduğun yerde baş tacısındır. Umarım iyisindir ve herşey yolundadır.
Ama yinede beraber vakit geçirmeyi, kahkahalarına şahit olmayı, gözlerinden yaşlar süzülürken yanında olmayı, ameliyat sonrası hastanede seni kaçak olarak ziyaret etmeyi başarmayı, bana trip yapmanı, senle oruç açmayı, sabahlamayı, uyumayı ve en çokta seni kızdırmayı özledim.
Herneyse işte özledim seni...