0
hakkında uzunca bi yazdım umarım beğenirsin içimden geçenleri döktüm sadece:
ikinci bir nick altı yazmak istemedim demiştim ama vazcaydım editleyerek tekrar yazıyorum. sözümü bazen çok güzel yerim bu da onlardan birisi oldu ziyanı yok. hymenalism'e bir teşekkür, tebessüm yazısıdır.
en başından bu yana, ilk mesajlaştığımız andan itibaren;
uçlarda, farklı, değişik, tutarlı, yazmasını bilen, okunması zevkli, yazdıkları ile düşündürendi.
benim için hymenalism yazıları ile gerçekten uçlardaydı, farklıydı, değişikti ve en önemlisi tutarlıydı. bir insan söyledikleri ve yaptıkları ile ne kadar tutarlı olabilir ki? çok az değil mi? hymenalism yazdığı her yazıda fazlasıyla tutarlıydı. bir tarafta özgürlük diye bağırırken diğer bir tarafta onlar ölsün demiyordu, herkese özgürlük diyordu. kimseye dili, dini, ırkı, inancı, inançsızlığı sebebi ile hakaretlerle gitmiyordu. dış görünüşünden, cinsel kimliğinden, eğitimsizliğinden ya da aldığı o eğitimi süper addedenleri bundan dolayı aşağılamıyordu, hor görmüyordu. herkese insan gibi davranıyordu. çünkü insandı. çok farklı bir bakış açısı vardı. madalyonun diğer değil onlarca yüzünü görebiliyordu. boşluğa değil en dolu kısma bakıyordu ve yazdıkları çok doğruydu. gerçek manada çok az kişi okuyordu, diğerleri ise bilinmez bir nefretle gidiyordu üstüne. onlara bile gülümsüyorum diyordu. garip, değil mi sana nefretle gelene çiçek atmak. sen küfür ederken, hakaret ederken karşı taraftan aynı tepkiyi görememek hatta gülümsüyorum demesi ve gülümsemesi. o gülümseme de kahkaha değildi bence çok anlamı var anlayana. hani birisine binlerce kelime söylemek istersin ama bilirsin ki kırılacak, paramparça olacak, en iyisi susmak dersin ve susarsın, sadece gülümsersin.
bir gün bir video göndermiştim. bak ne komik bir video demiştim. evet çengelköy hıyarı gibi gülmüştüm video görüntülerine. görüntülerde ise şişman bir ufaklık vardı. ona çikolata ve meyve suyu verip onun gülmesini istiyorlardı. çünkü gülüşü farklıydı, komikti o an. ben ve bir çok izleyen onu görüyordu orada. sonra ne mi oldu? orada gülen ve gülüşüyle güldüren bir çocuk yoktu aslında. madalyonun diğer yüzlerinden birisi vardı. o görüntüde obezite hastalığına yakalanmış obez bir çocuk vardı ve bu hastalıktan dolayı, gülmesi, konuşması, yürümesi, mimikleri her şeyi değişime uğramıştı ve eğer ki erken davranılmazsa bu obezite yüzünden ileride o çocuk binbir hastalıkla boğuşacaktı. bakış açısına bakar mısın? ben videoyu izlerken sadece komik bir çocuk görmüştüm. daha bu bakış açısına istinaden bir sürü örnek verebilirim, ama gerek yok. nasıl olsa önemsiz bir detay. sana belki basit gelebilir mühim değil, benim için çok önemli bir ayrıntı idi.
hymenalism aklını, düşünceleri döküyordu. fikir alışverişi yapıyordu. adam gibi, insan gibi tartışmaya çalışıyordu. : ) : ( bu iki butonu hesaba katmadan yazıyordu. acaba kim ne düşünür, zamanın ötesi olur mu, bilmem ne olur mu diye yazmıyordu. gerçekten objektif olarak doğru ne ise onları yazıyordu çatır çatır. eğer ki hatalı ise yanlış bir cümle, kelime kullandıysa da entryi bile özür dileyerek silen bir yapıya sahipti. başkası olsa yazdıklarına sonuna kadar inanır, devam eder ve körü körüne bir cahillikle üstüne hakaretler ekleyerek yazmaya devam ederdi. örnekleri mevcut fazlasıyla biliyorsun. zaten sözlüğün o herkesin korktuğu aman onunla uğraşılmaz o koskaca bilmem kim dediği nickler bile bunun farkındaydı. bir yazısı için süper zekanın birisi şu yorumu yapmıştı. en beğenilenlere giremediği için ağlıyor, beni en beğenilenler listesine alın tarzında bir şeyler. o listeye kaç kez girdiğini hatırlamıyorum fakat her yazdığı ile istese girebilecek kapasitede yazılar yazıyordu. bir çok kişi olayı böyle algılıyordu. bir hafta sonra unutulup gidecek bir detay. sana en fazla birkaç badi biraz mesajınız var yeşili kazandıracak bu kadar, fazlası yok. herkesin kafaya taktığı da bu zaten. haftanın en beğenilenlerine girmek. adamlar öyle entryler kasıyor ki okuman lazım. kaknem bunu yapmadı, her entrysinde gayet ciddi ve açık sözlüydü. o listeye girmek için değil, insanlara bir iki cümle bir şeyler anlatma, paylaşma, tartışma derdindeydi. dert bile değildi esasında sadece konuşmak, onun tabiriyle dökülmek. sayfalarca tartıştığı adamları bile eğer yazdığı konuda haklı ise savunacak, onların cümlelerinin arkasında duracak kadar cesurdu. haklının yanındaydı, bunu da kimse anlamadı.
yine bana döndüm. bir keresinde nicki lazım değilin birisi bana bir sayfa boyu giydirmişti. küfür, hakaret dahil. tek kelime etmedim, edemedim. sustum. unutulup gidecekti nasıl olsa. susarım zaten çoğu zaman böyle durumlarda. bir insan kendisini küfür ve hakaretle ifade ediyorsa bomboştur benim için. ‘’sana da bir tavsiye ‘umursamamak’’ en etkili silahtır.’’ küfür etmediğimden değil hakareti sevmediğim için. nick altı savaşlarını sevmediğim için. kaknem gitti bir güzel cevap yazdı, ki yazdığını, yazacağını bile düşünmemiştim. ama o yapısı, haksızlığı gördüğü anda orada ortaya çıkması yine tekrarladı kendini. haklı olmak, haklıydım ve o yazısı için tek kelime edemedi o nicki lazım değil. benden alamadığı cevabı tokat gibi kaknem'den almıştı. dedim ya haklının yanında, hakkın yanında hep. tutarlı olmak böyle bir şey. sözlüğün totaliter düzenine ayak uydurmadı. moderasyona, eski nesillere herkesin bildiği fakat dile getiremediği doğruları sonuna kadar cümlelerini esirgemeden, kimseden korkmadan, zamanın ötesi olur derdi olmadan söyledi. yine tepki aldı. hepi topu çok az aktif olarak online olan eski nesillerden destek gördü, yeni nesiller tepki gösterdi. ünlü olmak istiyor, daha dün geldin ne bu şiddet, ne bu nefret vs yüzlerce saçmalık. halbuki orada doğruları, yeni nesillerin sahip olduğu fakat sözlük yönetimi tarafından verilmeyen haklarını savunuyordu. her türlü küfür ve hakarete rağmen susmadan. yine anlamadılar.
yazdığı, döküldüğü, düşüncelerini anlattığı entryler için:( çok uzun yazıyor ya, ne olmuş istesem ben bile yazarım tarzı saçma sapan cümlelerle geliyorlardı. görmek istedikleri bir iki espri, iki üç anı, onları güldüren, eğlendiren, entryler idi. kaknem'in entryleri arasında böyle şeyler yoktu, olmadı hiçbir zaman bir kaç tanesi dışında. ondan kendini, hayatını, yaşadıklarını anlatmasını bekliyorlardı. dış görünüşü üzerinden, bıyıklarından, feministliğinden, evde kalmışlığından tut da her türlü olmayan şeyler üzerinden dalga geçmeye çalışıyorlardı ( bana ait tanımlar değil bunlar, bana ait olanları yazmam zaten ). hymenalism ise orada aklını döküyordu onlar'a rağmen, aldırış etmeden. düşünebiliyor musun sana sayfalar boyu hakaret edecekler, haddini aşacaklar ve sen susacaksın onlara. biliyordu, ben de geç fark ettim bunu. bilgisiz ve cahil insana laf anlatmak çok zordur. ama o ısrarla yılmadan anlatmaya çalışıyordu. yine anlamadılar.
yine demişim ki hymenalism için;
üslub-ı beyan ayniyle insan yani türkçe meali;
"insanların söz söyleme tarz ve biçimleri karakterlerini aynen yansıtır. sözün söylenme biçimi kişiliği ele verir."
sözleri öylesine sakin, öylesine düzgün ve anlamlıydı ki, tek kelime hakaret içermeden, tartıştığı yazarın kişiliği, görünüşü, gerçek hayattaki vasfı üzerinden gitmeden sadece yazılanlara ait cümlelerdi. yine evirdiler, çevirdiler, saçmaladılar hep. okunmuyordu kaknem, yüzlerce kez söylemişimdir bunu. çünkü, uzun entryler yazıyordu. bir çok kişinin bakış açısı böyleydi yazdıklarına karşı. zırva olarak niteleniyordu. halbuki kimsenin yazamadığı, yazmadığı dile getiremediği uç noktaları görerek yazıyordu..
devamı diğer entryde:
Tümünü Göster