1. 1.
    0
    sabah güneşiyle uyandım. bilindiği üzere sabah güneşi sidikliye vuruyordu. ancak ben sidikli değildim. tabuları yıkmıştım! daha buradan bugünün sıradan bir gün olmayacağını anladım.

    mexico city bir başka canlıydı bugün. röpteşambırımı giyidim, camı açıp önünde ellerimi havaya kaldırmak suretiyle gerindim ve "günaydın mexico city... " dedim.

    kahvaltım çay, kruvasan ve salatalıktan oluşuyordu. takım elbisemse kırmızı bir kıravat, külot ve yeşil bir çoraptan. yok lan şaka. bildiğin takım elbise işte. kahvaltımı yaptım, takım elbisemi giydim, köpeğim kürt'e adios "amigo!" dedim ve evden çıktım.

    iş görüşmem beklediğimden kısa sürmüştü. tipime bakıp direk işe almışlardı. ancak öğlene daha çok vardı. aşkım mariachi ile öğle yemeğine çıkacaktık. ben de zaman geçirmek için bir playstation salonuna gittim ve giovani adlı küçük bir çocukla random atarak pes maçı yaptım.

    öğlen olmuştu. maçların hepsini, 2'si penaltıdan olmak üzere kazanmıştım. bunun sevinciyle taşaklarıma deodorant sıkarken mariachi geldi. dudağımın sağ kenarına tatlı bir öpücük kondurdu. öyle güzeldi ki... sanki bir mayın koymuştu oraya, dokunmak istemiyordum. hatta ağzımı oynatmak istemiyordum. derken mariachi deodorantın kokusunu aldı "mmm lezizzz" dedi. "ağzımın sol kenarıyla "övöt, dü mü?" dedim. mariachi ağzını burnunu bücür cadı gibi oynataraktan kokuyu izledi ve taşaklarıma gelince durdu. baktı, baktı, yoğunlaştı... ve taşaklarımdan küçük bir ısırık aldı. işte o an regl sancısının ne kadar overrated olduğunu anladım. canım çok yanmıştı. mariachi'ye çok sinirlenmiştim. bağırıp çağırıyordum ancak bu durum karşısında sövgülerim kifayetsiz kalıyordu!!! ama o bana "seni seviyore." dedi. dedi ve düştü. nabzını kontrol ettim, tıkırtı yoktu.

    mariachi'nin cenazesi bir hayli kalabalıktı. ancak ben aralarında değildim. mariachi'nin tabutunu taşımaya dayanamamıştım ve izlemek üzere, elimde patlamış mısır, bir duvara tünemiştim.

    acım büyüktü. kendime hiç bakmıyor, sabahtan akşama kadar televizyonun karşısında köpeğimle oturup mariachi içiyordum. saç sakal birbirine karışmıştı. perişandım. yine böyle geçen bir günde camdan eve bir hırsız girdi. ve ben günler sonra ilk kez konuştum: "birader istediğin bir şey varsa vereyim, kan çıkmasın." ancak hırsız çalmayı tercih etti ve bana silahını doğrultu. kürt’e "atıl kürt!" diye bağırdım. kürt yerinden fırladığı gibi herifin boğazına yapıştı. herif can verirken son bir çabayla kürt'e silahını doğrulttu, ve bom...

    bir kez daha yıkılmıştım. bütün sevdiklerim benim yüzümden hayatını kaybediyordu. ancak bu sefer bir önceki gibi olmayacaktı. saçlarımı ve sakallarımı kestim, manikür pedikürümü yaptım, takım elbisemi giydim... aynada yepyeni bir ben vardı. adeta kıllarımdan doğmuştum. çok yakışıklıydım...

    derken annem beni uyandırdı. bugün bambaşka bir gündü sanki. terliklerimi giydim, camı açtım, mazaraya karşı gerinerek "günaydın kahire... " dedim.

    derken annem beni uyandırıp "hadi yatağına yat oğlum." dedi. "hayat, 8 yaşındaysanız gerçekten çok güzel." dedim ve uyudum.
    ···
   tümünü göster