fon müziği beyler :
http://www.youtube.com/watch?v=pRUGvArWXLk
cumartesi günü sabah 8 de uyandım. duş aldım. 9'a kadar oyalandım. ailenin diğer üyeleri de kalktı. babam işten geldi. izmir için gayet aydınlık bir gün olacağının habercisi olan güneş yüzünü çoktan göstermişti. annem kahvaltıyı hazırladı. babam gevrek, boyoz almış gelirken. hep beraber kahvaltıya oturduk. zengin bir kahvaltıydı. iştahım açıktı. bir güzel kahvaltımı yaptım. neşem yerindeydi. saat 9.30 oldu. giyindim. çantamı hazırladım. kaskımı taktım. bigibletimle bir eğitim kurumuna doğru pedallamaya başladım.
dört saatlik eğitim öğretimden sonra karşıyaka'ya doğru; ders vereceğim çocuğun evine doğru pedallamaya başladım. orada da karnımı bir güzel ısmarlama kıymalı pideyle doyurduktan sonra derse başladık. ders bitti. veliyle yapılan uzun ve eğlenceli sohbetten sonra oradan ayrıldım. malum hava erken kararıyor.
bigibletimin aydınlatma sistemi olmadığında izbanla eve gitmek istedim. ama bigibletin izbana alınmama sorunsalından dolayı karşıyaka'da mahsur kaldım. düşündüm ne yapabilirim diye. güzelyalı'da oturan arkadaşımı aradım. müsait misin diye sordum. evet, gel. dedi. bostanlı iskeleden gelen feribota bindim. feribotta bigiblet kullanan bir aileyi gördüm. başladık muhabbete.. bana yanlarıda getirdikleri yiyecekleri ikram ettiler. karnım yine doymuştu. feribottan inince sahil şeridinden göztepe'ye doğru pedallamaya başladım. kısa sürede arkadaşımın evine ulaştım.
o gece onda kaldım. sabah 9'du uyandım. arkadaşım uyuyordu. uyandırdım. ben gidiyorum. dedim. erken kalkan yol alır. o sırada arkadaşımın annesi uyandı. dedi, olmaz. kahvaltıyı bekle. bırakmam. olur peki. dedim. kahvaltı yaptım. saat 10'da sırtımda çantam, elimde eldivenlerim, başımda kaskım yola koyuldum. güzel bir pazar sabahıydı. göztepe'den başlayıp alsancak'a doğru sahil şeriden sürmeye devam ettim. kılınçdaroğlu geliyormuş. her yer kalabalık. her yer kırmızı beyaz. saat 12 rotamı kıbrıs şehitleri caddesine çevirdim. bir mekanda çalışan arkadaşımın yanına uğradım. muhabbet ve çay faslının ardından alsancak iskeleye gittim. 13:15 vapuruna bidim. duble çay söyledim. içtim. karşıyaka'ya ulaştık. güneş içime işliyordu. büyük bir haz alıyordum.
karşıyaka sahil şehiridinden bostanlıya ulaştım. bostanlı'daki paten sahasına varınca dinlenmek için bigibletle, kaykayla, patenle akrobatik hareket yapan gençleri izlemeye başladım. çantamdaki çokonatı çıkarıp yedim. enerji lazımdı. zira eve varmak için daha 15 km yolum vardı.
izlerken 30 lu yaşlarda bigiblet kullanan ecnebi bir adam yanıma geldi. onunla sohbet ettik. adı tylor'dı. tylor, gösteri yapan bir bigibletçeydi. sonradan öğrendim tylor 42 yaşındaymış. çok şaşırdım. çat pat ingilizceyle uzun süren muhabbetin ardından artık gitmem gerekiyordu. saat 15:00 olmuştu. vedalaşıp yola koyuldum.
yolda elektirikli bigiblet kullanan bir çocukla karşılaştım. benimle yarış yapmaya çalışıyor. gaza gelip pedalladım. çocuğun eline verdim. bigibletin hovardalığı da böyle oluyor heralde diye düşündüm.
nihayet saat 15:45 de eve vardım.
yorgundum. saçlarım yağlıydı. yüzümden terler akıyordu. sırtım ıslaktı. burnum soğuktan hafifçe kızarmıştı.
mutluydum.